Üniversiteyi bitireli 1,5 yıl olmuştu. Görev yerim olan Erzincan ilinin Kemah ilçesine yol almaktaydım. Kendi memleketimde öğretmenlik yapacak olmam beni daha da heyecana sokuyor, hayallerin içine daldırıyordu. Yolculuğum bitmek üzereydi çok merak ediyordum. Erenler diyarı Kemah. Ayrılalı 12 yıl olmuştu. Acaba neler değişmişti. Kemah değişmiş miydi? Son durak olan Sultan Melik Köprüsüne gelmiştik. İlk olarak hemen bir taksiye binip eşyalarımı yerleştirmek için öğretmen evine gittim. Okulların açılmasına bir kaç gün kalmıştı. Fırsattan istifade yıllardır özlem duyduğum bu küçük efsanevi ilçeyi gezmek için yola koyuldum. İlk olarak öğretmen evinin karşısında ki Kemah’ı çevreleyen ihtişamlı büyük Kemah kalesine çıkacaktım. Kemah kalesinin yolları yapılmış, önceki kayalardan, taşlıklardan eser kalmamıştı. Yolu çevreleyen çiçekler, kaleden Kemah’ın görüntüsü beni sarıp sarmalıyor, sonrada eşi bulunmayan bir ferahlıkta bırakıyordu. Kemah kalesinin zirvesindeyim. Yeşil alan bulup oturduğumda beni biraz ürküten bir görüntü vardı. Karasu ırmağı… Kemah diliyle Fırat Nehri: ucu bucağı görünmeyen bu ırmak en coşkun zamanlarındaydı. Sesi ve görüntüsü çok ürkütücüydü. Korkumu biraz hafifleten bir şey göründü gözüme. Uzaklardan gelen bir tren. Kim bilir Kemah’tan geçerken ne duygularla geçiyor, ne duygularla gidecekleri yerlere gidiyorlardı. Biraz kalede oturduktan sonra tren yoluna indim. Su sesi geliyordu ileriden. Tanasur deresiydi bu. Banklarda oturan insanlarla ve piknik yapan ailelerle kalabalıktı dere kenarı. Güzel bir piknik alanı olan tanasur deresi yeşilliğiyle tüm Kemha’lıların gözdesi olmuştu. Izgara balık yapanların mis gibi balık kokuları eşliğinde yola indim. Karasu bir yanımda Kemah Kalesi bir yanımda idi. Biryandan yürüyor bir yandan bu küçük ilçenin tarihini düşünüyordum. Birçok kabileye, devlete yurt olan Kemah çok şeyler yaşamıştı tarihte. Şimdi ise küçük, sessiz, sakin bir yerdi. Biraz daha ilerledikten sonra bir tabela çıktı önüme “welcome to Kemah” yazıyordu. Gülüp geçtim sadece atalarımızın, dedelerimizin kanıyla canıyla aldığı bu şirin ilçenin girişine böyle bir şey yazmaları çok ta hoşuma gitmemişti. İngilizce yazılışını garipsemiştim. Biraz daha ilerlediğimde sultan Melik Köprüsüne ulaşmıştım. Köprünün parmaklıklarında kendimi sarkıtırken karasu bütün asaletiyle beğenileri toplamıştı. Irmağın kenarında oluşan hortumlar insanları hayrete ve korkuya boğuyordu. Kemah için tarihi ve manevi önemi büyük olan Sultan Melik türbesine geldiğimde bir sevinç kaplamıştı içimi büyük komutanlardan olan Mengücek Gazinin türbesiydi burası birer Fatiha okuduktan sonra karasu ve Kemah manzaralı Sultan Melik aile çay bahçesinde tavşan kanı Kemah çayını yudumlarken, o güzel havasını içime çekerken yüzümde beliren mutluluk beklide herkese nasip olmazdı.