ADANA (AA) - Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, "Biz Türkiye olarak bugüne kadar bilgi, teknoloji ve tasarımı tüketen ülkelerden olduk. Yani onları üretebilmek ve üretilmiş bilgi, teknoloji ve tasarımı üreten ülke olmak onu tüketmek demek aslında. Yani fasoncu ülke olmak. Bugüne kadar bu şekilde bir Türk mucizesi gerçekleştirdik. Bu mucizeyi gerçekleştiren her kimse Allah onlardan razı olsun diyerek, onları minnetle, şükranla selamlıyorum ama bundan sonra o muasır medeniyet yolculuğunda, yani 2023 yolculuğumuzda, 2053 ve 2071 yolculuğumuzda bu aziz milletin, bu ülkenin, bırakın namerde merde bile muhtaç olmayacağı gelecek yolculuğumuzda farklı olmamız gerekiyor." dedi.

Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (ATHİB) tarafından bu yıl altıncısı düzenlenen Dokuma Kumaş Tasarım Yarışması'nın ödül töreni düzenlendi.

Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye İhracatçıları Meclisinin (TİM) desteğiyle geleneksel olarak düzenlenen yarışmada, dereceye girenlere ödülleri Adana Arkeoolji Müzesinde verildi.

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik'in de katıldığı törende yaptığı konuşmada, Bakan Çelik'e, eski Milli Mensucat Fabrikası'nın Adana Müzesi olarak düzenlenmesi ve burayı geleceğe taşıma adına yapılan çalışmalardan dolayı teşekkür etti.

Buranın kıymetinin bilinmesini isteyen Zeybekci, gelecekle ilgili tüm heyecan ve planların farklı olması gerektiğini belirtti.

Zeybekci, şöyle devam etti:

"Çünkü dünyanın her yerinde artık fabrika bacaları var. Dünyanın her yerinde demir çelik üretilebiliyor, dünyanın her yerinde dokuma, tekstil, konfeksiyon var. Dünyanın her yerinde genel itibarıyla genel meslekler, genel tasarımlar, ürünler var. Ancak farklıysanız siz farklılıkları elde edebiliyorsunuz. Gelecekteki dünya aynen bugün de olduğu gibi hiç değişmeden ikiye ayrılacak. Bir bilgi, teknoloji ve tasarımları üreten ülkeler, bilgi, teknoloji ve tasarımı tüketen ülkeler. Biz Türkiye olarak bugüne kadar bilgi, teknoloji ve tasarımı tüketen ülkelerden olduk. Yani onları üretebilmek ve üretilmiş bilgi, teknoloji ve tasarımı üreten ülke olmak onu tüketmek demek aslında. Yani fasoncu ülke olmak. Bugüne kadar bu şekilde bir Türk mucizesi gerçekleştirdik. Bu mucizeyi gerçekleştiren her kimse Allah onlardan razı olsun diyerek, onları minnetle, şükranla selamlıyorum ama bundan sonra o muasır medeniyet yolculuğunda, yani 2023 yolculuğumuzda, 2053 ve 2071 yolculuğumuzda bu aziz milletin, bu ülkenin, bırakın namerde merde bile muhtaç olmayacağı gelecek yolculuğumuzda farklı olmamız gerekiyor."

- Elektronik ticaret dalgası

Zeybekci, dünyada yeni bir dalganın geldiğini, bu dalgada Adana'da üretilen bir ürünle Japonya'daki dükkana rakip olunabileceğini belirtti.

Dünyada korkunç bir elektronik ticaret dalgasının geldiğini ifade eden Zeybekci, ürünlerin elektronik ticaret sitelerine konulduğu anda dünyanın her yerine ulaşılabilir hale geldiğini, buna hazır olunmasını gerektiğini kaydetti.

Zeybekçi, bugün Çin'in toplam ihracatının yüzde 22'sinin elektronik ihracat vasıtasıyla yapıldığını, dünyada elektronik ticaretin yıllık ortalama yüzde 14-15 arttığını belirtti.

Hükümet olarak, bakanlık olarak tasarım, dizayn, arge inovasyon alanında her türlü desteği verdiklerine dikkati çeken Zeybekci, "Tasarımcılarla ilgili daha çok kadro, bursa ihtiyaç varsa Türkiye Cumhuriyeti bunları çok rahatlıkla yapabilir. Bu gönderdiğimiz gençlerden 300, 500 gidip de içinden 3, 5 tanesi oluyorsa hedefine ulaşmıştır. İnşallah bunları da hep beraber desteklemeye devam edeceğiz." diye konuştu.

- AB Bakanı ve Başmüzakereci Çelik

AB Bakanı ve Başmüzakereci Çelik de etkinliğin yapıldığı mekanın Kültür ve Turizm Bakanlığı döneminde gerçekleştirilen çalışmayla müzeye dönüştürüldüğünü anımsatarak, mekanın bir tasarım örneği olduğunu kaydetti.

Mekanın müzeye dönüşme sürecini anlatan Çelik, şöyle devam etti:

"Terk edilmiş, metruk haldeydi. 'O zaman burayı müze yapalım' diye düşündük. Şu anda Ortadoğu'nun en büyük müzesi olma yolunda ilerliyor. Bunun bu kadar güçlü tasarım olarak ortaya çıkmasında iki tane sebep var. Tıpkı büyük müzeler gibi yüksek tavanlara ve 24 saat yaşayan bir müze olarak tasarlanmış olması. Sadece ziyaret edilecek bir yer değil, bir hayat alanı olarak tasarlanmış olması. Adana kültüründe önemli yeri olan, yazarların hayatlarından önemli parçalar taşıyan bu yeri gezenler, tarihin içinde bir yolculuk yapma imkanı bulacaklar. Aynı zamanda da burada yaşayan insanların hayatlarını, acılarını, aşklarını, sevdalarını, hüzünlerini hissetme imkanı bulacaklar."

Çelik, bazen teknik olarak tasarım ilkeleri açısından mükemmel ürünler ortaya çıkabileceğini ama bağlı olduğu bir kök, bir ruh, yansıttığı bir kimlik, bir sevda, bir aşk, bir hüzün, bir çatışma, bir yaşanmışlık olmaması halinde ona özgün diyemediklerine dikkat çekerek, tasarımın özgün olması için bir köke dayanması, bir kökten güç alması gerektiğini belirtti.

- "Moda. 52 haftaya göre şekilleniyor"

Tarihe bakıldığında İpek Yolu'nun tarihin en büyük güç merkezlerinden biri olduğunu, bir siyasal gücü temsil ettiği kadar yeme içme kültürü ile kumaş ve giyim kültürüne hakimiyeti bulunduğunu ifade eden Çelik, şunları kaydetti:

"Dolayısıyla bugünün dünyasında da devletlerin yumuşak güce sahip olmaları, mutfak kültürleri, tasarımdaki güçleri ve özellikle de bu kumaş tasarımıyla ilgili olarak kendi kültürlerinden kaynaklanan özgün noktalara ayak basarak evrensel bir ses, evrensel bir dil, evrensel bir renk ve evrensel bir koku oluşturmalarıyla ancak mümkün olabiliyor. Bugünün dünyasında bu hayalperest kavramının çok fazla önemi var. Eskiden çok yakın zamana kadar insanlar ihtiyaç için giyiniyorlardı. Dört mevsime göre bir moda ortaya çıkıyordu, tasarım da o şekilde kendisini konumlandırıyordu. Şimdi geldiğimiz noktada tabi 'maalesef' diyeceğimiz tarafları da var ama bu bir gerçek, artık dört mevsime göre şekillenmiyor moda. 52 haftaya göre şekilleniyor. Bir hafta içinde alınan bir şey öbür hafta hemen eskiyor. Yenisi çıkıyor, yepyeni tasarımlarla insanların gözünün önüne getiriliyor. Bununla ilgili görüyorsunuz bir sürü tartışma da yaşanıyor. Ama netice itibariyle şu vardır; nihayetinde 'Bir tasarımcının evrensel olmasının arkasındaki sebep nedir' dediğinizde, güçlü bir entelektüel altyapı, kendi kültürüne ait efsanelerine, sembollerine, hikayelerine büyük bir aidiyet duygusu ve buradan da evrensele hitap edebilme duygusu söz konusu olabiliyor."

Çelik, Adana'daki 3 bin yıllık Taşköprü'ye bakıldığında bir mücevher gibi orada durduğunu, zamanın onun kıymetini eskitemediğini, Taşköprü'nün, zamanı eskittiğini belirterek, "Niye acaba? Buraya ait olan kültürel cevherden taş ustası bir mücevher yaratmıştır. Bizim tasarımdan aradığımız şey bu. Bu kültürel cevherden bir mücevher yaratmak durumundayız." diye konuştu.

Çelik, bu yarışmanın genç tasarımcıların 52 haftaya göre dizayn edilen bir moda dünyasında yerlerini alabilmeleri için çok büyük bir fırsat olduğunu belirtti.

Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı (TİM) Mehmet Büyükekşi de dünyanın her yerinde binlerce tasarımcı bulunduğunu ama tarihe geçebilen tasarımcıların sayısının az olduğunu aktardı.

1930'lu yıllarda Türk Silahlı Kuvvetlerinin üniformalarını tasarlayan Coco Chanel'in hayatını anlatan Büyükekşi, şunları söyledi:

"Coco, babası tarafından yetimhaneye bırakılmış ve mutsuzlukla geçen bir çocukluk anıları olmuş. Yetimhaneden ayrılmış, dikiş dikerek para kazanmaya başlamış. Öyle bir noktaya gelmiş ki Mustafa Kemal Atatürk, Türk ordusunun giysilerini ona tasarlatmış. Yıllar sonra ta ki 1980 yılına kadar Türk ordusu bu tasarımlarla getirilmiş. Türk tasarımcıların da devreye girmesiyle Türk ordusu Türk tasarımcıların tasarımlarıyla giysilerini giyiyorlar. Özellikle bu konuda tasarıma destek vermenin, önem vermenin altını çizmek istiyoruz."

- Ödül töreni

Oylum Talu'nun sunuculuğunu yaptığı ödül töreninde, yarışmaya katılan 10 finalistin çalışmalarının yer aldığı defile sunuldu.

Yarışmada, birinciliği Fatma Süleymanoğlu, ikinciliği kardeşi Süreyya Süleymanoğlu, üçüncülüğü Pelin Aykar elde etti. Dereceye girenlere ödülleri bakanlar Zeybekci ve Çelik tarafından verildi.

Törende, daha sonra Anadolu Ateşi gösteri sundu.