ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, IKBY'deki gayrimeşru referandumla ilgili, "Bizim referanduma olan muhalefetimiz asla Kürtlere karşı bir muhalefet değildir. Böyle bir tavrımız olsaydı, yıllarca en zor zamanda Erbil yönetiminin yanında durmazdık" dedi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, TRT Haber'de katıldığı canlı yayında gündeme dair soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İran'a yaptığı resmi ziyarete değinen Kalın, İran ile Türkiye'nin sadece sınır ortaklığının değil aynı zamanda tarih ve ekonomik ilişkisinin de bulunduğunu belirtti.

Yatırım ortamının iyileştirilmesi noktasında çok detaylı görüşmeler yapıldığını anlatan Kalın, İran'la ticaret hacminin önemli bir ayağını doğalgaz ve petrolün oluşturduğunu dile getirdi. Bu konuya ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak'ın güzel bir sunum gerçekleştirdiğini bildiren Kalın, "Fiyat ayarlamaları gibi konuları epey iyi bir noktaya getirdik." dedi.

"Önümüzdeki günlerde somut adımlar da atılmaya başlayacak"

Kalın, görüşmelerde siyasi, bölgesel ve güvenlik konularının da detaylı şekilde ele alındığını bildirerek, şöyle devam etti:

"Suriye ve Irak, ağırlıklı olarak gündemimizdeydi. Suriye'de devam eden bir Astana süreci var. Orada Türkiye-İran-Rusya birlikte çalışıyoruz. Esed rejiminin mevcut durumu, geleceği konusunda birtakım görüş ayrılıklarımız var. Onlar Esed rejimini daha açıktan destekliyorlar, devamı için mücadele ediyorlar. Ama bizim yaklaşımımız, orada meşruiyetini kaybetmiş bir rejim, bunun yerine Suriye halkının desteğini ve güvenini kazanmış bir yönetimin işbaşına gelmesidir. O noktaya gelmek için öncelikle çatışmaların durdurulması lazım. Bu hafta itibarıyla, özellikle son bir kaç gündür Dışişleri, Türk Silahlı Kuvvetleri ve MİT'ten arkadaşlar, Ruslar ve İranlılarla çok yoğun görüşmeler yaptılar. Çatışmasızlık bölgesinin İdlib'de nasıl uygulanacağına dair çerçeveyi de çıkarttılar. Önümüzdeki günlerde bunun somut adımları da atılmaya başlayacak. İranlılarla bunları da konuştuk."

"Şimdi ceremesini çekiyorlar"

Kalın, ziyarette, Kuzey Irak'ta yapılan gayrimeşru referandumun en önemli sıcak gündem maddesi olduğunu belirterek, "Bu konuda İran ile hemfikiriz. Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması gerektiği konusunda sadece Türkiye ve İran değil, aslında hemen hemen bütün dünya hemfikir." diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Erbil'in aslında Irak'ta en imtiyazlı konuma sahip olduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi:

"Baktığınız zaman kendi ordusu, peşmergesi, güvenlik güçleri, parlamentosu, sınırları var, gümrüğü kendisi kontrol ediyor. Bütün bu imtiyazları tehlikeye atacak bir adım attılar, referanduma gidip Irak'ı bölecek bir adıma yöneldikleri anda, doğal olarak bütün bölge, körfez ülkelerinin, Avrupa'nın tepkisiyle karşılaştılar. Bilemiyorum hesapları neydi? Ama biz çok uyardık. Her düzeyde muhataplara, 'Bakın yapmayın, bu büyük bir hata, buradan geri dönemezsiniz, büyük kayıplara yol açar bu. Sizin yıllardır elde ettiğiniz kazanımları tehlikeye atar.' diye çok uyardık ama bunu yaptılar. Şimdi tabi ceremesini de açıkçası çekiyorlar."

Bu çağda, "her etnik grubun bir devleti olmalı" mantığının çok rasyonel bir durum olmadığı değerlendirmesinde bulunan Kalın, önemli olanın bu kişilerin adalet ve hukuk çerçevesinde, zenginlik ve refahtan paylarını alarak, adil şekilde özgürlüklerini yaşayıp yaşayamadıkları meselesi olduğunu vurguladı.

Kalın, Erbil'in, Bağdat ile yaşadığı birçok sorun bulunduğuna işaret ederek, "Maliki döneminde uygulanan mezhepçi politikalar maalesef hem Sünnileri hem Kürtleri sistem dışına itmek gibi bir netice ortaya çıkarttı. Ama bütün bunlara rağmen bir bağımsızlık referandumunu meşrulaştırır mı sorusunu kendimize sormamız lazım. Bize göre meşrulaştırmaz. Çünkü Irak'ı bölmeye başladığınızda bunun sonu gelmez." diye konuştu.

Türkiye'nin referanduma olan muhalefetinin asla Kürtlere karşı bir muhalefet olmadığının altını çizen Kalın, "Bizim Irak veya Suriye Kürtlerine, İran Kürtlerine, Türkiye'de yaşayan Kürt vatandaşlarımıza karşı böyle bir tavrımız olsaydı, yıllarca en zor zamanda Erbil yönetiminin yanında durmazdık. Kürtlere karşı bir husumet, önyargı gibi bir şey asla söz konusu değil." ifadelerini kullandı.

Kuzey Irak'ta gerçekleştirilen gayrimeşru referandumun ardından Irak hükümeti ve bölgesel yönetimin birtakım diyalog çağrılarının olduğunu ifade eden Kalın, Ayetullah Sistani'nin diyalog çağrısına da olumlu yanıt verildiğini, tarafların bir takvim üzerinde çalıştığını ve önümüzdeki günlerde bir araya geleceklerini belirtti.

Amaçlarının asla Kuzey Irak'taki Kürt halkını cezalandırmak olmadığını vurgulayan Kalın, atılan adımların bölgesel yönetimi yanlış adımdan döndürme yönünde olduğunu dile getirdi.

İdlip ve Afrin

Kalın, "İdlip'e ilişkin operasyon beklentisi çok yüksekti, son durum nedir. Afrin gibi üzerinde hassas durulan bir bölge de var?" sorusu üzerine, İdlib'te, Halep'ten gelen göçmenler nedeniyle büyük bir nüfus sıkışmasının olduğuna dikkati çekti.

Kuzeye doğru rejim ilerledikçe mülteci akını nedeniyle orada bir sıkışmanın olduğuna işaret eden Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Heyet Tahrir Şam (HTŞ), Nusra'nın yeni versiyonu, aralara sızdı. Ruslar 'Burada HTŞ hedefleri var, onları vuruyoruz' diyorlar. Biz de 'Bunu yaparken sivilleri de vuruyorsunuz' diyoruz. Bu ayrıştırmayı yapmamız lazım. İdlip'in çatışmasızlık alanı ilan edilmesinin amacı da bu ayrışmayı sağlamak içindi. Geçtiğimiz hafta Putin'in ziyaretinden hemen önce ve bir gün sonra devam eden saldırılar konusundaki rahatsızlığımızı Rus makamlarına en üst düzeyde ilettik ve ondan sonra durdu zaten. Bunun böyle kalması için çok yoğun çaba sarfediyoruz. Masum insanları korumamız lazım. Orada Türk askerinin konuşlanması meselesi var, gözetleme ve denetim için. Şu anda onun teknik detayları konuşuluyor, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, MİT ve Dışişleri Bakanlığı... Orada, Ruslar hattın dış tarafında, biz iç tarafında. Amaç rejimin ihlallerini önlemek, HTŞ gibi grupların pasifize edilmesi, sivilllere yardım ulaştırılması. Öncelikli görev bu olacak. Bunu sağladığımızda en azından İdlib civarında nisbi sükuneti sağlamayı hedefliyoruz."

Kalın, Afrin'in PYD'nin kontrolündeki bölgenin de Türkiye için hassasiyet arz ettiği aktardı.

Meselenin Afrin Kürtleri ile ilgili olmadığını anlatan Kalın, "YPG ve PYD'nin defakto bir durum yaratarak burayı adeta kendi kantonu ilan etmesi, buradaki insanlara da baskı ve zulüm uygulaması kabul edilebilir değil. Buralar, bizim ulusal güvenliğimiz ve sınır güvenliğimiz için sorun oluşturan yerler. Türkiye güvenliğini sağlamak için gerekli gördüğü yer ve zamanda gerekli müdahaleyi yapar. Cumhurbaşkanımız 'Bir gece ansızın gelebiliriz' diyor. Ona göre herkes aklını başına almalı. Gece olur, gündüz olur, bunun zamanı ve yerini Türkiye Cumhuriyeti belirler." dedi.

Kalın, öncelikli hedeflerinin sınır güvenliğinin sağlanması ve oradaki insanların can güvenliğinin sağlanması olduğunu vurguladı.

Muhabir: İlkay Güder, Kemal Karadağ, Mümin Altaş