İSTANBUL (AA) - Vakıf Katılım Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Öztürk Oran, “Bugün Katılım Bankacılığı dünyada 2 trilyon doları aşan bir aktif büyüklüğe sahip ve her yıl da yüzde 10 oranında büyümeye devam ediyor.” dedi.

Oran, 2. İstanbul Ekonomi Zirvesi'nde bu yıl "Küresel Krizden Çıkışın Yol Haritasını Belirlemek" ana temasıyla düzenlenen "Yeni Finans Merkezi İstanbul" konulu panelde finans kesiminin reel kesimle birlikte ekonominin ayrılmaz iki dişlisinden biri olduğunu ve iki taraf arasındaki diyaloğun artmasının önemli olduğunu söyledi.

2008 kriziyle birlikte sadece faize dayalı, hatta faizin faizine dayalı, hesaplanamayan riskler içeren çoğunlukla reel değere dönüşen yatırım araçlarının ekonomilerin fonlama ihtiyaçlarını karşılamaya yetmediğini tüm dünyanın anladığını aktaran Oran, yaşanan bu sürecin dünyanın katılım bankacılığına olan ilgisini artırdığını dile getirdi.

İslami finansın kar-zarar ortaklığına dayandığını belirten Oran, şunları kaydetti:

“Bu da temelde hem riskin hem de rızkın paylaşıldığı sermayeden mal ve hizmetlere, istihdama,üretime dönüştüğü bir ekonomiyi ifade ediyor. Bugün Katılım Bankacılığı dünyada 2 trilyon doları aşan bir aktif büyüklüğe sahip ve her yıl da yüzde 10 oranında büyümeye devam ediyor. Türkiye’de sistem aynı şekilde önemli gelişme trendinde ama arzu edilen seviyede değil. ülkemizde faaliyet gösteren 5 katılım bankasının bugün aktif büyüklüğü 204,5 milyar lira. Bu rakam toplam sektörün henüz daha yüzde 5,2’sini temsil ediyor. Katılım bankalarının aktif büyüklüğündeki büyüme hızı klasik bankacılığa göre birkaç kat daha fazla.”

Oran, bankacılık sektöründe toplanan fonların yüzde 6,5’inin, kullandırılan fonların ise 5,2’sinin katılım bankaları tarafından gerçekleştiğini anımsatarak, “5 katılım bankası bugün bu ülkede bin 105 şubeye sahip 15 bin kişiye istihdam sağılıyor. Biz de Vakıf Katılım olarak henüz daha ilk senemiz olmasına rağmen 90 şubeye ulaştık ve bu sektörden de yüzde 10 pay aldık.” dedi.

-“Yabancı banka olmalı ama kontrol bizim elimizde olmalı”

Vakıf Katılım Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Öztürk Oran, Türk bankalarının yapısal reformlarda önemli roller üstlendiğini belirterek, şunları söyledi:

"Yabancı bankalar bir ülkeye sadece kendi kazançlarını arttırmak için gelir. Nitekim 2008 yılında yabancı bankalar, bir kaos varmış gibi Türk sanayicisine verdiği kredileri geri çağırdı. Yabancı banka olmalı ama kontrol bizim elimizde olmalı. Bazı sektörler vardır ki yerli ve milli kalmalı. Türkiye'de bankacılık sektörü yerli ve millidir. Biz yabancı bankaları yatırım yapmaları için elbette Türkiye'yi cazip hale getirmeliyiz. Ancak kontrol bizde olmalı. Türkiye'de bankacıları altyapı olarak çok sağlam. Türkiye'de bankaların batma gibi bir tehlikesi yok."

-“Çok sıkı çalışıyoruz çünkü ciddi bir potansiyel görüyoruz”

Londra Borsası Grubu Gelişen Piyasalar Lideri ve Elit Büyüme Kıdemli Müdürü Giacinto Oriolo ise Londra Borsası olarak bir Elit Büyüme programı geliştirdiklerini ve bunun özellikle aile şirketleri, KOBİ’ler ve küçük sermayelerle oluşturulmuş şirketlere yönelik bir adım olduğunu ifade etti.

Özellikle KOBİ’ler ve aile işletmelerinde her zaman için fazladan sermayen ihtiyaç duyulduğunu ve şanslarının genellikle bankalara erişmekle sınırlı olduğunu dile getiren Oriolo, “Para ve sermaye bankadan temin edilince bile bazen yeterli olmayabiliyor. Peki bunun çözümü nerede? Bu düşünceyle biz bahsettiğimiz şirketleri desteklemeyi karar verdik ki hem bir girişim kanalı oluşsun hem de bir ağ oluşturulabilsin. Günümüzde binden fazla şirket 30 farklı ülkede bu elit programının parçası.” diye konuştu.

Türkiye’nin potansiyeline inandıklarını vurgulayan Oriolo, şunları kaydetti:

“Biz Türkiye’ye büyük bir güçle inanıyoruz. Buraya geldiğimizde sanırım 4 sene kadar önceydi bir çerçeve imzaladık TÜRKONFED ile ve ülkedeki ortağımız haline geldi. Ve nihayetinde hedefimiz yerel KOBİ’lere özel işletmelere destek sunabilmek ki böylelikle onlar uluslararası sermayeye ulaşabilsinler. Tabii çok sıkı çalışıyoruz çünkü ciddi bir potansiyel görüyoruz. Her ekonominin iniş çıkış zamanları olur. İşte bu yüzden böyle zamanlarda sadece B planı yetmez, C planı, D planı, Z’ye kadar planınız olacak. Çünkü her şey değişkenlik gösterebilir. Her sabah uyandığımız zaman bu işletmeyi ben nasıl sürdüreceğim diye düşünmemelisiniz bu planlar sayesinde.“


-“Finansmana erişim özellikle bizim gibi gelişmekte olan bir ülke için çok önlemli”

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Türkiye Başkan Vekili Hüseyin Özhan ise EBRD’nin Türkiye’deki faaliyetlerinden bahsetti.

EBRD'nin 1991 yılında kurulduğunu ve Türkiye’nin de kurucu üyelerinden bir tanesi olduğunu anımsatan Özhan, EBRD’nin Türkiye’de 2008 yılında faaliyetlere başladığını dile getirdi.

2008 yılından bu yana Türkiye’de 11 milyar avronun üzerinde yatırım yaptıklarını aktaran Özhan, “Portföy büyüklüğümüze baktığımızda 7,3 milyar avro seviyesindedir. Bir kalkınma bankası olarak bizim buradaki faaliyetlerimizi 5 ana strateji üzerine oturtmuş durumdayız.” dedi.

Özhan, KOBİ’lerin Türkiye’de istihdama önemli bir katkı sağladığını belirterek, “Finansmana erişim özellikle bizim gibi gelişmekte olan bir ülke için çok önlemli. Bu çerçevede yine yaptığımız programlarda hem direk finansman hem de kredi olarak bankalar üzerinden indirekt yollarla verdiğimiz kredilerle 80 binin üzerinde KOBİ’lerle farklı alanlarda kaynak sağladık. Bu kaynakları sağlarken de bunları spesifik ve odaklanmış projeler üzerinde gerçekleştirmeye çalışıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Avrupa Yatırım Bankası (EIB) Türkiye Grup Temsilcisi Massimo D’eufemia ise son on senede Türkiye’de çok ciddi başarılar kaydedildiğini ve EIB ile diğer uluslararası kurumların elbette bu yolda Türkiye’ye güçlü bir şekilde destek sunduğunu bildirdi.

Bölgesel önem adına İstanbul’un pozisyonunda ciddi gelişmeler kaydedildiğini belirten D’eufemia, ancak 2016 yılından itibaren İstanbul’un bölgesel önem açısından pozisyonunun bir miktar gerilediğini dile getirdi.

D’eufemia, yeni bir yol haritası belirlerken eğitimin kalitesinin ve bütün ilgili yatırımların inovasyon yolundan geçmesinin önemli olduğunun altını çizerek, “İnovasyona yatırım yapmamız gerekiyor çünkü bunlar sürdürülebilir bir ekonomiyi beraberinde getirir ve gözle görülür iyileşme sağlar.” şeklinde sözlerini tamamladı.