İSTANBUL(AA) -Sarayın farklı yerleri ile depolarında kalan ve her biri 100 ila 200 yıl arasında bir geçmişe sahip tarihi mekanik saatler, saat ustası Recep Gürgen'in maharetli ellerinden geçtikten sonra Dolmabahçe Sarayı Saat Müzesi'nde sergileniyor.

Sarayın gezi güzergahlarında sergilenemediği için kapalı oda ve depolarda tutulan saatler, sekiz yıl süren tamir ve bakım sürecinden geçirildi.

Osmanlı döneminde sarayın son saatçisi olan Alman asıllı Wolfgang Mayer'in yanında yetişen Gürgen ve ekibi tarafından yapılan çalışma sonrasında saatler, 2004 yılında açılan Dolmabahçe Sarayı Harem Bahçesi'nde bulunan eski İç Hazine binasında açılan Saat Müzesi'nde sergilenmeye başlandı.

Yıllardır bir taraftan saraydaki 17, 18 ve 19. yüzyıllara ait mekanik saatlerin tik taklarının susmasını engelleyen Gürgen, diğer taraftan yeni ustalar yetiştiriyor.

Gürgen, saat ustalığı hikayesini ve saraydaki saatlerin özelliklerini AA muhabirine anlattı.

"4 nesildir sarayın içerisindeyiz"

Saat çıraklığına 1960'ta henüz 13 yaşındayken dayısının yanında başladığını belirten Gürgen, bir süre çalışıp işi öğrendikten sonra da Mayer ile tanıştığını söyledi.

Gürgen, 2. Abdülhamit döneminde sarayın saatçiliğini yapan Mayer'i tanıdıktan sonra 1966'da saraya gidip gelmeye başladığını, saat tamir ve bakımını gerçekleştirdiğini aktardı.

Dolmabahçe Sarayı'nda 1997'den bu yana çalıştığını vurgulayan Gürgen şöyle konuştu:

"57 yıldır özellikle mekanik saatler üzerine çalışıyorum. Genelde bu tür meslekler aileden devam eder. Dayım saatçiydi. 1960'ta dayımın yanına çırak olarak verildim. O tarihten beri bu mesleğin içerisindeyim. Sarayın son saat ustası, ustam Wolfgang Mayer’in dedesi, babası ve ustam burada çalışmış. Ben de yıllardır Dolmabahçe Sarayı'nda çalışıyorum. Yani bir anlamda 4 nesildir sarayın içerisindeyiz. Mesleğin birinci inceliği gerektirdiği ahlaka sahip olmaktır. Bunun yanında kişisel becerileriniz öne geçer. Eğer siz bu mesleği yürütecek sabır ahlak ve düşünceye sahip değilseniz bu mesleği yapamazsınız. Ustalarımdan aldığım bu işi sürdürüyorum."

"Buradaki saatleri kadavra olarak kullanmadım"

"Daha çocukken saate bir obje olarak bakmaktan kurtulduk." diyen Gürgen, ustalarından edindiği bilgi sayesinde saatlere sahiplerinin bir parçası gözüyle baktıklarını belirtti.

Gürgen, "Burası bir saray, hepimizin sahibi olduğu bir yer. Burada çıraklarımızı yetiştirirken mevcut saatlerin üzerinde iş yaptırarak onları yetiştirmedim. Yani buradaki saatleri kadavra olarak kullanmadım. Önce kendi atölyemde yetiştirdim. Çünkü ben de ustam Mayer'in atölyesinde yetiştim. Birisi tam işi öğrendikten sonra buradaki saatlerin üzerinde çalışma yapabilir. Zira buradaki saatlerin geri dönüşü yoktur. Onları kırma bozma gibi bir lüksünüz yok. Buradaki saati tamir ederken çok büyük bir özenle çalışırız. Öyle ki bu saatleri yapan kişi bugün tekrar dünyaya gelse baktığında 'Benim saatim hiç eskimemiş hiç bozulmamış.' demeli. İşte tamiratlarımızı bu anlayışla yapıyoruz." diye konuştu.

Asırlık 63 saat sergileniyor

Gürgen, her biri birbirinden değerli, hepsi birer sanat eseri olan asırlık 63 saattin sergilendiği müzenin üç bölümde oluştuğunu dile getirdi.

İlk bölümde Fransız, ikinci bölümde İngiliz ve üçüncü bölümde ise Türk saatlerinin sergilendiğini ifade eden Gürgen, "Buradaki Türk saatlerinin çok önemli bir özelliği var. Bunların her biri dünyada tektir. Dünyanın hiçbir yerinde ikincisini bulamazsınız. Ayrıca buradaki saatlerin her biri sarayın tefrişatı için gerekli büyüklükte, gerekli yapıda, gerekli görünümde seçilerek alınmıştır. Bunların hepsi çalışır vaziyette. Elimiz sürekli olarak bunların üzerinde. Bakımları peryodik olarak yapılıyor." ifadelerini kullandı.