ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

"Türkiye ve ABD, Adalet ve İçişleri Bakanları için daha önce alınan yaptırım kararlarını karşılıklı olarak kaldırdı. ABD, İran'a yönelik yaptırım kararının kapsamını da genişleterek uygulamaya başladı. Türkiye, yaptırımlardan muaf tutulacak 8 ülke arasında yer alacak mı? İki ülke ilişkilerindeki normalleşme sürecinin önümüzdeki dönemde Türk ekonomisine yansıması nasıl olacak?" sorusuna Oktay, "Bu coğrafyada yaşamanın bir bedeli var, o bedel güçlü olmayı gerektiriyor. Bu sadece bugünle alakalı bir olay değil, 100 yıl öncesine bakalım aynı şeyi görüyoruz, bin yıl öncesine bakalım aynı şeyi görüyoruz, bugün de aynı şey. Ekonomik, askeri, siyasi ve sosyal anlamda güçlü olmak zorundasınız, yani istikrar sahibi olmak zorundasınız." karşılığını verdi.

Oktay, Türkiye'deki sistem değişikliğinin, siyasi ve sosyal anlamda güçlü olmanın gereğini yerine getirdiğine işaret ederek, 1,5 yıllık ortalama hükümet ömürlerinden bugün, seçimin bitmesiyle hükümetin, başkanın kim olacağının belli olduğu 5 yıllık bir sürece gelindiğini söyledi.

Bunun "otomatik bir istikrar" getirdiğini belirten Oktay, Türkiye'nin ekonomik verilerine bakıldığında finans kurumlarının yapısının, Avrupa Birliği dahil dünyadaki birçok ülkeden çok daha iyi şartlarda olduğunu vurguladı.

Fuat Oktay, seçim sonrasında Türkiye'nin birdenbire bir manipülasyonunun içerisine girdiğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"Bu manipülasyon direk bizimle alakalı bir şey değildi. 'Siz istikrar mı istiyorsunuz? Biz buna müsaade etmeyeceğiz.' Bu uluslar arası bir şey. Yanı başımızda Suriye ve Irak olayını yaşıyoruz. Biz, bütün gücümüzle bununla topyekun mücadele ettik. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, Hazine ve Maliye Bakanlığımızın bütün çalışmaları tek elden koordine ettiği yeni sistemin faydasını burada ciddi şekilde gördük. Bir başka ülkenin, hemen yanı başımızdaki Rusya'yı bile alsanız birkaç yılda atlatabildiği bir şeyin en kötüsünü biz geride bıraktık. Ekonomik anlamda türbülansın içine sokulmaya çalışılan Türkiye'ye baktığınızda, siyasi anlamda da birçok manipülasyonun olduğunu görüyorsunuz. Anlamsız bir şekilde bakanlarımıza uygulanan yaptırımlar da bunun içindedir. Farklı şekilde getirilmeye çalışılan manipülasyonlar da bunun içindedir. Neredeyse akşam sabah twitlerle yaşadığımız herkesin hafızalarında."

"Ülkemi soğukta bırakamam"
Bununla topyekun mücadele edilip, sorunlar geride bırakıldığında, bunun siyasi yansımalarının görüldüğünü aktaran Oktay, "Bizim en büyük varlıklarımızdan birisi Sayın Cumhurbaşkanımızdır. Uluslararası alandaki saygınlığı, liderlerle olan çok yakın, dinamik işbirliği, içeride aldığımız tedbirlerin yanı sıra uluslar arası alanda yapılan ciddi işbirliğiyle ne olduğunun anlatılması, bunu hızlı şekilde geri bırakmamızı sağlayan sebeplerden birisi." diye konuştu.

Oktay, dövizin, doların, iç politikaların ekonomide silah olarak kullanıldığı bir dönemin yaşandığına dikkati çekerek, bir yere bir yaptırım kararı alınacaksa, bunun adresinin Birleşmiş Milletler olduğunu, buna da herkesin uyduğunu hatırlattı.

"Birleşmiş Milletler 5'ten büyüktür." dediklerini anımsatan Oktay, "Bir ülkenin çıkarları doğrultusunda oluşturduğu yaptırım kararlarına tüm ülkelerin uymasını beklemek, her şeyden önce anlamlı ve adil değil. İran yaptırımlarına baktığımızda bizim komşumuz. Türkiye'ye baktığımızda petrol, enerji konusunda dışa bağımlı bir ülke. Yani kış geldiğinde, benim kendi ülkemi enerji anlamında besliyor olmam lazım. Soğukta bırakamam." değerlendirmesinde bulundu.

"Türkiye büyük, ilkeleri olan bir ülke"
Türkiye'nin "A ülkesinin, B ülkesiyle ilişkisi bozuldu, ben doğalgaz alayım mı, almayım mı?" diye bir politikasının olamayacağının altını çizen Oktay, şunları kaydetti:

"Türkiye büyük bir ülke. İlkeleri olan bir ülkedir Türkiye. Özellikle uluslar arası ilişkilerde, alanlarda bir karar alıyorsa bunun gerekçesi vardır, bunu anlatır, kurallar çerçevesinde yapar ve açıktır Türkiye. Birilerinin hoşuna gitmiyor olabilir ama... Bizim dış politika konusunda Sayın Cumhurbaşkanımızın çok açık ve net oluyor olması ilk etapta belki bazılarına biraz ağır geliyor olabilir ama sonrasında bu uluslar arası anlamda liderler bazında da çok ciddi kabul görmeye başlıyor. 'Evet, bir şey yanlışsa söylersiniz bunu biliyoruz, bunun karşısında da durursunuz, bedeli varsa bile bunu ödersiniz.' Ama burada bir ahlaki boyut da var Türkiye'nin duruşunda. Biz, bir komşumuz, özellikle enerji alanında çok derin ilişkilerimizin olduğu bir enerji arzını sağlayan bir ülkeyle bir günde bizim her şeyi kesme şansımız yok. Bunu zaten defalarca ifade ettik."

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, ABD ile ilişkilerdeki sorunun bir rahip Brunson sorunu olmadığını dile getirerek, "Böyle bir sorun yoktu, biz bunun sorun olduğunu da hala düşünmüyoruz. Bu, yapay bir gündemdi. Bakanlara uygulanan yaptırım da yapay bir gündemdi. Dolayısıyla anında biz, mütekabiliyet ilkesiyle buna cevap verdik. Orası şimdi kaldırma kararı alıyor, bu zaten karşılıklı görüşülerek yapıldı. Aynı mütekabiliyet çerçevesinde biz de onların bakanlarıyla ilgili kararlarımızı aldık." şeklinde konuştu.

Oktay, Türkiye'nin İran'a yönelik yaptırımlardaki tutumunu açıkça ifade ettiğini vurgulayarak, "Biz, bunu her zaman, her yerde anlatıyoruz. Bunu Amerika'ya da anlatıyoruz, Rusya ile ilişkilerimizde de biz farklıyız, orada da anlatıyoruz. Bir İdlib olayını hep beraber yaşadık. Bir taraftan bizim Rusya ile çok sıkı, yakın ilişkilerimiz var, İran'la da aynı şekilde ama diğer tarafta hem Türkiye'nin, hem bölgenin hem de bölgedeki masum insanlara zarar veren yaklaşımı gördüğümüzde orada çok net bir şekilde Türkiye tavrını koymuştur ve bu da karşılık da bulmuştur. Bir inatlaşma olayı değildir Türkiye'nin yaptığı." değerlendirmesinde bulundu.

"Türkiye'nin artık bu sorunları erteleme tahammülü kalmamıştır"
Münbiç'te Türk Silahlı Kuvvetleri ve ABD unsurlarının ortak devriye görevine başlamasına ve Fırat'ın doğusunun terör örgütlerinden temizlenmesi konusunda Türkiye'nin nihai hedefine ulaşmasına ilişkin Oktay, Türkiye'nin bu konudaki yaklaşımının her zaman çok net olduğunu belirtti.

Oktay, şu değerlendirmelerde bulundu:

"İlk etapta güney sınırımızda olan bu oluşumdan, sınır hattında oluşturulan koridordan ne kadar rahatsız olduğumuz ve PKK'nın, adını ne olarak koyarsanız koyun, YPG, PYD deyin, nihayetinde PKK'nın uzantısıdır, böyle bir oluşuma izin vermeyeceğimizi başından beri ifade ettik ama ne yazık ki muhataplarımızın bu iletişimi almaktaki güçlüğü bizi başka tedbirler almaya itti. Bu da zaten Fırat Kalkanı ile başladı, 15 Temmuz'un akabinde başladı. Hiç kimsenin de beklemediği bir anda böyle bir kararlılığı gösterdik. Zeytin Dalı, Afrin operasyonunda devam etti. İdlib'de devam etti. Münbiç olayında ilk başta ABD, PKK'nın veya YPG'nin varlığına müsaade edilmeyeceği sözünü vermişti. Çözüm hep bir sonraki aya, yıla ertelenmiştir. Türkiye'nin artık bu sorunları erteleme sabrı da tahammülü de kalmamıştır."

Türkiye'nin bunu müttefiklerle, muhataplarla konuşarak halletmek istediğini belirten Oktay, "Ancak halledilmemesi durumunda, kendi göbeğimizi kendimiz kesmesini de biliriz." dedi.

"Arzu ettiğimiz noktaya ulaşana kadar devam edecek"
Münbiç ile ilgili görüşmelerin devam ettiğine değinen Oktay, Münbiç'te ortak devriye ile alakalı PKK, PYD, YPG unsurlarının bu bölgeden tamamen çıkarılması konusunda iş birliği ve mutabakatın sağlandığını söyledi.

Oktay, bunun uygulanmasıyla ilgili takvimin kaydığını görünce Türkiye'nin kararlılığını ortaya koyduğunu belirterek, "Bu, ya olacaktır ya olacaktır. Dolayısıyla bu sadece Fırat'ın batısıyla ilgili bir olay da değil. Ortak devriyeler başladı, eğitimler yapıldı. Silahlı kuvvetler arasında ortak görüşmeler yapıldı, ortak mutabakatlar sağlandı. Şu anda ortak devriye başladı. Arzu ettiğimiz noktaya ulaşana kadar da bu devam edecek." diye konuştu.

Bunun Fırat'ın batısıyla sınırlı kalmayacağını da açıkça ifade ettiklerini anlatan Oktay, "911 kilometrelik sınırımızda Türkiye'yi tehdit eden hiçbir unsurun barınmayacağı noktaya geldiğimiz ana kadar mücadelemiz sürecek." ifadesini kullandı.

Türkiye'ye karşı yapılan tacize ve tehdit unsuruna seyirci kalınamayacağını, bu konudaki kararlılığı da Türkiye'nin gösterdiğini vurgulayan Oktay, "Bir gece ansızın gelebiliriz dedik ve bir gece ansızın geldik. Doğusunda da bu olacak zaten, bunu da gizlemiyoruz. Bunu hiçbir müttefikimizden de uluslararası alanda da gizlemiyoruz. Açık ifade ediyoruz. Böyle bir istikrarsızlık adası haline dönüştürülmüş bir alanda Türkiye'nin 911 kilometre boyunca tehdit edilmesine müsaade edemeyiz." şeklinde konuştu.

"Türkiye kendisine karşı hiçbir tehdide müsaade etmeyecek"
Oktay, Türkiye'nin güvenlik politikalarını değiştirdiğini, hiç kimsenin Türkiye'yi tehdit etmesinin artık beklenmeyeceğini ifade etti.

İçerdeki terörle mücadele boyutunda da sınırların ötesinde de bu yaklaşımın olduğuna işaret eden Oktay, "Sizin orada kendinizi toparlayıp ondan sonra da bize saldırmanızı bekleyemeyiz, kusura bakmayın. Biz gelir sizi kaynağında kuruturuz, yok ederiz. Ne yaparsanız yapın. Çukur mu kazacaksınız, tüneller mi kazacaksınız? Kim size yardım ederse etsin. Türkiye, kendisine karşı hiçbir tehdide, hiçbir yerde, hiçbir oluşuma müsaade etmeyecektir. Bu kararlılığı sergilemiştir, bunun gereğini yapmıştır. Bundan sonra da yapacaktır." ifadesini kullandı.

Oktay, 911 kilometrelik sınır hattının, Türkiye için haritada sadece bir nokta olmadığını belirterek, Türkiye'ye komşu olan mazlumların orada zulüm görmesine müsaade etmeyeceklerini vurguladı.

"Tehdit olduğu zaman gözümüz karadır"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, yardım bekleyenlerin çaresiz kalınca Türkiye'ye geldiğini, bu insanlara Türkiye'den başka kimsenin kucak açmadığını hatırlatarak, Avrupa Birliği'nin bu duruma duyarsız kalmasını eleştirdi.

Irak'ta veya Suriye'de koalisyon güçlerinin çıkardığı çatışmalarda şehirlerin harabeye döndüğünü, sivillerin katledildiğini ifade eden Oktay, Türkiye'nin operasyon yaparken sivillere karşı hassas olduğunu dile getirdi.

Oktay, Türkiye'nin hiçbir şehri harap etmediğini, teröristleri temizlediğini, sivil halkın ayağa kalkabilmesi için dünyada eşi benzeri olmayan bir uygulama yürüttüğünü anlattı.

Operasyon yapılan bölgelerde insani faaliyetler ve kalkındırma çalışmaları yürütüldüğünü aktaran Oktay, Afrin'de ve Fırat Kalkanı Harekatı'nın gerçekleştirildiği bölgede bunların yapıldığını hatırlattı.

Türkiye'nin yaşatmaya yönelik insani yaklaşımının dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığına dikkati çeken Oktay, "Tarihte de biz böyleydik. Türkiye'yi diğer ülkelerden ayıran yapı bu. Ama böyle olmamız bize karşı olan tehdit unsurlarına göz yummamız anlamına asla gelmez. Olay terör, terörist, tehdit olduğu zaman da bir o kadar gözümüz karadır bizim." dedi.

"Uluslararası boyutta her tarafı dökülen bir olay"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, "Kaşıkçı cinayeti, uluslararası boyutta her tarafı dökülen, hiçbir tarafından tutamayacağınız bir olay." değerlendirmesinde bulunurken, Türkiye'nin bütün şeffaflığı ile devlet ciddiyetiyle konuya yaklaştığını sözlerini ekledi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, şunları kaydetti:

"Türkiye sınırları içerisinde hiç kimsenin hiçbir şekilde böyle bir cinayete veya buna benzer herhangi bir şeye kalkışamayacağı, kalkıştığı zaman da bunun bir bedeli olacağı, bu bedeli ödeyeceği, kim olursa olsun... Türkiye, bu mesajı vermiştir. Türkiye, sınırları içinde hiç kimsenin hiçbir şekilde operasyon çekemeyeceği mesajını vermiştir. Topraklarımızda işlenen cinayetin emrini kim vermiştir? Bunun cevabını arıyoruz."

"Bizim duruşumuz nettir"
Oktay, Türkiye'nin açık ve şeffaf olduğunu ve verdiği her sözün arkasında durduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"İdlib'de gördünüz bunu. İdlib'de en zor şartlara rağmen Rusya bunu kendisi ifade etmiştir, 'Şartların ne kadar zor olduğunu görüyoruz ama Türkiye sorumluluklarını yerine getirmiştir, teşekkür ediyoruz.' demiştir. Burada da biz bir anlaşma yapmışsak devlet ciddiyeti o anlaşmanın arkasında durmayı gerektirir. Dolayısıyla burada bizim hedeflerimiz, bizim duruşumuz nettir. Biz diyoruz ki bu duruşumuzun karşısında vardığımız anlaşma da nettir. Dolayısıyla bunun gereğini yerine getirelim. Türkiye, bunun gereğini yerine getirecektir. Herhangi bir mazeretin tüketilmesi olayı değildir. Bize karşı bir tehdit unsuru vardır. Bu tehdit unsurunun yok edilmesi gerekir."

Fuat Oktay, "Türkiye'nin nihai hedefi bellidir. 911 kilometrelik sınırında kendisine karşı herhangi bir terör tehdidinin bulunmasına müsaade etmeyecektir." dedi.

"Muhataplarınız size hak veriyor değil mi" sorusu üzerine Oktay, "Hak vermeme şansı yok. Hangi ülke buna seyirci kalabilir? Hangi gözle bakarsanız bakın bunun elle tutulur bir tarafı yok. Türkiye'yi güçlü kılan şey haklılığıdır. Türkiye, bir konuda pozisyonunu güçlendirmek için haklı olduğunu ifade eden bir ülke değildir. Haklıdır, haklı olduğu konuda güçlü, net bir duruşu vardır. Burada da taviz verilmeyecektir." değerlendirmesinde bulundu.

"Hiçbir şekilde mazur görülecek bir tarafı yok"
Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Cihangir İslam'ın TBMM'de 15 Temmuz'la ilgili yaptığı konuşmanın hatırlatılması üzerine Oktay, "Ben bu şahsa nasıl cevap vereyim bilmiyorum, bunun neresinden tutarsınız?" dedi.

Oktay, bir tarafta bir terör örgütünün ve teröristlerin bulunduğuna, bunların kendi halkını, halkın vergileriyle aldığı uçaklarla, F-16'larla bombaladığına, helikopterlerle, tanklarla halkın üzerine ateş açtığına, diğer tarafta da milletin kendisinin bulunduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Yani halk, vatandaş, millet kendi geleceğine, kendi ülkesine sahip çıkmıştır o gece. Eğer batıl dediği bu şahsın milletin kendisi ise aynaya baksın. Ben o gece Çankaya'da sabaha kadar çarpışan arkadaşlardan birisiydim. Üç gün hiç uyumadım, sekizinci gündü ben oradan ilk çıktığımda. Eğer bu vatandaşın söylediği gibi hareket etseydik kendisi de dahil bugün nefes alacağı bir yer bulamazdı, kürsüsünden konuşacağı bir yer de bulamazdı. Meclisin kendisi bombalanmıştır. Uzaktan konuşmak kolay. Veya herhangi bir şeyin parçası olarak konuşuyorsa onu bilemem tabii."

Oktay, milleti "batılın bir tarafı" diye görüyor olmanın, hiçbir şekilde mazur görülecek bir tarafının bulunmadığını belirterek, "Neresinden tutsak dökülen bir konunun nesine cevap vereyim bilemiyorum. Benim kişisel görüşüm ortada. İki batıl diye bir şey yoktur, ortada terör örgütü vardır, teröristler vardır ve diğer tarafta da Türkiye Cumhuriyeti'nin devleti, milleti vardır. Kendi devletine, kendi yapısına, idaresine ve yöneticiler de dahil sahip çıkmıştır. Zannediyoruz bu vatandaşımız, bu batılın ta kendisi." diye konuştu.

"Savunma sanayisini de ilgilendiren çalışmalar planda"
Cumhurbaşkanlığının 100 Günlük Eylem Planına yönelik soru üzerine Oktay, eylem planının yeni kabine açıklandıktan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın verdiği talimatla hazırlandığını bildirdi.

Planda yaklaşık 400 projenin yer aldığını hatırlatan Oktay, savunma sanayisini de ilgilendiren çalışmaların planda bulunduğunu aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın planın takipçisi olduğunu dile getiren Oktay, şöyle devam etti:

"İlk 50 günde performans boyutuna baktık, yüzde 85'in üzerinde, yüzde 90'a yaklaşan bir başarı oranı vardı. En son yine yüzde 90'ın üzerinde performansı görüyoruz. Sonuçları da yine Sayın Cumhurbaşkanımız duyuracak."

"Çalışmalar tamamlanmak üzere"
Oktay, 5 yıl içinde Türkiye'nin nereye geleceğine yönelik yol haritasının da hazırlandığını anlattı.

Söyledikleri her şeyin arkasında olduklarının altını çizen Oktay, şunları kaydetti:

"Milletimize birinci 100 günü rapor olarak Sayın Cumhurbaşkanımız açıkladığında, ikinci 100 günü de ilan ediyor olacak. Bunun çalışmaları da tamamlanmak üzere. Burada da çok güzel projelerimiz, güzel sürprizlerimiz var. Bunun açıklamasını da Sayın Cumhurbaşkanımız yapacak."

Oktay, Millet Kıraathanelerinde de önemli yol alındığına dikkati çekti.

Millet Kıraathanesinde yaptığı incelemeleri anlatan Oktay, öğrencilerin de buralardan faydalandığını bildirdi.

Oktay, 18 ilde 23 Millet Kıraathanesinin hizmete alındığını, 10 ilde 21 kıraathanenin daha hizmete gireceğini belirtti.

"Güzel haberler alacağımız döneme giriyoruz"
Millet Bahçelerine yönelik çalışmaların da devam ettiğini ifade eden Oktay, savunma sanayisi alanında da ciddi projelerin bulunduğuna belirtti.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, "Artık, daha alt modüllerin üretimi, yerlileşme, millileşme boyutunda, motor üretiminde de çok güzel haberleri alacağımız bir döneme giriyoruz. Burası kritik bir dönemeçti, bu kritik dönemeci de aşmaya başlayan bir Türkiye göreceğiz. Artık ürünlerin ortaya çıktığı bir aşamaya giriyoruz." diye konuştu.

Türkiye'nin kendi silahlı, silahsız insansız hava araçlarını ürettiğini ifade eden Oktay, yeni tip denizaltı Aydınreis'in ilk kaynağının Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapıldığını, bunun ikinci 100 günlük planda yer aldığını söyledi.

Teknolojiye yoğun alanlara odaklanılacağını aktaran Oktay, millileşme oranının artırılacağını vurguladı.

Katma değeri yüksek olan teknolojiyi üretmenin zorunlu olduğunu dile getiren Oktay, savunma sanayisinin kritik önem arz ettiğine işaret etti.

"Şimdi yürütme olarak biz olayların tamamen içerisindeyiz"
Türkiye'nin son Başbakanlık Müsteşarı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin de ilk Cumhurbaşkanı Yardımcısı olduğu hatırlatılan Fuat Oktay, şahsi ve sistem anlamında bu değişikliği anlattı.

Şahsi anlamda kendi pozisyonunun ne olduğunun fark etmediğini belirten Oktay, işkolik olduğunu, pozisyonu ne olursa olsun ekibiyle gece gündüz çalıştığını dile getirdi.

Sorumluluk boyutunda ciddi şeylerin değiştiğini ifade eden Oktay, "Sayın Cumhurbaşkanımızın hızına yetişmek ayrı bir konu. 7 gün 24 saat koşturuyoruz. Uyku saati belki 3-4 saatti, 1-2 saat daha azaldı." dedi.

Bir Anayasa değişikliği yapıldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, şöyle devam etti:

"Çok hızlı kararların alınması gerekir ve esnek olması gerekir. Böyle bir sistem bunu zorlaştırıyordu. Dolayısıyla kuvvetler ayrılığı dengesi diye sürekli ifade ettiğimiz şeyde, yasama, yürütme ve yargı olayına baktığımızda da yine kuvvetler ayrılığını net göremiyorduk orada. Meclis'te çoğunluğu kim sağlarsa iktidar oluyor, iktidarda olan zaten kanun tekliflerini sunuyor, oradan çıkan mutlaka yasalaşıyor, dolayısıyla yargı ve yasama arasındaki yürütme ve denetim fonksiyonlarının da tam yerine geldiğini de ifade edemezdik. Yeni sistemde bu dengeler tekrardan yerine oturtulmaya çalışıldı. Bu dengeler şu anda sistemin kurulma aşaması ama gelecek dönemde bu çok daha yoğun hissedilecek aslında. Şimdi yürütme olarak biz olayların tamamen içerisindeyiz. Cumhurbaşkanımızın şu anda tek, çok hızlı şekilde karar verebileceği bir alan var. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve kararlarıyla genelde yeni sistemin oluşturulması da son derece esnek ve hızlı."

"Türkiye'nin politikalarının ne kadar anlamlı olduğu görüldü"
"Ekonomide yapısal reformların olumlu yansımasını, dolayısıyla ekonominin iyileşmesini, kur baskının birazcık daha azalmasını beklemeli miyiz?" sorusu üzerine Oktay, bunun yansımasının mutlaka olacağını, bunun beklendiğini söyledi.

Oktay, şu değerlendirmede bulundu:

"Bunun yansımasını Avrupa Birliği tarafında da görüyoruz. Daha iki hafta olmadı, Sayın Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde İstanbul'da bir zirve yaptık. Dolayısıyla orada da Türkiye'nin politikalarının, duruşunun bölgedeki istikrar çerçevesinde baktığınızda ne kadar anlamlı olduğu görüldü.

Son zamanlarda ekonominin ve özellikle doların, dövizin bir silah olarak kullanılıyor olması Türkiye'ye karşı yapılan bir şey değil sadece. Yani, bunun asıl muhatabına baktığınız zaman Çin'in kendisidir, Rusya'nın kendisidir ve Avrupa Birliği ülkelerinin kendisidir. Herkes rahatsızdır bundan, bütün dünya rahatsız. Dolayısıyla biz o dünyadaki diğer ülkelerin bir parçasıyız. Bizim Amerika ile ilişkilerimize baktığınızda aslında bizim asıl sorunumuz, diğer sorunlar yapay dememin arkasındaki sebep budur, asıl sorunumuz, biz 15 Temmuz'u yaşadık, 251 şehidimiz var bizim. Kendi uçaklarımızla vurulduğumuz, kendi tanklarımızla vurulduğumuz 251 insanımızı kaybettiğimiz... Bunun katillerinin elini kolunu sallayarak dolaştığı bir ülkeden bahsediyoruz. 2 bin 193 gazimiz var. Bütün delilleri vermemize rağmen, hala herhangi bir şey yapılmamıştır. Dolayısıyla, bu terör örgütünün elebaşının iadesini istiyoruz. Türkiye açısından baktığımızda ana sorun budur."

"Müttefiklik ilişkisinde düşünülebilecek bir yapı değildir"
İkinci ana sorunun ise Türkiye'nin güney sınırında yaşandığını ifade eden Oktay, "911 kilometrelik sınırınızda siz 20 bin tıra yakın açıktan silah vereceksiniz. Hem de bu tarafa ücretle vermediğiniz, 'Hele bir kongreye gidelim, senatoya gidelim.' dediğiniz bir yapıda 20 bin tırlık verdiniz... PKK'yı, YPG'yi, adına ne derseniz artık, doğrudan desteklediğiniz, farklı oluşumlar içerisine girdiğiniz bir sınır bölgesi. Dolayısıyla Türkiye'nin sorunu budur. Normalleşme sürecinin getirdiği yapı buna da hizmet edecektir, yani yapay sorunları değil gerçek sorunları konuşmaya başlayacağız. Tabii ki onlarda da iyileşme olması lazım. Çünkü müttefiklik ilişkisi bunu gerektiriyor." dedi.

Oktay, NATO'da aynı platformda bulunulduğuna işaret ederek, "NATO'ya baktığınızda, her şeyden önce güvenliktir, güvenlikte iş birliğidir, ortaklıktır. Bir taraftan NATO'da ortak olacaksınız, diğer taraftan sınırınızın güney boyutunda korunmasını sağlayacak bir yapının ortağı iken tehdit unsuru olacak yapıyı besleyeceksiniz. Bu kabul edilemez, bu müttefiklik ilişkisinde düşünülebilecek bir yapı değildir. Dolayısıyla bu normalleşme ilişkileri süreci sadece ekonomide değil siyasi anlamda da bir normalleşme, yani normal konuların ve sorunların tartışıldığı, konuşulduğu bir süreci başlatacaktır diye ümit ediyoruz, bekliyoruz." yorumunu yaptı.

"Türkiye çok ciddi bir sınav vermiştir"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda öldürülmesine ilişkin de şu açıklamada bulundu:

"Kaşıkçı cinayeti başlı başına, hangi açıdan baksanız uluslararası boyutta her tarafı dökülen, hiçbir tarafından tutamayacağınız bir olay. Türkiye açısından baktığınızda da bütün şeffaflığıyla, yine bütün devlet ciddiyetiyle konuya yaklaşıldığı, olayın siyasi boyutta, adli boyuttaki ciddiyet kadar, bir o kadar ve daha fazlasını siyasi boyutta ve iletişim boyutunda da son derece başarılı yürütüldüğü bir konu diye düşünüyorum.

Dışarıdan gelen 15 kişilik bir ekibin, önce kabul edilmeyen ama sonrasında da cinayet işlendiğinin kabul edildiği, evet bir konsolosluk olabilir, arkasında bir uluslararası mutabakat olabilir. Konsoloslukların dokunulmazlığıyla alakalı. Viyana Sözleşmesi'nden bahsediyorum ama bu hiçbir zaman sınırlarınız içerisindeki bir binada her türlü cinayetin, her türlü konunun işlenebileceği anlamına gelmez, gelemez. Bu, nasıl ki Birleşmiş Milletler 'Dünya beşten büyüktür.' diyorsak, burada da bir çarpıklığı görüyoruz. Orada da bir eksiklik var."

"Türkiye'nin soruşturma aşamasında iyi bir hukuk sınavı verdiğini düşünüyor musunuz?" sorusunu Oktay, şöyle yanıtladı:

"Cinayetin bize yansıdığı andan itibaren olayın aydınlatılmasıyla alakalı gerek güvenlik birimlerimiz gerek adli birimlerimiz, savcılarımız, gerekse istihbaratımız çok ciddi sınav vermiştir. Anında, gerek Suudi Arabistan yetkilileriyle gerekse ilgilenen diğer üçüncü ülkelerle iletişim sağlanmıştır. Burada da şeffaf davranılmıştır, herhangi bir şeyin hiçbir şekilde üstünün örtülemeyeceği, Viyana Sözleşmesiyle olsa bile, Türkiye sınırları içerisinde hiç kimsenin hiçbir şekilde böyle bir cinayete veya buna benzer herhangi bir şeye kalkışamayacağı, kalkıştığı zaman da bunun bir bedeli olacağı ve bu bedeli ödeyeceği, kim olursa olsun... Türkiye bu mesajı vermiştir. Hiç kimsenin hiçbir şekilde bir operasyonu Türkiye sınırları içerisinde çekemeyeceğinin mesajını vermiştir."

Oktay, bu konuda 18 kişinin tutuklandığını anımsatarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suudi yönetimiyle sürekli yakın bir diyalog içinde bulunduğunu, görüştüğünü, orada bir işbirliğinin olduğunu söyledi.

"Cinayetin emrini kim vermiştir?"
Suudi Arabistan tarafından cinayetin ve bu cinayeti işleyen 15 kişinin varlığının kabul edildiğini ve bu kişilerin tutuklandıklarını ifade eden Oktay, cinayet Türkiye sınırları içerisinde işlendiği için suçluların iadesini ve Türkiye'deki mahkemelerde yargılanmalarını istediklerini dile getirdi.

Oktay, "Bir cinayet işlenmiştir, bu planlıdır. O zaman planın yapılması emrini, bu cinayetin Türkiye'de işlenmesinin talimatını kim verdi? Bunu sormak son derece doğal bir sürecin sonucudur. Topraklarımızda işlenen cinayetin emrini kim vermiştir? Biz bunun cevabını arıyoruz. Son derece basit. Bunu da bütün uluslararası boyutta da Suudi Arabistan ile de paylaşıyoruz." diye konuştu.

Kaşıkçı'nın cesedinin bulunmasının da takipçisi olduklarını bildiren Oktay, "Ceset nereye gitti? Öyle bir planlı yaklaşım ki. Siz bir ülkeye gelirken, herhangi bir şahsa benzeyen birisini getirebilir misiniz?" diye sordu.

"Türkiye, bir adım önde gitmektedir, gitmek zorundadır"
Oktay, gazeteci Kaşıkçı cinayeti konusunda Türkiye'nin talebinin kendi topraklarında, kendi sınırları içerisinde olan bir cinayetin tüm boyutlarıyla açıklığa kavuşturulması olduğunu dile getirerek, İletişim Başkanlığının bu konuda son derece etkin bir koordinasyon sağladığını anlattı.

Cesedin ve cinayet talimatını kimin verdiğinin ortaya çıkarılması gibi olayın tüm boyutlarının aydınlatılması için adli, idari ve siyasi boyutta gerekenlerin yapıldığının altını çizen Oktay, şunları kaydetti:

"Dolayısıyla bizim herhangi bir bilgiyi bir yere vermemiz veya vermememiz diye bir şey söz konusu değil. Gerekli kurum ve kuruluşlarla da gerekli ülkelerle de istenildiği zaman bilgiler paylaşılmaktadır zaten. Suudi Arabistan'la da gerek en üst seviyede gerekse savcılar arasında bu işbirliği, iletişim kanalı açık, devam ediyor. Dolayısıyla biz bunu aydınlatıyor olacağız. Türkiye olarak da sürekli verilerin, bilgilerin olduğunu ifade ettik. Türkiye, bir adım önde gitmektedir, gitmek zorundadır. Çünkü, cinayet kendi sınırları içerisinde işlenmiştir. Şeffaf bir şekilde süreç devam etmektedir."