İSTANBUL (AA) - Uluslararası Güven Kraliyet Bilim Akademisi (RASIT) İcra Direktörü ve eski Irak Kralı Birinci Faysal'ın torunu Prenses Nesrin el-Haşimi, mühendislikten akademisyenliğe kadar birçok alanda Türkiye'deki kadınların sayısının ABD'den çok daha fazla olduğunu belirterek, ''Fakat Türkiye'de medya, kadınları olduğundan farklı gösteriyor. Türk kadınları dizilerde gösterilen kadınlardan çok daha başarılı ve güçlüler. Türkiye kadınlarıyla gurur duymalı. Türk kadınlarının rol model olarak gösterilmesi gerektiğine inanıyorum ve bu konuda medyaya çok şey düşüyor.'' dedi.

Nesrin el-Haşimi, Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenen, "Barış ve kalkınma için bilimde eşitlik ve denklik" konulu konferans verdi.

Türk dizilerini yakından takip ettiğini söyleyen Haşimi, dizilerde temsil edilen Türk kadının gerçek hayattakinden çok farklı olduğunu söyledi.

Medyada yansıtılan 'Türk kadını imajı'nın gerçekçi olmadığını ifade eden Haşimi, ''Türkiye'de kadınlar çok güçlü. Bununla gurur duymalısınız. Mühendislikten akademiye hemen her alanda Türkiye'deki kadınların sayısı ABD'de bu alanlarda çalışan kadınların sayısından çok fazla. Fakat Türkiye'de medya, kadınları olduğundan farklı gösteriyor. Türk kadınları, dizilerde gösterilen kadınlardan çok daha başarılı ve güçlüler. Türk kadınlarının rol model olarak gösterilmesi gerektiğine inanıyorum ve bu konuda medyaya çok şey düşüyor.'' diye konuştu.

-''Verdiğim bir söz nedeniyle genetik hastalıklara yöneldim''

Haşimi, "Nataşa" isimli küçük bir hastasına verdiği söz üzerine tıp alanında çalışmaya başladığını anlattı.

Küçük ve öksüz bir kızın hatırasına duyduğu saygı ve ona verdiği söz üzerine, çalışmalarını genetik hastalıklar alanına yönlendirdiğini aktaran Haşimi, ''Hz. Muhammed'in soyundan gelen bir aileye mensubum. Küçük yaşlardan itibaren İslam tarihini okudukça, kendi soyum hakkında daha fazla araştırma merakına kapıldım. Okudukça, bilgim derinleştikçe topluma daha faydalı işler yapmak istediğimi anladım. 5 yaşında pilot, 7 yaşında doktor olmak istemiştim. Kraliyet ailesine mensup bir birey olarak bana seçilen bir rol vardı; O da prenseslikti ama ben bir prenses olarak toplumun içinde ve topluma faydalı şeyler yapmayı seçtim ve doktor oldum.'' ifadelerini kullandı.

Genetik çalışmalarını sürdürebilmek için El-Ezher Üniversitesi'nden ve İslam dünyasındaki birçok alimden fetva aldığını kaydeden Haşimi, bu sayede çalışmalarını Arapça dilnde yayınlatabildiğini belirtti.

Genetik rahatsızlıkların, bazı toplumsal yargılar nedeniyle adeta "ayıp" olarak algılandığının altını çizen Haşimi, çalışmaları ile Müslüman toplumlardaki bu ön yargıyı kırmaya çalıştığını ifade etti. Bu alandaki çalışmalarına Londra'da başladığını bildiren Haşimi, özellikle Londra’daki Müslüman hastalarla çok yakın bir diyalog içinde bulunduğunu vurguladı.

Doktor olarak görev yapmanın yanısıra, dünya barışı için de çeşitli faaliyetlere imza attığını vurgulayan Dr. Haşimi, UNESCO ile yürüttüğü sosyal çalışmalara da değindi.

Haşimi, bilim ile toplumu bir araya getirmek, buluşturmak için de birtakım çalışmalar yaptığını belirterek, "Beyrut’ta bir Science Café (Bilim Kafe) açtık. Her ayın son perşembesi farklı bir Arap ülkesinden bilim insanını burada ağırlıyoruz ve halka açık konferanslar düzenliyouz." dedi.

- "Kadın sağlığı üzerinde daha fazla durmalıyız"

Kadın sağlığının detaylıca ele alınmadığını söyleyen Dr. Haşimi, Brigham ve Harvard üniversitelerindeki "Kadınlar Hastanesi"nde kanser araştırmaları, yeni tedavi stratejileri ve kanser tiplerinin tespiti gibi çalışmalar yürüttüklerini kaydetti.

Nesrin el-Haşimi, kadın sağlığı konusunda tıp dünyasının daha fazla duyarlı olması gerektiğine dikkati çekerek, "Bazı hastalıklar kadınlarda ve erkeklerden daha ağır seyredebilir. Bir kadının tedavi esnasında aldığı x-Ray ışınlarına verdiği tepki bir erkek hastadan farklı olabilir. Kadın sağlığı konusunu tüm dallarıyla ve uzmanlarıyla ele almak zorundayız." dedi.