ANKARA (AA) - Washington Post gazetesinin "Veliaht prens Suudi Arabistan'ı kötü yönde nasıl değiştirdi" başlıklı baş yazıda, Suudi Arabistan'daki "polis devletini" anlamak için ülkedeki petrol şirketi Aramco'yu halka arz etme planını eleştiren ekonomist Essem Al-Zamel'e yönelik muameleye bakmak gerektiği savunuldu.

Muhammed Bin Selman'ın, petrol şirketinin bir kısmını yatırımcılara arz etme planına tepki göstererek sosyal medya hesabından, "petrolü satmanın adil ve mantıklı olmadığını" belirten Zamel'in çok geçmeden Suudi gazetecilerin, din adamlarının, akademisyenlerin ve diğerlerinin tepkisiyle karşılaştığına işaret edilen yazıda, Prens Bin Selman'ın tasarıdan vazgeçmesine rağmen, ekonomistin, bir terör örgütüyle bağlantılı olmak, yabancılarla toplantı yapmak ve "kamu düzenine zarar veren" tweetler atmak suçundan hapisle cezalandırılmasına dikkat çekildi.

Eski sistemin sınırlı kesimlerin görüş bildirmesine izin verdiğinin ancak bu kanalların, 2015'te tahta geçen Kral Selman ve 2017'de veliaht prens olan oğlu Muhammed'in saltanatı altında bastırıldığının öne sürüldüğü yazıda, yeni yöneticilerin, muhalefeti engellemek için daha fazla güç kazanmak ve en ufak bir bahaneyle insanları uzun süre hapsetmek için terörle mücadele yasalarını yeniden yazdığı ileri sürüldü.

Mevcut veliaht prensin, içişleri bakanlığından sorumlu kuzeni Muhammed bin Nayef'i saf dışı ettiği ve bakanlığın istihbarat ve terörle mücadele konusunda yetkilerinden arındırıldığı kaydedilen yazıda, BM İnsan Hakları Konseyi raporuna göre, bunun yerine doğrudan krala rapor veren ve yargı denetimi olmaksızın “arama, soruşturma, el koyma, cezai ve idari kovuşturma” yürüten Devlet Güvenlik Başkanlığı kurulduğu hatırlatıldı.

Suudi Arabistan hapishanelerinin şimdi, prens tarafından başlatılan baskılara maruz kalan kişilerle dolup taştığının kaydedildiği yazıda, Londra merkezli Suudi insan hakları grubu ALQST'a göre, tutuklular arasında Suudi Sivil ve Siyasi Haklar Derneği'nin 11 kurucusu olduğu ve grubun, veliaht prensin göreve geldiği 2017'de aralarında gazeteci, aktivist, din adamları ve iş adamlarının olduğu 400'den fazla kişinin gözaltına alındığını tahmin ettiği aktarıldı.

Yazıda, bunun, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın, 2 Ekim Salı günü resmi işlemler için Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'na gittikten sonra kendisinden bir daha haber alınamamasının zemini olduğu değerlendirilmesinde bulunuldu.