İSTANBUL (AA) - Nişantaşı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Esra Hatipoğlu, Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) Global Riskler Raporu’nun ekonomik ve jeopolitik koşullarda bozulmaya işaret ettiğini belirterek, “Kısmen jeopolitik gerginliklerin yol açtığı zorlu ekonomik koşullar ortaya çıkarken, 2019 yılında uluslararası iş birliği potansiyelinin daha da azalma eğiliminde olduğu anlaşılıyor.” ifadelerini kullandı.

Nişantaşı Üniversitesi’nden yapılan yazılı açıklamaya göre, WEF tarafından yayınlanan “2019 Global Riskler Raporu’nun (The Global Risks Report 2019) sonuçları açıklandı. Rapora göre, artan jeopolitik ve jeoekonomik gerilimler, 2019 yılının en acil riski olarak öne çıkıyor.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Prof. Dr. Hatipoğlu, dünyanın acil büyük krizler karşısında kolektif aksiyon alma yeteneğinin kriz seviyelerine ulaştığını, kötüleşmekte olan uluslararası ilişkilerin giderek büyüyen ciddi zorluklara karşı aksiyon alma olasılığını engellediğini vurguladı.

Raporun en çarpıcı saptamasını, kötüleşmekte olan uluslararası ilişkilerin buna bağlı ekonomik ve jeopolitik koşullarda bozulmayı işaret etmesi olarak değerlendiren Hatipoğlu, “Bu bozulma sonucunda, 2018 yılında küresel büyük güçler arasında tırmanmaya başlayan jeopolitik gerginliklerin, 2019 yılında zorlu bir ekonomik görünüme dönüşmesi kaçınılmaz görünüyor. Ancak raporun esas saptadığı risk, bu gerilimi azaltacak yönde acilen kolektif kararlar almayı sağlayacak uluslararası iş birliği potansiyelinin, 2019 yılında daha da azalacağı beklentisi." dedi.

- Çevresel bozulma uzun vadeli bir risk olarak ortaya çıkıyor

Prof. Dr. Hatipoğlu, raporda çevresel bozulmanın uzun vadeli bir risk olarak ortaya çıktığını ve iklim ile ilgili konuların 2019 yılında karşılaşılacak en etkili beş küresel riskten dördünü oluşturduğunu belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

“2019’da çevresel risklerin sıralamada üst sıralarda olması bir yana, bu risklere tedbir getirecek genel çevre politikalarının başarısız olma olasılığının artması ve/veya politikaların zamanında uygulanmaması riski, uluslararası ilişkilerin geleceği bakımından da çok daha önemli. Doğu ve Batı arasında temel normlarda süregelen farklılıklar, önümüzdeki yıllarda da jeopolitik gelişmelerde önemli rol oynamaya devam edecek gibi görünüyor. Bu bağlamda, söz konusu farklılıkların güvenlik temelinde kurulmuş ittifakları zayıflatması ve küresel kapsamdaki müşterek konularda birlikte yapılacak çalışmaları engelleyecek olması, raporun ifade ettiği gibi küresel risklerin görünümünü de belirgin şekilde etkileyecektir."

- Küresel büyük güçler arasında bir çatışma beklentisi

Prof. Dr. Esra Hatipoğlu, raporda değerlendirilen anket sonuçlarına göre, katılımcıların yüzde 85'inin küresel büyük güçler arasında bir çatışma beklentisi içerisinde olmasının temelinde de yine bu giderilme olasılığı olmayan farklılıklardan kaynaklanan nedenlerin olduğunu belirtti.

Çok taraflılığın zayıflaması ve büyük güçler arasındaki ilişkilerin çok sık değişmesinin dünyadaki süregelen kalıcı çatışmaların çözümünde bugünün jeopolitik zemininin bir bakıma da şanssızlığı olarak değerlendirildiğinin altını çizen Hatipoğlu, “Bu konuda son dönemde yaşanan belki de tek olumlu gelişmenin Kuzey ve Güney Kore ilişkilerinde görülen yumuşama olduğuna vurgu yapılan raporda, son üç yılın raporlarında da olduğu gibi kitle imha silahlarının küresel risklere potansiyel etkisinin ilk sırayı almakta olduğu görülüyor." değerlendirmesinde bulundu.

Küresel uyumsuzluk ortamına dikkat çeken Hatipoğlu, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

"Bir anlamda dünya barışının önünde halen riskler var. Bu risklere, Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması'nın (INF) Rusya ve ABD arasında bugün geldiği nokta itibariyle yarattığı gerilim, Çin ve ABD ilişkilerinin ekonomik savaş boyutuyla uluslararası güvenliğe olan olumsuz etkisi ve İran ile nükleer antlaşmayı ABD’nin Trump yönetimi ile birlikte tanımaması gibi çözüm bekleyen sorunları gösterebiliriz. Bunlara uluslararası terör örgütlerinin mevcut 'küresel uyumsuzluk ortamını' fırsat bilerek kendi gündemleri doğrultusundaki eylemlerini ilave edersek, raporun saptadığı risklerin doğruluğunu bir anlamda teyit etmiş oluruz. Rapor özellikle siber saldırı riskinin, her boyutu ile önümüzdeki kısa dönemde bütün öngörülen risklerle birlikte değerlendirilebilecek önem ve ölçekte olduğunu belirtiyor. Devrim niteliğinde gelişme gösteren yeni biyolojik tekniklerin çarpıcı sonuçları yanında, kontrol edilmemesi durumunda yaratacağı risklere de değinen rapor, teröristlerin elinde nasıl tehlikeli bir silah olacağının altını çiziyor. Siber ve biyolojik saldırı risklerinin az maliyetli ve yıkıcı sonuçlu olduğunu düşünürsek, raporda söz edilen bu olasılıklar, mutlaka tedbir alınması gereken hususlar."


- Gelecekte dünya mutsuz ve yalnız


Hatipoğlu, insanların yaşadıkları dünya konusunda endişeli olduğunu ve büyük bir çoğunluk için gelecekte dünyanın mutsuz ve yalnızlık içerisinde olacakları bir yer olacağını belirtti.

Hatipoğlu şu değerlendirmelerde bulundu:

“Toplumsal, teknolojik ve iş yaşamının incelendiği raporda, korku, öfke, nefret ve kızgınlığın insan ilişkilerinde ön plana çıkması sonucunda, insanların akıl sağlığı problemlerinin önemli bir risk teşkil edeceği ifade ediliyor. Bu ise muhalif siyasi gruplar arasında kin ve nefret duygularını arttıracak şekilde yeni sürtüşme hatta çatışma risklerini de beraberinde getirecektir deniliyor ki işte bu noktada uluslararası ilişkiler bakımından yine dünyanın 2019 yılında da önünde oldukça zor meseleler olacağı anlaşılıyor.”