Erzincan Baro Başkan Yarımcısı Av.Adem Aktürk ve Erzincan Barosu Saymanı Av.Hakan Yeşil yaptıkları yazılı açıklamada “Cihan Haber Ajansı, Bugün Gazetesi, Haberler.com gibi internet siteleri ve başka yayın organlarında 28 Nisan 2015 tarihinde Erzincan Barosu adına Samanyolu yayın grubu başkanı Hidayet Karaca ve tutuklu bulunan 62 polis hakkında İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesinin verdiği tahliye kararının savcılık tarafından uygulanmamasına ilişkin; Erzincan Baro Başkanı Cemalettin ÖZER yaptığı basın açıklamasıyla, mahkeme kararını uygulanmamasının Anayasal Suç ve hukuk İhlali olduğu yönünde beyanatta bulunmuştur.
Erzincan Barosu adına baro başkanı Cemalettin Özer’in gerek bundan önceki söz konusu medya kuruluşlarına yaptığı açıklamaları gerekse ülke gündemini meşgul eden tahliye kararına ilişkin açıklamalarına iştirak etmemekteyiz. Çünkü ;

28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunla, sulh ceza mahkemeleri kaldırılmış ve bu mahkemelerce görülen dava dosyaları asliye ceza mahkemelerine devredilmiş olup sırf soruşturma aşamasında görevli sulh ceza hâkimlikleri kurulmuştur. Adından da anlaşılacağı üzere bu hâkimlikler, mahkeme niteliği taşımazlar, çünkü dava göremezler, sadece soruşturma aşaması ile ilgili tedbir taleplerini ve itirazları inceleyip karara bağlarlar.

5235 sayılı Kanunun değişik 10. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın m.101/1, 103, 108/1 ve 268/3’üncü maddeleri incelendiğinde soruşturma aşamasında tutuklama ve tahliye kararlarını yalnızca sulh ceza hakimliği verebilir. Tutukluluğa itirazı ise soruşturma evresinde sadece bir başka sulh ceza hâkimliği inceleyebilir.

Soruşturma aşamasında tutuklama ve tahliye konusunda asliye ceza mahkemesine veya hâkimine yetki verilmemiştir. Asliye ceza mahkemesi, ancak kabul ettiği iddianamenin kovuşturmasını yürütürken tutuklama tedbiri ile ilgili kararlar verebilir. Bunun dışında asliye ceza mahkemesi, soruşturma aşamasında cumhuriyet savcısına veya sulh ceza hâkimliğine ait yargı görev ve yetkisine müdahale edemez.

Sulh ceza hâkimliğinin kararı ne kadar hatalı olursa olsun, bu hatayı düzeltecek yer asliye ceza mahkemesi ve hakimi veya Yargıtay olmayacaktır.

Hukukumuzda mahkeme veya hâkimliğin reddi olmadığı gibi, heyet halinde çalışan bir mahkemenin veya bir adliyede veya yargı çevresinde bulunan tüm mahkemelerin veya hakimliklerin hakimlerinin toplu reddi usulü de yoktur.

Soruşturma aşamasında tarafsızlığından şüphe duyulan sulh ceza hâkiminin, gerek kişi ve gerekse sebep olarak somutlaştırılması suretiyle reddi mümkündür. Ancak bu ret üzerinden, tüm sulh ceza hâkimleri reddedilemez.

6545 sayılı Kanunla sulh ceza hâkimin reddi müessesesinin unutulduğu ileri sürülse de; hâkimin ret sebebinin incelemeyi yapan mahkemece kabul edilmesi halinde, reddedilen hâkimin yerine aynı görevi yapan hâkim yargılama yetkisini kullanacaktır. Reddi kabul eden asliye ceza mahkemesi; dilediği mahkemeyi, hâkimlik ve hâkimi yargılama yetkisini kullanmakla yetkili kılamaz. Asliye ceza mahkemesinin, sulh ceza hâkimliği üzerinde bu tür bir görevlendirme ve üst/yüksek görevli mahkeme sıfatıyla hareket etme yetkisi de yoktur.

Sulh ceza hâkiminin reddi bir başka sulh ceza hâkimliğinin hâkimi tarafından incelenmelidir.

Hiç kimse Anayasanın 138/4’üncü maddesine göre, yargı kararlarının yerine getirilmesi geciktiremez. Ancak Mahkeme ve hâkimler, Anayasanın 138/1’inci maddesi uyarınca Anayasa ve kanunlarla bağlı olup, çıkarılan kanunların yanlışlığı ve yetersizliği buna dair eleştiri ve iddialar hiçbir mahkeme ve hakime, dayanağı kanunda olmayan bir yargı yetkisini kullanma hakkını vermez. Bir başka ifadeyle, kimse Anayasa ve kanunun üstünde değildir.

5271 sayılı CMK’nın 7’nci maddesine göre yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hâkim veya mahkemece yapılan işlemler hükümsüzdür.

Tabi ki, mahkeme kararları uygulanmalıdır, ancak anayasal veya yasal dayanağı olmayan, kanuna aykırı yok hükmündeki mahkeme kararlarının uygulanmasından da bahsetmek hukuken mümkün değildir. Bu nedenle İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından Samanyolu yayın grubu başkanı Hidayet Karaca ve tutuklu bulunan 62 polis hakkında verilen tahliye kararının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından uygulanmaması hukuka uygundur.

Bu hukuki değerlendirmeler ışığında Erzincan Barosu adına sayın başkanın yapmış olduğu değerlendirmelerin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve şahsımızın ve baromuzun pek çok mensubunun ortak düşüncesini yansıtmadığını kamuoyuna saygıyla duyururuz.”dediler.