Bir Millet düşleyin tarih sahnesinden çıkardığınızda tarih diye bir bilimin olmadığı bir destan yazmış olsun.

Evet bir millet düşleyinki Adriyatiktikten Çin seddine kadar bir coğrafyada kültürünü yaşamış ve yaşatmış olsun.

Öyle bir millet olsun ki 40 çadırlık bir obadan, yedi tepeli İstanbul’u fethetsin ve yedi tepeden yedi kıtaya hüküm sürsün...

Zihninizi biraz daha zorlayın Mezapotamyadan Mavera-ıünnehire Balkanlardan Afrikaya Asyadan Avrupaya sayısız devlet kurmuş olsun. Kurduğu devletlerin adalet terazisi bozulunca kendi yıkmış olsun.

Haydi biraz daha  düşünün  Orta Asya bozkırlarından Bizans burçlarına kadar Kırımdan Afrika Çöllerine kadar at koşturmuş ve Asya’nın bozkırlarındaki naralarını dünyaya duyurmuş bir millet...

Allah’ın kelamını ve Tevhidi bir sancak yaparak dünyada dalgalandıran bir millet...

Düşünün dünyada ismi zikredilen yedi düveli dize getiren,  denizleri göle çeviren, çölleri güle çeviren bir millet...

Hala düşünemediniz mi böyle bir milleti ?

Siz düşleye durun, bizde düşünüzde oluşturmaya çalıştırdığımız milleti size anlatalım;

Kim buldunuz mu?

Biz söyleyelim Türk Milleti;

Evet dünyayı dize getiren, devletler kurup devletler yıkan, yedi kıtaya hüküm süren, süper güç diye anılanlara haraca bağlayan bir millet...

Türk Milleti kendini değil devletini, inandığı davasını ve her daim kızıl elmasını düşleyen ve hayalini gerçeğe dönüştüren bir millet...

İşte böyle bir milletin mensubuyuz, hayal etmeyi kızıl elmalar düşlemeyi ve düşleri gerçekleştirmeyi bir meslek haline getirmiş bir millet...