TBMM (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'na, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yapacağı bir konuşma nedeniyle yarım saat vakti olduğunu belirterek başladı.

Dün parti olarak "Emeklilikte yaşa takılanlar çalıştayı" düzenlediklerini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Sizin davanızın takipçisi olmaya kararlıyız. Bu konuda kanun teklifimizi verdik, bu teklifin parlamentodan geçmesi için her türlü çabayı göstereceğiz." dedi.

Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerini hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Çok açık olurmuş, sen iktidarsın açığı engellemek için niye emekliliğin aylığını düşürüyorsun. Ortaya çıkardığın açık her yıl artıyor. Önce bu millete SGK'yı nasıl batırdığını anlatacaksın. 750 milyar liralık açık nereden kaynaklanıyor bunu açıklaması lazım. Bunu bütün ayrıntılarıyla dün açıkladım. Ama CHP olarak biz emeklilikte yaşa takılanların sorunlarını takip etmeye devam edeceğiz."

Kaşıkçı cinayeti

Suudi Arabistan vatandaşı Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'da öldürülmesiyle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Kılıçdaroğlu, bugün büyük bir dikkatle Erdoğan'ın açıklamalarını dinlediklerini söyledi.

Kılıçdaroğlu, Kaşıkçı'nın cinayetten önce Washington'daki Suudi Büyükelçiliğine gittiğini belirterek, buradan İstanbul'daki konsolosluğa yönlendirildiğini anlattı.

Kaşıkçı'nın bir konuda bilgi, belge istemek için konsolosluğa gittiğini ve iki gün sonra gelmesinin istendiğini aktaran Kılıçdaroğlu, Kaşıkçı'nın iki gün sonra 2 Ekim Salı günü saat 13.14'te Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğuna gittiğini vurguladı.

Kılıçdaroğlu, Kaşıkçı'nın konsolosluğa girmeden çıkmaması durumunda kendisini bekleyen nişanlasına bazı yerleri araması söylediğini aktararak, Kaşıkçı'nın çıkmaması üzerine aynı gün nişanlısının saat 16.40'ta ilgili yerlere haber verdiğini bildirdi.

Kaşıkçı'nın aradığı kişiler arasında AK Parti'li Yasin Aktay'da olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Aktay'ın telefon sonrası, emniyet, cumhurbaşkanlığı ofisi ve istihbaratı bilgilendirdiğini söylediğini dile getirdi.

Aktay'ın bu bilgilendirme sonrası bütün bakanların olaydan haberdar olduğunu ve havalimanları dahil, hemen tedbirlerin alındığını söylediğini de ifade eden Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Yani Kaşıkçı 16.40'ta çıkmadı, nişanlısı telefon etti Yasin Aktay herkese haber verdi, öyle bir noktaya geldik ki havaalanında kuş uçsa herkesin haberi olacaktı. Güzel. 5 Ekim, yine Kaşıkçı'dan haber yok ama dünya medyası yazıyor 'içeride öldürüldü' diye. 5 Ekim, Veliaht Prens Salman Bloomberg'te açıklama yapıyor, 'Türkiye'nin, İstanbul Başkonsolosluğunda arama yapılmasına izin verilebilir' diyor. Yani 'Ey iktidar sahipleri eğer bizim konsolosluğumuzu aramak istiyorsanız gelin arayın' diyor. Ne zaman? 5 Ekim'de. Peki arama ne zaman oluyor? 15 Ekim'de. Birinci soru Erdoğan'a; Neden 10 gün beklediniz? Kim size talimat verdi, '10 gün bekleyin' diye. Veliaht Prens 'arama yapılabilir' diyor 5 Ekim'de, siz aramayı 10 gün sonra yapıyorsunuz. Neden ve hangi gerekçeyle 10 gün beklendi? Bunun cevabını bekliyoruz."

Kılıçdaroğlu, 15 Ekim'de konsoloslukta, 16 Ekim'de de konsolosluğun konutunda arama yapıldığına dikkati çekerek, Suudi konsolosun ise ayın 16'sında elini kolunu sallayarak gittiğini savundu.

Kemal Kılıçdaroğlu, "Konsolos Suudi Arabistan'a giderken neden müdahale edilmedi. Hunharca işlenen bir cinayetin ya faili, ya tanığı. Neden serbest bırakıldı? Dokunulmazlığı falan yok. 1963 tarihli Viyana Sözleşmesi'nin 41. maddesinde açık hüküm var." diye konuştu.

Bu maddede konsolosluk memurlarının ağır bir suç halinde tutuklanma veya gözaltına alınabileceğinin yazdığını dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Bir cinayet işlenmiş, bundan daha ağır suç olur mu? Niye serbest bırakıyorsunuz, kimden izin aldı gitti? Bu soruların cevabını bekliyoruz. Üfürme kolay, 'asarız, keseriz' demek kolay. Sen iktidar makamındasın. Ülkeyi haysiyet içinde yöneteceksin, ülkenin itibarını koruyarak yöneteceksin. 17 Ekim, başdanışman açıklama yapıyor diyor ki 'Erdoğan'ın Kraliyet Ailesi'ne dostluğunu gösterip olayı fazla deşelemeden aksine iyi niyetle adımlar atarak Kral Salman'a yardımcı oluyor.' Ortada cinayet işlenmiş, masum bir insan öldürülmüş. Nasıl oluyor da siz olayı deşelemeden bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz. Suçluluklarını açık ve net itiraf ediyorlar.

Cemal Kaşıkçı'yı öldürmek amacıyla Suudi Arabistan'dan ekip geliyor, konsolosluğa yerleşiyor. Cemal Kaşıkçı konsolosluğa geldiğinde öldürülüyor, dünya medyasına yansıyor. Peki ne oluyor? Öldürenlerin tamamı elini kolunu sallayarak Türkiye'den ayrılıyor."

Cinayeti işledikleri düşünülen 15 kişilik timden 13'ü özel jetlerle, 2 kişi ise gece yarısı kalkan tarifeli uçakla gittiğini belirten Kılıçdaroğlu, katillerin herkesin gözü önünde Türkiye'den özel uçaklara ve normal uçağa binerek ayrıldığına değindi.

Kemal Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Havaalanında kuş uçsa haber alınacak noktaya gelindi diyor. Kuş değil, katiller uçtu. Bu şu anlama geliyor: Devasa, onurlu, haysiyetli Türkiye Cumhuriyeti bir çadır devletine dönmüştür. 'Gidin Türkiye'de cinayet işleyebilirsiniz kimse size dokunmaz' diyorlar. Bugün diyor ki 'cinayet Türkiye'de işlendi, failler İstanbul'da yargılansın.' Beyefendi onlar senin gözünün önünde ve senin himayende yurt dışında çıktı. İktidar sahiplerinden hiç kimsenin katillerle ortaklık yapmasını asla kabul etmeyiz. Elini kolunu sallayarak gidiyorlarsa, herkesin bildiği bir olayı görüp, kendilerine sunulan özel bilgileri de bilip gönderiyorlarsa cinayetin tanığı ve ortağıdırlar. Türkiye Cumhuriyeti bu konuma getirilemez.

Sorduğum sorulara cevap istiyorum. İşin ucunda para olunca bütün bunlar oluyor mu acaba? Para yüzünden katilleri serbest bırakıyorlarlar, 'para gelirse biz idare edeceğiz.' Bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin onuruyla, şerefiyle oynamaktır. Bunların hiç birisinin yatacak yerleri yoktur."

"Üniversiteler o ülkenin onurudur"

Üniversitelerin dünyanın bütün ülkelerinde o ülkenin onuru olduğuna dikkati çeken CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Almanya'nın 2. Dünya Savaşı'ndan sonra üniversiteleri sayesinde bugün dünyanın sayılı ülkeleri arasına geldiğini bildirdi.

"Tek adam rejiminde üniversiteler bilgi üretemez noktaya geldi." görüşünü dile getiren Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir konuşmasındaki "üniversitelerin en bağımsız, özgür dönemini" yaşadığı yönündeki sözlerini aktardı.

Erdoğan'ın bu konuşmasından 3 gün sonra bir başka konuşmasında ise "Türkiye'nin nasıl oluyorda dünyanın ilk 500 üniversitesi arasında esamesi okunmuyor" dediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Beyefendi siz hala kandırılıyorsunuz farkında mısınız? Yaptığın her şey yanlış." ifadesini kullandı.

Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Türk üniversitelerin hangi konumda olduğunu bilmek istiyorsa 13 sayfalık Bilim Akademisi raporunu okumasını tavsiye ederek, bu raporun bütün hayatını bilime adamış kişiler tarafından tarafsız bir şekilde hazırlandığını söyledi.

Hiçbir günahı olmayan akademisyenlerin Ankara, İstanbul ve İzmir dışı üniversitelere sürgüne gönderildiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Bunu acaba Erdoğan biliyor mu?" diye sordu.

Erdoğan'ın atadığı bir rektör yardımcısının "Ülkeyi ayakta tutacak kesim cahil halktır, okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor." dediğini aktaran Kemal Kılıçdaroğlu, şu açıklamaları yaptı:

"Bu kafa, YÖK Denetleme Kurulu üyeliğine getiriliyor. Bugün cezaevlerinde akademisyenler varsa, pasaportlarına el konulan akademisyenler varsa, sadece kendisinin değil, eşinin pasaportuna da el konulup yurt dışına çıkış yasağı getiriliyorsa, sen dünyanın hangi ülkesinde, 'benim ülkemde üniversiteler özerktir' diyeceksin.

Osman Kavala niye hapiste? İddianamesi yok. Eren Erdem niye hapiste? Trump'ın mı, Merkel'in mi araması lazım? Bence Brunson telefon etsin, onun sesini mutlaka özlemişlerdir ya da uyduruk iki gizli şahit bulsunlar. Gazeteciler, avukatlar hapiste böyle bir Türkiye'de mi özgürlükten, demokrasiden bahsedeceğiz.

"Rapor hazırlayacağız, kamuoyuna açıklayacağız"

Kılıçdaroğlu, "borç alan emir alır" sözüne atıfta bulunarak, şunları kaydetti:

"AK Parti iktidarlarının yurt dışındaki bir avuç tefeciye ödediği faiz 158 milyar 135 milyon dolar. 158 milyar dolarla yeni bir Türkiye kurarım. Kişi başına gelir 20-25 bin dolara çıkar. Bizim cebimizden, vatandaşın cebinden toplayıp dışarıya ödedikleri faiz. Bir de bu gelenlerin Türkiye'de elde ettikleri karlar, ekonominin yabancılaşması var. Bununla ilgili de yakında güzel bir rapor hazırlayacağız. Bütün bilgileri kamuoyuna açıklayacağız. Ne kadar bilgi gizliyorlarsa hepsini açıklamak bizim görevimizdir. Üstelik bütün bu bilgiler devletin resmi verilerine dayanılarak hazırlanmıştır. Sıcak paranın ve doğrudan yabancı sermayenin götürdüğü kar 198 milyar 157 milyon dolar."

Hükümetin, borç para almak için başvurduğu tefecilerin faiz beklentisinin karşılanmasına yönelik adımlar attığını savunan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Merkez Bankası, yılbaşına göre faizini 3 kat artırdı. Sonra 5 yıllık devlet tahvili faizini de artırdı. Piyasaya, dünyanın önüne çıktılar: 'Dolar bazında faizi yüzde 7,5'e çıkardık. Dünyanın en yüksek faizlerinden birisini veriyoruz, gelin bizim senetlerimizi alın.' Üç misli talep oldu. Bakan damat son derece memnun: 'Geçtiğimiz Salı gerçekleştirdiğimiz tahvil ihracıyla gereken dersleri zannediyorum almışlardır.' Yılbaşında 10 yıllık devlet tahvilinin faizi yüzde 5,2 idi dolar bazında. Alıcı kesildi. Faizleri yükselttiler ama 10 yıl değil, 5 yıllık yaptılar. 5 yıllık devlet tahvilinin faizi yüzde 5,2'den yüzde 7,5'e çıktı. Faizi yüzde 44 artırdılar. Yani yuları tefeciye kaptırdılar. O nedenle AK Parti iktidarı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına değil, bir grup tefeciye hizmet eden iktidardır."

Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 24 Haziran seçimleri öncesinde faiz oranlarına ilişkin eleştirilerde bulunduğunu anımsatarak, "Seçimden önce her şeyi söylüyor, 'Mücadele edeceğim.' diyor, seçimden sonra 'Emret tefeci kardeşim, faizi kaçtan istiyorsun, faizi yükselteceğim.' diyor. Bu işin lamı cimi yok, yakayı tefeciye kaptırmışlar. Türkiye'yi bu tefecilerden kurtarmak bizim boynumuzun borcudur. Onlar yakayı kaptırdılar. Biz, Kuvayı Milliyeciyiz çünkü, milletimizi ezdirmeyiz." ifadelerini kullandı.

Diğer ülkelerdeki 5 yıllık devlet tahvili faiz oranlarından örnekler veren Kılıçdaroğlu, "Almanya eksi binde 1, yani faiz ödemiyor, İngiltere yüzde 1, Fransa binde 16, Polonya yüzde 2,6, hani batıyor diyorlardı ya Yunanistan yüzde 3,4, Japonya eksi binde 1, Amerika yüzde 3, Türkiye yüzde 7,5. Dünyanın en yüksek faizlerinden birisini Türkiye ödüyor. Her şeyi sattınız, milletten vergiyi aldınız, borca batırdınız, şimdi tefecilere yakayı kaptırdınız." diye konuştu.

"2019'da yurt içi tefecilere ödenecek faiz 117 milyar liraya çıkacak"

Kemal Kılıçdaroğlu, 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifine ilişkin de "2018 yılında yurt içi tefecilere 76 milyar 400 milyon lira faiz ödeneceğini, gelecek yıl bu rakamın yüzde 53,5 artışla 117 milyar 300 milyon liraya çıkacağını" söyledi. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Sarayın bütçesi 2018'den 2019'a yüzde 233 oranında artıyor. 854 milyon lira olan bütçe, 2 milyar 800 milyon liraya çıkacak. Bu bütçe, vatandaşa deli gömleği giydiren bir bütçedir. Bu bütçeyle mücadele etmek CHP için namus borcudur. Emeklinin, işçinin, memurun, öğretmenin, çiftçinin hakkını korumak CHP grubunun namus borcudur. Biz mücadele edeceğiz. O, sarayında efuliler, ejder suyu, badem sütü içecek; yazlık, kışlık, uçan sarayında oturacak, dönüp tefecilere hizmet edecek. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde tefecilere hizmet eden iktidarların yolu, halkın oylarıyla gitmesidir."

Hükümetin seçim vaatlerine ilişkin de Kılıçdaroğlu, gübre fiyatlarında indirim yerine zam yapıldığını, çiftçiye mazot gideri için verilmesi vadedilen desteğin verilmediğini savundu. Kılıçdaroğlu, "Cumhuriyet tarihinde ilk kez yem fiyatları süt fiyatlarının üstünde. Çiftçinin 2002'de borcu 1 milyardı. Şimdi 109 milyara çıkmış durumda. Öğrenciler pansiyonda kalacak, ona bile zam yaptılar." açıklamalarında bulundu.

Kılıçdaroğlu, üniversite hastanelerinde ekonomik nedenlerle ameliyat yapılamadığını, ameliyat eldivenlerinin bile hasta yakınlarından talep edildiğini öne sürdü.

Kılıçdaroğlu, CHP olarak ülkedeki herkesin huzur içinde yaşayacağı, üniversitelerde özgürlüğün ve özerkliğin olduğu, hiç kimsenin yatağa aç girmediği bir Türkiye inşa edeceklerini iddia etti.

Bu arada Kemal Kılıçdaroğlu, salona gelişinde ve kürsüye çıktığında partililer, Edip Akbayram'ın "Güzel Günler Göreceğiz" şarkısını seslendirdi.

Muhabir: Barış Gündoğan-Seval Ocak Adıyaman