ANKARA (AA) - BARIŞ GÜNDOĞAN - 10'uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, 19 Şubat 2001'de merhum Başbakan Bülent Ecevit'e anayasa kitapçığı fırlatarak kaosa yol açan kavganın üzerinden 18 yıl geçti.

AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, Türkiye'nin büyük bir kaosa sürüklendiği Cumhurbaşkanı Sezer ve Başbakan Ecevit arasındaki kavga, hafızalardaki yerini hala koruyor. 19 Şubat 2001 Pazartesi günü yaşanan kavga, "Türkiye'deki ekonomik krizi tetikleyen siyasi kavga" olarak tarihteki yerini aldı.

MGK toplantısı öncesinde saat 09.30'da dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz ile dönemin Cumhurbaşkanı Sezer'in odasına geçti.

Cumhurbaşkanı Sezer, Ecevit ve Yılmaz ile sadece tokalaşmakla yetindi, aralarında tek bir kelime konuşulmadı.

Toplantı saati geldiğinde Sezer, MGK salonuna doğru yöneldi. Ecevit ve Yılmaz da kendisini takip etti. Bu kısa yürüyüş sırasında Ecevit'in Sezer'e, "Yönetsel yetkilerimi kullanmayı engelliyorsunuz. Bankacılık Denetleme Kurulundan elinizi çekin" dediği duyuldu. Ancak Sezer, herhangi bir tepki vermedi.

MGK başladığında, Sezer herkese "Hoş geldiniz" dedikten sonra, "Gündeme geçmeden önce söylemek istediklerim var" diyerek, önünde bulunan bir dosyayı açtı.

Başbakan Ecevit'e dönerek, "Sayın Ecevit; bankalarla ilgili benim Devlet Denetleme Kurulunu devreye sokmama tepki gösteriyorsunuz. Siz, basına 'Denetimin denetimi mi olur?' diyorsunuz. Burada yapılan nedir? Hükümet olarak kamuoyu önünde beni küçük duruma düşürüyorsunuz. Beni yıpratmak için uğraşıyorsunuz..." şeklinde sözler sarf etti.

Cumhurbaşkanı Sezer, Ecevit'i, Beyaz Enerji operasyonunu yürüten Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı Talat Şalk hakkında soruşturma açtırdığı için de eleştirdi.

Ecevit, bu noktada Sezer'in sözünü keserek, "Konuşmanız bitti mi?" diye sordu. Sezer, "Hayır bitmedi" diyerek ses tonunu yükseltip devam etti ve "Bu yoksul halkın bankalarda 12 milyar doları gitti. Bugün hala kamu bankalarında yolsuzluklar oluyor. DDK devreye girdi diye niye rahatsız oluyorsunuz?" sorusunu yöneltti.

"Bal gibi olur"

Ahmet Necdet Sezer, sözünün hemen ardından önünde duran anayasa kitapçığını havaya kaldırıp, "Denetimin denetimi mi olur diyorsunuz. Anayasa'nın 108'inci maddesi ortada. Bal gibi olur. Anayasayı bilmiyorsunuz, bu sözleri söylüyorsunuz." dedi.

Bu arada Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan araya girdi ve "O Anayasayı bir de biz görelim, anlayalım." karşılığını verdi.

Sezer, Özkan'ın bu sözüne sinirlendi ve elinde tuttuğu anayasa kitapçığını, Ecevit ve Özkan'ın bulunduğu yöne doğru fırlatarak, "Alın okuyun o zaman." diye bağırdı. Anayasa kitapçığı Ecevit ve Özkan'ın arasına düştü.

Bu tavır üzerine Ecevit, sinirli bir havada masadan kalktı. Hemen ardından Mesut Yılmaz da kendisini takip etti. Başbakan Ecevit, kapıyı çarpıp salonu terk ederken, gerilim de arttı. Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, hemen devreye girip, Ecevit'in önüne fırlattığı anayasa kitapçığını aldı ve Sezer'in bulunduğu yöne doğru aynı şekilde fırlattı.

Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, kuvvet komutanları ve bürokratların gözleri önünde gerçekleşen görüşme sırasında Sezer, ellerini iki yana açıp, "Ben ne dedim ki, sadece olanları ve olması gerekenleri anlattım." dedi.

Ecevit yaşananları anlattı

Başbakan Ecevit, toplantıyı terk etmesinden kısa bir süre sonra kameraların karşısına geçti ve MGK toplantısında Sezer'in kendisine anayasa kitapçığını fırlattığını söyledi.

Tüm Türkiye'nin izlediği açıklamasında, Sezer'in "terbiye dışı bir üslupla" kendisine ağır ithamlarda bulunduğunu belirten Ecevit, "Ya kendisine aynı üslup içinde yanıtta bulunacaktım veya toplantıyı terk etmek zorunda kalacaktım." ifadesini kullandı.

Hüsamettin Özkan ise "Milli Güvenlik Kurulu toplantısında olmaması gereken bir şey yaşandı. Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'a yönelik üslubu hele hele Anayasayı fırlatır gibi önüne atması kabul edilir gibi değildi. Ben bu davranışın terbiyesizlik olduğunu söyledim." açıklamasında bulundu.

Bu olayın Ecevit'in ağzından duyulmasından saatler sonra Türkiye, tarihinin en ağır ekonomik krizlerinden biriyle karşı karşıya kaldı. Borsa düştü, repo faizleri tarihin en yüksek seviyelerine fırladı. Döviz ve faizler tırmanışa geçti. Kriz istihdamda da derin ve bedeli ağır bir tablo yarattı.