Tütünle mücadele kapsamında açık havada sigara yasağı ülkemizde önümüzdeki aylarda hayata geçecek. Aynı zamanda, 2014-2018 Tütünle Mücadele Strateji Raporu kapsamında Türkiye’nin kara paket uygulamasını Avrupa ve Asya kıtasında ilk uygulayan ülke olması bekleniyor. Tütün Kontrolü Çalışma Grubu Yürütme Kurulu Üyesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç, yürürlüğe girmesi beklenen tütün yasası hakkında konuştu.

 

Açık alanlarda sigara kısıtlaması ve düz paketle ilgili gelişmeleri olumlu değerlendirdiğini bildiren Prof. Dr. Kılınç, kapalı alan yasağında da ihlalleri minimuma indirme gereğini vurguladı.

Sigara içiciliğinde genelde bakıldığında artış söz konusu olmadığını ancak istenen azalma oranına da ulaşılamadığını bildiren Prof. Dr. Kılınç toplam tüketimin azalması gerektiğini söyleyerek “Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu rakamlarına göre 2012 sonu itibariyle yıllık 99,2 milyar adet, yani 2011 yılına göre 8 buçuk milyar adet daha fazla sigara içilmişti. 2013 sonu itibariyle baktığımızda bu tekrar 91 milyar adede geriledi. Ancak toplam tüketim oranlarının daha fazla azalması gerekiyor. Sigara içme oranlarında 18-25 yaş grubunda ciddi artış var. Ülkemizde 15 yaş üzerinde 15 milyon kişi sigara içiyor. Bu da geleceğe dönük önlemlerin daha iyi alınması gereğini ortaya koyuyor. İçme oranlarını yüzde 5’in altına düşürmemiz gerekli” dedi.

Kapalı alan yasağına da uyum artırılmalı

Tütün Kontrolü Çalışma Grubu Yürütme Kurulu Üyesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç, kısa süre önce İzmir’de yapılan bir araştırmadan örnekler vererek, araştırmaya göre kapalı alan yasağının yüzde 32 oranında ihlal edildiğini söyledi. İstanbul’da yapılan benzer çalışmalara göre de kapalı alan yasağı ihlallerinin en az yüzde 30 oranında görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Kılınç şöyle konuştu: “Kapalı alan yasağı ihlallerinde hâlâ ciddi bir rakam söz konusu. Ayrıca bu ihlaller görüldüğünde kişiler tarafından uyarılma oranları da yüzde 21; 18-25 yaş grubu genç popülasyonda ‘ben uyarırım’ diyen oranı çok daha düşük. Dolayısıyla gençler bu ihlalleri normal gibi görüyorlar. Bu geleceğe yönelik çok büyük bir tehdit.”


Prof. Dr. Kılınç’a göre bağımlılar tedavi olmak üzere hekimlerden yardım aldıkları takdirde bilimselliği kanıtlanmış yöntemlerle sigarayı bırakmaları kolaylaşıyor. Sigara bağımlılığının tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kılınç, bağımlılığın verem, şeker, yüksek tansiyon gibi hastalıklardan farklı olmadığını, bu işin eğitimini almış hekimler tarafından müdahale edilirse bırakmanın önündeki engellerin tümüyle kaldırılabileceğini vurgulayarak bilimselliği kanıtlanmamış ve Sağlık Bakanlığı tarafından onay verilmemiş yöntemlerden uzak durulması gereğini şöyle vurguladı: “Ülkemizde hem kapalı alan yasağıyla hem de zaman içinde sigaranın zararlı olduğunun farkına varılmasıyla bilimselliği kanıtlanmış yöntemler daha çok tercih edilmeye başlandı. Ancak bilimselliği kanıtlanmamış yöntemler de hala kullanılmakta. Bilimsel olmayan yöntemler de bir şekilde halka çeşitli kanallardan lanse ediliyor çünkü bu bağımlılıktan kurtulmak isteyen 15 milyonluk bir ‘müşteri kitlesi’ söz konusu. Bizim önerimiz bilimselliği kanıtlanmış, Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış ve uluslararası sağlık otoriteleri tarafından kabul edilen yöntemlerin kullanılmasıdır. Bu bağımlılıktan kurtulmak isteyen herkesin, kendilerine en yakın Sigara Bırakma Merkezlerine başvurması gerekir. Bu merkezlerin listesine http://havanikoru.org.tr/

 internet sitesinden ulaşılabilir.”

 

Kara paket nöropazarlamanın yolunda engel

İlk olarak 2012 yılında Avustralya’da uygulanmaya başlayan kara paket uygulaması için çeşitli ülkelerin sırada olduğunu belirten Kılınç, “Bizim de bu sıraya girmiş olmamız çok önemli. Çünkü tütün endüstrisinin en önemli satış stratejisinden birisi satış noktası reklamları. Bu satış noktalarındaki stant dizaynları, paket üzerindeki ilgi çekici tasarımlar yoluyla nöro-pazarlama teknikleri uyguluyorlar. İnsanların ilkel beyin kısımlarını uyaracak ve o bölgenin arzularına hitap eden paket dizaynları ve renk dizaynları yapıyorlar. Dolayısıyla bu çocukları etkiliyor. Paketin yapısı ve sergileniş tarzı, sigara bağımlısı olmalarında çok önemli faktörler. Kara paket uygulaması bunu engelleyecektir” diye konuştu. Uygulama hayata geçtiğindeyse sigara paketleri tek ve düz renk olacak, marka ve amblemleri silinecek ve markalarıyla değil numaralı kod isimleriyle satılacak.

 

Bir nargile 100 sigaraya eşit

Nargile ve elektronik sigaranın da zararlarına değinen Kılınç, tütün bağımlılığına geçiş kapısı olan nargilenin sanıldığının aksine, en az sigara kadar zararlı olduğunu belirtti. “Bir nargile bitirildiği zaman 100 adet, yani 5 paket sigara içilmiş gibi oluyor. Dumanın sudan geçmesi ya da aromalı olması hiçbir şekilde zarar vermesini engellemiyor ve bağımlılık yapıyor. Dolayısıyla nargile kafelerin de çok ciddi şekilde kontrol altında tutulması ve tütün kontrol önlemlerinin aynı katılıkta nargile için de uygulanması gerekiyor” dedi.

 

Elektronik sigara tütün endüstrisinin yeni tuzağı

 

Sigaranın toplumda kabul edilebilirliği düştükçe, tütün endüstrisinin yeni yollara başvurduğunu belirten Kılınç, “Sigara kullanım oranları azaldıkça yeni bir ürünle insanları bağımlı yapıp onun üzerinden para kazanmak için, elektronik sigara sanki daha az zararlıymış gibi sunulmaya başlandı. Ama o da bağımlılık yapıcı ana maddeyi içeriyor. İçindeki katkı maddeleri nedeniyle sağlık için çok ciddi tehdit içeriyor. Dolayısıyla piyasaya hiç girmemesi gereken ve Türkiye’de hiç satılmaması gereken bir ürün olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

 

Prof. Dr. Kılınç sigarayı bırakanlardaki iyileşme sürecini ise şöyle özetledi:

 

·         Sigarayı bırakanlar ilk 20 dakikadan itibaren faydasını görmeye başlıyor.

·         Nabız ve kan basıncı hemen normale dönüyor.

·         1. günde kanda zehirli maddeler saptanamıyor ve 1. ayda kalp damarları normal boyutuna ulaşıyor.

·         1. yılın sonunda kalp krizi geçirme riski 2 kat azalıyor.

·         5. yılın sonunda kanser riski yarı yarıya azalıyor.

·        10. yılın sonundaysa eğer kalıcı bir hasar oluşmamışsa sigarayı bırakanların hiç sigara içmemişlerle eşit düzeye geldiğini biliyoruz.

 

Prof. Dr. Kılınç “Bu nedenle bağımlılara sigarayı bırakmaya karar verdiklerinde bir hekime, uzmana veya kendilerine en yakın Sigara Bırakma Merkezine başvurmalarını öneriyoruz” diyerek “sigara bağımlılığının tedavi edilebilir bir hastalık” olduğunu sözlerine ekledi.