2014 yılının Ekim ayında Türkiye, Aynularab (Kobani) bahanesiyle şiddet dolu günler yaşadı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu'nun çağrısıyla sokağa çıkan YPG/PKK destekçileri, ülke genelinde kitlesel eylemlere yol açtı. Barikatlar kurulup yollar kesilirken, kamu binalarına, vatandaşların evlerine ve iş yerlerine saldırıldı. Uzun namlulu silahlar, molotofkokteyller, havai fişekler, taşlar ve sopalar kullanıldı. Sonuçta, 2 polis şehit oldu ve 35 kişi hayatını kaybetti. 435'i sivil, 326'sı güvenlik görevlisi olmak üzere toplam 761 kişi yaralandı.

Bu şiddet dalgası, sadece insan hayatını kaybetmekle kalmadı, aynı zamanda ülke ekonomisine de büyük zarar verdi. Toplam maliyeti 300 milyon liranın üzerinde olan olaylar, pek çok kamu binasının, okulun, iş yerinin ve aracın zarar görmesine neden oldu. Devlet, zarar gören esnafa yaklaşık 50 milyon liralık ödenek sağladı, ancak ekonomik kayıpların telafisi zaman aldı.

Olayların en acı yönlerinden biri, Diyarbakır'da Kurban Bayramı'nda ihtiyaç sahiplerine yardım etmek isteyen gençlerin vahşice katledilmesiydi. Yasin Börü ve arkadaşları, silahlı saldırıya uğrayarak linç edildi. Bu acı olay, sadece bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda Türkiye'nin toplumsal dokusuna da büyük bir yara açtı.

Eğitim kurumları da şiddet dalgasından nasibini aldı. YPG/PKK destekçilerinin saldırıları sonucu 201 okul ciddi hasar gördü. Ancak devletin sağladığı imkanlarla bu okullar kısa sürede onarılarak eğitime devam edildi.

6-8 Ekim 2014 olaylarına ilişkin yargı süreci de uzun ve karmaşıktı. Davada 108 sanık yargılandı ve sonuç olarak çeşitli cezalar verildi. Ancak bu olaylar, sadece yargısal süreçlerle sona ermedi. Türkiye'nin toplumsal hafızasında derin izler bıraktı ve hala tartışma konusu olmaya devam ediyor.

Bu olaylar, Türkiye'nin demokrasi ve barış sürecindeki zorlu mücadelesinin bir yansımasıdır. Ancak aynı zamanda, toplumun birlik ve beraberliği için yapılan çağrılara ne kadar ihtiyaç duyulduğunu da bir kez daha gösterdi.

Kaynak: iha