Şener Şen’in bazı filmleri aklıma geldikçe kendi kendime kaygılanıyorum. Bana, korkunç geleceği çağrıştırıyor sanki.

     Doğu ve Güneydoğu tiplemelerindeki  “ağa” rolleri, genelde baskın bir lider görünümünde. Bazen kurtarıcı, bazen zulmeden, bazen sevecen, bazen hukuk tanımaz, insanları zaman-zaman güldüren ve düşünce deryasına daldıran tavırları, bana Türkiye Cumhuriyetinin başbakanını hatırlatıyor.

     Mesela köy ağası, köylüyü kendisine itaat eden güruh haline getirebilmek için, “köyü satarım ha!” diyerek tehdit ediyor. Ağasız köyün olamayacağına inanmış cahillerin içine hemen korku salıyor. Köylü ise bu tehdide boyun eğiyor.

     Arlarındaki konuşmaları hemen ağanın lehine değiştiriyorlar. Şöyle ki;

-          “Ağamız her şeyi daha iyi düşünür ve daha iyi bilir.”

-          “Ağamız karnımızı doyuruyor.”

-          “Ağamız ne yapıyorsa bizim iyiliğimiz için yapıyor.”

-          “Ağamız ölürse biz ne yaparız?” gibi kesin itaat ifadeleri köy halkı arasında dolaşıp duruyor.

     Bu konuşmalar genelde köyün erkekleri arasında yapılıyor. Köyün kadınları ise ağanın rahatını temaşayla meşgul oluyorlar. Köyün kadınları ağanın ekonomik ve siyasi strüktürüne kayıtsızdırlar. Ta ki; kendilerini ilgilendiren herhangi bir pürüz çıkana kadar.

     Şu an Türkiye’nin genelinde de bu oyun sahneleniyor. Fakat ilginç bir farklılık var. Bu sefer kadınlar erkeklerine ağalarını empoze ediyorlar. Çünkü erkekler suskun ve korkak. Geleceklerinden kaygılı, beceriksiz, başkalarına bel bağlayan bir psikoloji içerisine girmiş, teslimiyetçi, çaresiz, bir kurtarıcıya ihtiyaç duyan, kendi ayakları üzerinde duramayan, asalak ruhlu, düşünceden yoksun, güçlünün kanatları altında uyuklayan biçareler!

     Kadınlar da, kendi erkekleriyle bir başkasını mukayese ediyor ve karşısındakini kocasından daha becerikli, daha cesur, daha kabadayı, daha kükreyen, daha dik görünce;

-          “ İşte bu,  ADAM,” Diyor.

     Haksız da değil hani! Her canlının dişisi, erkeğini seçerken belli bir kıstas ortaya koyar. Bundan tabii ne olabilir? Ama her dişinin kıstası da aynı değil.

     Bizim ülkemizde de son zamanlarda kıstaslar değişti, siyasetin yerini duygusallıklar aldı. Bu duygu selini arkasında hisseden bir lider var. Bu duygu selini arkasında hisseden hangi lider başarısız olabilir?

     Sağında genelkurmay başkanı, solunda cumhurbaşkanı olduğu halde celallenen, saygı sınırlarını zorlayan birisi dahi olsan;

     Erkekler korkmaya, kadınlar sevmeye devam edecektir!