Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından yeniden gündeme taşınan başörtüsü konusunda, çalışmaların son aşamaya geldiğini ve yakın zamanda TBMM’ye sunulacağını söyleyerek, “Umuyorum ki, bu süreci başlatanlar, Türkiye’nin gündemine yeniden getirenler anayasa değişikliğine destek vermek konusunda samimi davranırlar” dedi.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ Zonguldak’ta İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları 1. Bölgesel toplantısına katıldı.

Bakan Bozdağ, AK Parti iktidarları döneminde yeni düzenlemelerle insan hakları konusunda büyük yol kat ettiklerini, yeni düzenlemelerde devleti milletin doğrudan denetimine açtıklarını söyledi.

“İnsan haklarından korkan bir lider, bir iktidar devleti doğrudan vatandaşın denetimine açar mı”

Önceden kimin devlette kendisine ait ne türlü bilgi var diye doğru dürüst sorgulama hakkının olmadığını ifade eden Bozdağ, “Anayasayı değiştirerek her bir vatandaşımıza devletin hangi kurumunda kendisine ait ne tür kişisel veri var, hepsini sorgulama amacı dışında kullanıp kullanmadığını kontrol ettirme, yanlışı varsa sildirme, eksiği varsa düzelttirme hakkını verdik. Adeta kişisel veriler konusunda vatandaşı devleti karşısında idareci pozisyonuna getirdik. Bak diyecek bakacak devlet. Kontrol et diyecek kontrol edecek devlet. Çünkü hukuk devleti böyle olur. Biz yeni düzenlemelerde devleti milletin doğrudan denetimine açtık. Şimdi konuşuyorlar, Cumhurbaşkanımızla, AK Parti iktidarları ile ilgili insan hakları konularında haksız keyfi eleştiriler yapılıyor. İnsan haklarından korkan bir lider, bir iktidar devleti doğrudan vatandaşın denetimine açar mı? Kendisini denetlesin diye yargı dışında onlarca organı, kurulu oluşturur mu? Bizim derdimiz Türkiye’nin insan hakları temeli üzerine yükselmesidir, insanların hürriyeti üzerine yükselmedir. İnsanların güven duyduğu güvenle yaşadığı ve mutlu olduğu bir ülke olarak bilinmesi, anılması, bu ülkenin vatandaşı olan herkesin de kendisini öyle bilmesi, öyle hissederek yaşamasıdır. 20 yıldır bunun anayasal, yasal düzeyde mücadelesini verdiğimiz gibi uygulamada da zihniyet değişiminin yaşanması için büyük bir mücadele veriyoruz. Diyorlar ya tek adam, otoriter adam. Ya otoriter olan bunu yapar mı, tek adam bunu yapar mı?” dedi.

“Ülkemizde nice yasaklar vardı ve bu yasaklarla adeta yaşar hale geldik”

Türkiye’nin son 20 yılda yaşadığı büyük değişimde insan hakları, hukuk devleti ve hürriyetler konusunda adım adım daha güvenli, güçlü ve iyi bir Türkiye’ye doğru değişimi gösterdiğini de anlatan Bakan Bozdağ, “ Türkiye yasakları kaldıra kaldıra bugünlere geldi. Bizim ülkemizde nice yasaklar vardı ve bu yasaklarla adeta yaşar hale geldik. Dil üzerinde yasaklar vardı, cezaevinde bir tutuklu ve hükümlü Türkçe dil dışında ailesi ile konuşamazdı, yasaktı. 2012’ye kadar bu yasaktı ama kimsenin haberi yok. Annesi Arapça biliyor başka dil bilmiyordu. Bu yasağı kaldırdık. Herkes anası ile anasının dili ile konuşabilir ve buna engel yok dedik, kaldırdık. Savunmada kendisini Türkçe dışında başka dille daha iyi savunacağını ifade ediyorsa bir kişi savunamazdı, şimdi onu da kaldırdık. Türk vatandaşı kendisini istediği dilde savunma hakkına sahiptir. Biz bunu getirdik ama şuan Türkçe dışında savunma yapan kimse çıkmadı. Doğru dürüst birkaç örnek var onun dışında da yok. Birileri bunu sürekli istismar etti. Biz bu yasağı kaldırınca istismar bitti ve herkes kendisini Türkçe savunmaya devam ediyor. Siyasette seçim propagandası sadece Türkçe yapılırdı, Türkçe dışında başka dille seçim propagandası yapmak yasaktı. Konuşuluyor, otoriter, totaliter yönetim diyorlar. Ya sizin otoriter, totaliter yönetim dediğiniz şimdi sizin kendinizin istediği dille Türkiye’nin her yerinde seçim propagandasını yazılı ve sözlü yapmanız üzerindeki yasağı kaldırdı. Şimdi serbest. Dil üzerinde nice yasakları bu dönemde bir bir biz kaldırdık” diye konuştu.

“Gündeme getirdiğiniz konuya lütfen sahip çıkın, samimi olun, sözünüzün arkasında durun”

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, başörtüsünün anayasal güvence altına alınması ile çalışmalarında tamamlandığını ve yakın zaman TBMM’ye sunacaklarını da ifade ederek, “Bu ülkenin kadınlarını kendi içinde ayıran ilkel bir zihniyet ve ilkel zihniyetin uyguladığı ilkel bir yasak vardı, hem eğitimde hem de istihdamda başörtüsü yasağı. Biz başörtüsü üzerindeki yasağı kaldırdık. Biz Türkiye’de kadınlarımız arasında eşitliği lafta değil, hem lafta hem icraatta hayata geçiren tarihi adımı attık. Son zamanda bu konu yeniden Türkiye’nin gündemine geldi. Gündemden düşmüş bir konu Kılıçdaroğlu’nun verdiği bir kanun teklif ile gelin bunu kanuni güvenceye alalım dedi. Cumhurbaşkanımızda kanuni güvence yetmez, madem bu konunun Türkiye’nin gündemine bir daha gelmesini istemiyorsunuz, o zaman gelin anayasal güvenceye kavuşturalım, bir daha bu konu Türkiye’nin gündemine gelmesin dedi. Bunun üzerinde de çalışmalar yaptık, hazırlıklarımızı Cumhurbaşkanımıza arz ettik. Siyasi partilerin mecliste grubu olanları ziyaret edip, görüş ve desteklerini talep ettik. Şimdi bir noktaya geldik. İnşallah bu teklif yakında TBMM’ye sunulacak ve meclisimizin iradesi ile de yasalaşma sürecine girecektir. Umuyorum ki, bu süreci başlatanlar, Türkiye’nin gündemine yeniden getirenler anayasa değişikliğine destek vermek konusunda samimi davranırlar. Çünkü yasa ile bunun çözülmeyeceği belli. Niyetiniz samimiyse bir daha Türkiye’nin gündemine başörtüsü, kılık kıyafet tartışması girsin istemiyorsanız, zaman değişince, iktidar değişince, imkan ve güç sahipleri farklılaşınca, zulüm yeniden hak diye avdet etmesin istiyorsanız, bunun tek yolu anayasal güvence. Gelin anayasal güvenceyi beraber sağlayalım. Bu konuyu Cumhurbaşkanımız Türkiye’nin gündemine getirmedi, AK Parti de getirmedi. Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin gündemine getirdi. Öyleyse gündeme getirdiğiniz konuya lütfen sahip çıkın, samimi olun, sözünüzün arkasında durun. Anayasal yasal güvenceye evet deyip, anayasal güvenceye hayır demek samimiyetsizliğin açık bir ilanıdır. Buna destek vermezse hep beraber bu konunun üzerinde bir kez daha düşünmemiz lazım. Oy birliği ile bu kararın alınmasını herkese faydası var. Halk nezdinde bir takdiri varsa mecliste oy veren herkese bu halk zaten hakkını verecektir” dedi.

"Meslek Örgütleri ile ilgili anayasa çalışmaları sona geldi"

Bazı meslek örgütlerinin amacı dışında faaliyette bulunduğunu ve bunla ilgili yeni anayasal çalışmalarında tamamlandığını ve kamuoyu ile paylaşacaklarını de kaydeden Bakan Bozdağ, açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:

“Türkiye’de pek çok meslek örgütü var. Anayasamızın 135. Maddesinde ‘Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğinin genel faaliyetlerine uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensupların birbirleri ile halk ile olan ilişkisinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere çalışırlar’ diyor. Hiçbir meslek örgütü amacı dışında faaliyette bulunamaz, buda anayasa hükmü. Ama Türkiye’de kimi meslek örgütlerinin amaçlarını bırakıp başka faaliyetlerin içerisine girdiği de çok aşikârdır. Ben şimdi Türk Tabipler Birliği’nin, siyasette olan bir kardeşiniz olarak Tabiplerin hakkını savunduğuna şahit değilim. Sadece iktidar zarar göreceği bir şey varsa orada iktidar zarar görsün diye, tabiplerin menfaati olsun diye değil. Bugüne kadar Tabipler Birliğinin Türkiye’deki tabiplerimizin mesleki menfaatleri meslekleri ve diğer alandaki işlerinin daha iyi olması için sundukları tek bir tedbir tek bir öneri yoktur. Ama PKK terör örgütü yada başka bir terör örgütünün başı dara girdiğinde yada ihtiyacı olduğunda onların lehine açıklama yapmada yarışa girenler var. Tabiplerin lehine açıklama yok, ama TKS’ya, Türkiye Cumhuriyeti Devletine kimyasal silah kullandı iftirasını yapanları ve bu iftirayı doğrulayanlara destek verildiğini görüyoruz. Tabipler Birliğinin böyle bir görevi var mı, veya başkaca meslek örgütünün böyle bir görevi var mı?. Hiç bir meslek örgütü kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamaz. Bulunduğu zaman da elbette hukukta bunun karşılığı vardır ve gereğini yapacaktır. Cumhurbaşkanımızın da kamuoyuna açıkladığı gibi Türk Tabipler Birliği ve Türk Mimar ve Mühendisler Odaları ile ilgili çalışmalarımızın sonuna geldik. İnşallah yakında bu çalışmayı da kamuoyumuzla paylaşacağımızı buradan ayrıca ifade etmek isterim.”

“Teröristler etkisiz hale getirildikçe teröre destek verenlerin çığlıkları da yükseliyor”

Türk Silahlı Kuvvetleri ve emniyet teşkilatının terörle mücadelesini etkin ve karalı bir şekilde sürdürdüğünü, terör bitene kadar bu mücadelenin kesintisiz devam edeceğini de sözlerine ekleyen Bakan Bozdağ;

“TSK terör örgütleri ve teröristlerle mücadele etmektedir. Hedefi terör örgütleri ve teröristlerdir. Bugüne kadar yaptığı mücadele de sivil vatandaşlarımıza yada başka ülke içinde devam eden harekâtlarda orada sivillere en ufuk bir zarar ve ziyan vermemiştir. Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde oradaki sivil kesimlere ve kürtlere karşı bir hareket olarak da kimsenin gösterme hakkı yoktur. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hedefinde siviller, Kürt vatandaşlarımız yoktur. Hedefte PKK, PYD, YPG terör örgütü vardır. Hedefte bu terör örgütlerinin tröstleri ve bunların inleri var. Terör örgütlerinin terörün barınaklarına, inine girdikçe teröristler etkisiz hale getirildikçe teröre destek verenlerin çığlıkları da yükseliyor. 13 baro barışı savunmak adına açıklama yapıyorlar. TSK’nın Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyine yaptığı harekâtı durdurmasını talep ediyorlar. Bunun adı şudur; teröristler öldürülmesin, barınakları başlarına yıkılmasın, teröristler için oluşturulmuş korunaklı alanlara TSK ve Türkiye Cumhuriyeti dokunmasın. Teröriste zarar gelmesin diye çırpınan, oluşturduğu barınaklar, inler korunsun diye bazı barolar çırpınmaktadır. Bildiri yayınlayıp, barıştan yana tavır aldıklarını söyleyerek yayınlıyorlar. Siz bu bildiriyi Türkiye Cumhuriyeti Devletine, TSK’ya karşı yayınlayacağınıza PKK, PYD, YPG’ye karşı 40 yıldır bebekleri öldürdünüz, Aybüke öğretmeni öldürdünüz diye durdurun bu kanı ey terör örgütü diye niye yayınlamıyorsunuz. Maden barıştan yanasınız köy basıp, köylüleri kuşuna dizenlere, siz bu köyleri niye basıyorsunuz, niye insanları kurşuna diziyorsunuz, Karkamışta bomba okula düşüyor, masum öğrencileri yavruları öldürmeye nasıl öldürürsünüz diyemiyorsunuz. Teröristeler bebek katillerine, öğretmen, asker ve sivil katillere dur diyin. Siz barışı savunmuyorsunuz, terör örgütleri yıpranmasın, teröristler ölmesin diye çırpınıyoruz. Barışı savunmak kim, siz kim. Bugüne kadar terör örgütünün aleyhine tek bir kelime dilinden dökülmeyenlerin, barış ve hak savunucu olması gösterilmesi insan haklarına da insan hakları kurumlarına en büyük saygısızlık ve hakarettir. Maalesef Türkiye’mizde bazı insan hakları örgütleri var, ama savunduklarına bakın hep teröristlerin hakları ve yanında” diye konuştu.