Korku, duygu sahibi canlılar için vardır. Bitkilerde böyle bir duygunun olup olmadığını bilemeyiz. Çünkü davranış olarak gözlenemezler. Fakat insan ve hayvanlarda bu duygunun izlerini gözlemlemek mümkündür.

     Sevinci, heyecanı, coşkuyu, üzüntüyü, kini ve nefreti de hayvanlarda tam olarak gözlemlemek mümkün değildir. Fakat bu duyguları insanlarda nisbeten gözlemlemek mümkündür. Nisbeten diyorum, çünkü bazı insanlar bu duygularını gizlemeyi çok iyi başarabilirler. Sevdiklerine nefret ediyormuş gibi, nefret ettiklerine seviyormuş gibi davranabilirler.

     Korku duygularını da insanlar farklı yansıtabilirler. Korktuğu halde korkmadığını, korkmadığı halde de korktuğunu söyleyen insanlara da çok şahit olmuşuzdur.

     Korku, aslında insani bir duygudur. Tehlikeli olarak gördüğü herhangi bir obje veya olgu canlının korkmasını ve tedbirler almasını sağlayabilir. Fakat tehlikenin de algılanması gerekir. Algısı olmayan bir şeyden de korkulmaz.

     Algı da duyumun anlamlandırılmış şeklidir. Duyumun anlamlandırılması ise, şuurun varlığı ile mümkündür. Eğer bir insanda şuur yoksa, duyumun anlam kazanması da gerçekleşmez. Duyum anlam kazanmayınca da algı olmaz.

     Bilge insanlarda, algılama yoğun olunca algı oranı da o denli fazla olur. Dolayısıyla tehlikeli obje ve olguları daha iyi belirlerler ve tedbirler alırlar. Yani bilge insanlar daha çok korkar ve daha iyi tedbirler alırlar. Çünkü zararın nereden ve nasıl gelebileceğini daha iyi analiz ederler. Şöyle ki;

     Evine kamera yerleştiren, arabasına alarm taktıran, sokağında mobese bulunduran, bahçe duvarlarını yükselten ya da tel örgü yaptıran, parasını kasada saklayan, sokağa çıkınca örtünen, inanmadığı halde inanmış gibi davranan, işsiz kalmamak için ölesiye mücadele eden, erzak depolayan, emniyet kemeri takan, güçlülere saygı gösteren, siyasilere yalakalık eden, eşine her gün seni seviyorum diyen insanlar, ahlaki eylem veya estetiklik duygularının emirlerini yerine getirmek için değil, hep korku duygularından ötürü bu eylemlerini icra ederler.

     Cehenneme gitmek için mücadele eden var mı? Hayır.

     Hayatta iken sergilenen davranışlarını kötü diye niteleyen olsa bile, birçok davranış sergilenirken, “ben bu davranışımı kendime kötülük yapmak için sergiliyorum.” Der mi?

     Demez elbette...

     Fakat sonunu hesap edemeyen cahiller, her davranışının haklılığına inanarak, cesurane tavırlar sergileyebilirler. Doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin, sevap-günah gibi kriterleri ayırt edemeyen cahiller cesur olurlar.