DÜZCE(İHA) – Türkiye yaban hayat ve biyo çeşitlilik konusunda gelişmiş ülkelerden biri olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Türkiye’de ilk yaban hayatı uzmanları da görevlerine başladı. Düzce Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü’nde görevimi sürdüren Yaban Hayatı Uzmanı Buğra Emiroğlu, yaban hayatını korumak için çalıştıklarını dile getirdi.

Türkiye’nin ilk olarak 2009 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde kurulan ve 2012 yılında öğrencilerini almaya başlayan Yaban Hayatı Bölümü, ilk mezunlarını 2016 yılında verdi. Yaban Hayatı uzmanları daha sonra yine aynı üniversitede Yüksek lisans eğitimlerini tamamlayarak Türkiye’nin dört bir yanında görev almaya başladı. Yaban hayatın bio çeşitliliği ve habitatı ile ilgili uzmanlardan birisi olan ve Düzce Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü’nde Yaban hayatının sürdürülebilir ve geliştirilebilir bir hale getirilmesi projesi kapsamında Düzce’de çalışmalarına başladı.

“Türkiye’nin ilk yaban hayatı uzmanlarından biriyim”

Yaklaşık 2 yıldır Düzce’de çalışmalarını sürdüren Buğra Emiroğlu, Dünya’da yaban hayata ilginin yaklaşık 100-150 yıldır olduğunu Türkiye’de ise 2009’da ilk adımın atıldığını belirterek, “Türkiye’nin ilk yaban hayatı uzmanlarından biriyim. Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi’nde 2009 yılında bölümümüz kuruldu. 2012 yılında ilk öğrencilerini aldı. Bende ilk mezunlarından biriyim. 2016 mezunuyum. Ara vermeden 2016’dan sonra yüksek lisansına başladım. 2020 yılında da yaban hayatı bölümünden yüksek lisansı bitirerek yüksek uzman olarak mezun oldum. Uzman yada ekolog dememizin nedeni şu. Biz mühendislik fakültesinde ama mühendislik unvanı almadan mezun edilmiş öğrencilerdeniz. Dünya’da bu bölüm yaklaşık 140-150 yıl önceden kurulmuş. Türkiye’de ise 2012’den itibaren kurulmuş bir bölüm. Bizde ilk mezunlarıyız. Son 2 yıldır Yaban hayatının sürdürülebilir ve geliştirilebilir bir hale getirilmesi projesi kapsamında Düzce’de danışman mühendislik kapsamında hizmet alımı ile görev yapıyoruz” dedi.

“Dünyada çok daha önemli bir alan”

Dünyada 100-150 yıldır bölümün var olduğunu, Türkiye’de ise yeni yeni oluşturulduğunu belirten Emiroğlu, “Dünya’da çok daha önemli olan bir bölüm. Ülkemizde ise yeni yeni revaca çıkmış ve önem arz eden bir bölüm. Çünkü Türkiye yaban hayatı kısmında bioçeşitliliğimiz çok yüksek olan bir ülke ve yaban hayatı kısmında yapabileceklerimiz daha başında bile değiliz. Birazcık önem arz eden bir konu. Milli parkların asıl görev ve sorumlulukları aslında yaban hayatı. Çünkü Milli Parklar, doğa koruma dediğiniz zaman tamamiyle bir yaban hayatından ve doğadan kaynaklanacak bir şey. İşleri de iş yükümlülükleri de bu kapsamda. Bizde burada zaten yaban hayvanları ile ilgili. Gerekli bakım rehabilitasyon çalışmalarını yaparak doğaya salıyoruz. Doğadaki olan bireylerin envanteri, habitat iyileştirmeleri ve bunun kapsamında avcılıkta işin içinde. Ama Milli Parklar kısmına gelince tabi bizler gibi bu işin uzmanı yada bu işin bölümünü okumuş biraz da bu işlerle alakalı seven insanların böyle kurumlarda kadrolarda görevlerde bulunmaları gerekmektedir” diye konuştu.

“Yavru hayvanları laktozsuz süt ile besliyoruz”

Efteni Gölü Yaban Hayatı Geliştirme ve Rehabilitasyon merkezinde bir çok yavru hayvana bakıldığını ve yavru hayvanları besleme konusunda anneleri kadar yeterli olmadıklarını dile getiren Emiroğlu, “ Hiçbir besin yada hiçbir süt anne sütü kadar değerli değildir. Biz bunu karşılayabilecek bir besin zincirine sahip değiliz. Ama yine de anne sütüne yakın ve daha sağlıklı bireylerin hatta hastalanmasının önüne geçmek için genellikle laktozsuz süt kullanıyoruz ve o sütü de seyrelterek kullanıyoruz. Su ile seyreltiyoruz yani. Normal bir hayvanın yada insanın normal vücut ısısında ısıtıp o şekilde veriyoruz sütü. Herhangi bir farklı işlem yapmıyoruz. Her hayvanın süt ile beslenmesi uygun mudur tabi ki değildir. Ama memeli türlerden bahsedersek belli bir haftalık belli bir aylık olana kadar tabii ki süt ile beslemek gerekiyor. Daha sonra hayvanın kendi ekolojisinde biyolojisinde istediği ürün ne ise bu sefer onun tedariğinde bulunmaya çalışıyoruz. Burada biz doğada yaşayan her hayvanı gördük. Bazı hayvanlar yaralı olarak geldi. Bazen öksüz olarak geldi. Ayı yavrularımız vardı, karaca yavrularımız, geyik yavrularımız bunların bakımlarını üstlenip daha sonra doğaya saldığımız oldu. Artı olarak burada vaşak bulduk bakımlarını yaptıktan sonra saldık. Bir sürü hayvan ile burada birebir irtibat haline girdik” dedi.