Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, “Üniversitelerde akademik atama ve yükseltilmenin sınırlandırılması Türk biliminin gelişmesini olumsuz etkilemektedir” dedi.

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, Cumhurbaşkanlığı kararı ile yapılan düzenleme sonucunda devlet üniversitelerinde Profesör, Doçent ve Doktora Öğretim üyesi kadrolarına 2020 yılında 6 bin adet sınırlama getirilmesi hakkında açıklamalarda bulundu. Devlet üniversitelerinde 146 bin 730 akademisyenin olduğunu ve bunların 123 bin 930’unun akademik atama ve yükseltilme yolunda olduğunu ifade eden Genel Başkan Geylan, 6 bin sayısının ihtiyaca cevap vermekte yetersiz kalacağı belirtti. Genel Başkan Geylan açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Üniversiteler ülke ve bölge kalkınmasında ciddi payı olan üst seviyede eğitim veren kurumlardır. Üniversitelerimizin bu görevini yerine getirmesinde fiziki imkanlardan ziyade akademik kadro hayati önem arz etmektedir. Cumhurbaşkanlığı kararı ile yapılan düzenleme uyarınca 2020 yılında Devlet üniversitelerinde Profesör, Doçent, ve Doktor Öğretim Üyesi kadrolarına 6 bin adet ile sınırlama getirilmiştir. Bu kadronun da yüzde yirmisine tekabül eden bin 200 adeti YÖK tarafından ülke kalkınmasında öncelik arz eden alanlar ile öğretim üyesi temininde güçlük çekilen üniversiteler için kullanılması planlanmıştır. Ülke geneli devlet üniversitelerinde 146 bin 730 akademisyenin olduğu ve bunların 123 bin 930’u akademik atama ve yükseltilme yolunda ilerlediği düşünüldüğünde 6 bin sayısının ihtiyaca cevap vermekte yetersiz kalacağı açıkça görülmektedir. Bunun yanında bu atama izni verilen kadroların hangi kriter ve hangi sıraya göre dağıtılacağı da objektif şekilde düzenlenmediğinden, bu husustaki sınırlamanın kaldırılması akademik çalışmaların desteklenmesi anlamında en makul olandır. Ayrıca mevcut uygulamanın devamında ise kadro kullanımının öğretim elemanları üzerinde mobing vasıtası olarak yürütülmemesi için tedbir alınmasını YÖK’ten talep ediyoruz. Aksi takdirde bu uygulama, ülke kalkınmasında önemli rol oynayan Türk üniversitelerinin lokomotifi görevini üstlenen öğretim elemanı ve üyelerinin kıt imkânlarla yapmış olduğu akademik çalışmaların takdir edilmesi yerine tahkir edilmesi olarak yorumlanacaktır. Üniversitelerimizin yürüttüğü eğitim öğretim faaliyeti de zafiyete uğrayacaktır. Bu konuda YÖK’ün şeffaflığı ve adaleti telkin ve takip eden düzenlemeler yapması üniversite çalışanlarının talebi olarak tarihe not düşülmüştür. Ana ilkesi Türk milletinden ve kamu çalışanından yana olmak olan Türk Eğitim-Sen bu meselenin akademisyenlerimiz adına takipçisi olacaktır.”