Nereden başlasam bilemiyorum. Her şey o kadar olumsuz ve kötü gidiyor ki ! Bu güzel şehrimizin tek profesyonel takımı yapayalnız bir şekilde kendi kaderini yaşarken, kimsesizliği de yüzüne vurularak adeta yerin dibine sokulup, önümüzdeki sezon bir alt ligde oynamak için en önemli aday haline getiriliyor.
Üzgünüm, bu takımın formasını terletmiş ve kaptanlık yapmış eski bir futbolcusu olarak, Erzincan ’ı çıkarsız ve karşılıksız seven iyi bir Erzincan’ lı olarak çok üzgünüm. Siyasetin ve şahsi hesapların en üst sıralarda oynandığı bu güzelim şehirde, aslında ne kulübün, ne de futbolun birçok kişinin umurunda olmadığına tanıklık ettiğim için gerçekten çok üzgünüm.
Takım can çekişirken, birilerinin post kavgası yapıyor olması ancak bizim ülkeye mahsus bir durumdur. Öyle sanıyorum bu ince hesaplar yapılırken, ne yazık ki bir süre sonra üzerinde ince hesaplar yapılan bir takımda kalmayacak.
Bu sezon 8. maçına çıkan Refahiye ekibi, 1 galibiyet ve 2 beraberlikle topladığı 5 kaybettiği 19 puanla averajla 16.sırada. . Ligin en az gol atan takımı. En fazla gol yiyen takımları arasında ve oynanan futbolda ilerisi için ümit vermemekte. Daha kötüsü nedir biliyor musunuz? Şu an ki görüntü itibariyle küme düşecek takımlar arasında, en istikrarlı görüntüyü veren takım olması! Israrla “Biz bu yıl küme düşeceğiz, size ne?” denilen bir hava oluşmuş sanki. Bu takıma ve şehre gerçekten yazık oluyor.
Maçın başından sonuna kadar inanılmaz bir dağınıklık gözlemledik. Defansta yapılan bireysel hatalar, orta saha denen bir kavramın olmayıp, sadece iki ön liberoyla oyunu tutup, rakip üstünde bir baskı kurulamaması, hatlar arasındaki akıl almaz kopukluklar, yenilen ani kontralarda takımın yarısından fazlasının rakip saha içerisinde kalması, nasıl bir futbol anlayışıdır? Bizlerin tribünden gördüğümüzü takımı yönetenlerin görememesi veya görmek istememesi acaba neyi işaret ediyor? Futbolcuların iyi niyetine rağmen antrenmanlarda taktiksel ve fiziksel olarak iyi çalıştırılmadıkları her hafta kendisini gösteriyor, Buna birde Teknik Ekibin kenardan hiçbir katkısının bulunmayışı eklenince kötü sonuçlar kaçılmaz oldu.
Okuduğunuz gibi sorular o kadar çok ki, zaten bu kadar soru olmasaydı, biz zaten galibiyeti yazıyor olurduk. Her şey tel tel dökülüyor. Kapsamlı bir silkiniş lazım. Nasıl olacak ben biliyorum ama bu işe baş koyanların herhalde bildikleri bir şeyler vardır.
“Takke düştü kel göründü” veya “Kral çıplak” deyimleri, gerçeklerle yüz yüze kaldığımızı bizlere hatırlatan en önemli deyimlerdir. Tablo tamamen ortadadır. Kesinlikle başarısız bir tabloyla karşı karşıyayız. Kimsenin zoruna gitmesin ama rakamlar her şeyi ispatlıyor. Ramazan hocanın 2 yıldır başarılı gözükmesindeki en büyük etken Erzincanlı teknik adamların çok iyi hazırladıkları takımlara çeşitli kulislerle gelerek mirası yemesi olmuştur. Geçmişteki istatistiklerine bakarsan Ramazan Silin’ in sezon başı çalıştığı hiç bir takımda başarılı olamamış ve 5-6 hafta içinde işine son verilmiştir. Bu kadar başarısızlığa rağmen yönetimin hoca konusundaki hamle yapamaması, eski başkan Köksal KIR ın açıklamaları kafalardaki soru işaretlerini de artırıyor. Gidişat gerçekten çok kötü. Bir an önce radikal kararların alınması lazım. Ekonomik sıkıntılar mutlaka olabilir fakat hiçbir futbolcu kariyerine olumsuz şeylerin yazılmasını istemez. Bu çocukları tekrardan ayağa kaldırmak gerekiyor. Bunun nasıl olması gerektiğini de öyle sanıyorum yönetim biliyordur.
Zaman en iyi yazardır, her zaman gerçeği ve doğruyu yazar. ANLAYANA !!!

Ve size maç çıkışında, stat dışında gördüğüm bir manzarayı anlatarak yazıma son vereceğim. 13-14 yaşlarında kırmızı - siyah forma giymiş bir çocuğun nasıl da hıçkıra hıçkıra ağladığına tanıklık ettiğimi belirtmek istiyorum. Acaba sizce de filmin sonunu şimdiden görmüş ve bunu kabullenemediğinden dolayı o pozisyona düşüp acı çekiyor olabilir mi? Ne dersiniz?