AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, ceza infaz düzenlemesiyle ilgili, “Bunu da yaptık ama şu tarafı eksik kaldı denmeyecek, tam manasıyla reform mahiyetinde bir adım atılacak. Bütün hazırlıkları yapıldı, son rötuşları yapılıyor” dedi.

AK Parti Genel Başkanvekili Kurtulmuş, TGRT Haber’de İhlas Medya Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın konuğu oldu. Gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Kurtulmuş, M4 Karayolunun kontrolünün nasıl sağlanacağına yönelik şu bilgileri verdi:

“Burada Moskova’da varılan mutabakatın iyi niyetle sürdürülmesinin her iki taraf içinde doğru olduğu kanaatindeyim. Türkiye burada verdiği sözlere bağlı kalacak. Kapının önünde ne konuşuyorsak kapının arkasında da onu konuşuyoruz. Türkiye, sahada ve masada varlığını ve gücünü göstermiş olan bir ülke olarak bundan sonra muhataplarımızdan da verilen sözlerin yerine getirilmesini bekleyecek. Biz mutabakatlara sonuna kadar bağlı kalırız, karşı taraf bağlı kaldığı sürece. Ama bizim askerimize, insanımıza yapılacak her türlü saldırıya da misliyle cevap vermeye Türkiye hazırdır.”

Kurtulmuş, 3-4-5 Nisan 2020 tarihlerinde Kızılcahamam’da yapılması planlanan AK Parti 30. İstişare ve Değerlendirme Toplantısının ertelendiğini, büyük bir ihtimalle Ramazan ayının sonrasında gerçekleştirileceğini kaydetti.

“Rusya ile nasıl bir devriye oluşturulacağı ve nasıl sonuç alınacağı önümüzdeki mesele budur”

Kurtulmuş, İhlas Medya Ankara Temsilcisi Yaşar’ın, “Gözlem noktalarının yerinde bir değişikliğe gidilecek mi?” şeklinde yönelttiği soruya ise şu cevabı verdi:

“Gözlem noktaları savaşmak için kurulan tahkimatlar değildir. Orada her iki taraf varılan mutabakata riayet ediyor mu etmiyor mu bunu gözlemek için kurulmuş olan noktalardır. Türkiye’nin 12 gözlem noktasının her birisi tesadüfen seçilmiş yerler değildir. Burada biz kendi üzerimize düşeni yerine getiriyoruz. Rusların da kendi gözlem noktaları var. Onlar da kendi gözlem noktalarında rejimin bir şekilde mutabakata bağlı kalıp kalmadığını kontrol edecek. Burada hafta sonu itibariyle varılacak detaylı çalışmalar sonucunda Rusya ile nasıl bir devriye oluşturulacağı ve buralarda nasıl sonuç alınacağı önümüzdeki mesele budur.”

“Barış Pınarı ve Zeytin Dalı Bölgesi, bir yönetim şekli çıktı ve istikrarın aslında tavan yaptığı bölgeler olarak ortaya çıktı. İdlib merkezinin bu şekilde yönetilmesi noktasında ne zaman, hangi adımlar atılacak?” şeklinde yöneltilen soruya Kurtulmuş, “Orada muazzam bir insani dram yaşanmak üzereydi. Bu mutabakat ile Türkiye’nin sahadaki güçlü varlığı ile İdlib halkı için bir barış ortamı ortaya çıkmış oldu. Bunun korunması için Türkiye diğer bölgelerde olduğu gibi burada da bu barışı huzuru korumaya gayret edecek. Esas amacımız, Suriye’de yeni bir anayasal reform süreci, yeni bir demokratik Suriye’nin inşası süreci, yapılan özgür bütün partilerin katıldığı özgür bir seçimle Suriye’nin başında kimi görmek istiyorsa onun iktidar olduğu bir Suriye” dedi.

“Türkiye’nin bir tane ekseni vardır o da kendi milli eksenidir”

Kurtulmuş, “Rusya ile Türkiye arasındaki gelişmeler giderek gerilirken, Washington’dan, NATO’dan ve AB’den Türkiye’yi cesaretlendiren bazı açıklamalar geldi. NATO bir tweet attı ama sözde kaldı. Bunu nasıl değerlendirmek lazım” sorusuna karşılık şu cevabı verdi:

“Orada bir bilek güreşi Rusya ile AB, Amerika, NATO arasında belki oldu. Biz başkasının sözleri üzerinden kendi gücümüzü tahkim etmeyiz. Türkiye artık böyle bir denklemin içerisinde durabilecek bir ülke değildir. Türkiye şu eksene mi yakın dursun bu eksene mi yakın dursun bu tartışma Türkiye için asla geçerli olan bir tartışma değildir. Türkiye’nin bir tane ekseni vardır o da kendi milli eksenidir. Türkiye kendi milli eksenini tahkim etmeye çalışıyor. Kimseyle savaşmak düşmanlık yapmak niyetinde değiliz. Ama Türkiye olarak kendi milli eksenimizi tahkim etmek mecburiyetinde olduğumuzu biliyoruz. Kendi gücümüz üzerinde kendimize güvenerek, denklemi tartarak, siyasi analizi yaparak bu süreci sürdürüyoruz.”

Yaşar’ın, “Aslında bir beklenti vardı kamuoyunda. 27-28 Şubat’tan bahsediyorum. Amerika Patriotları hemen Hollanda’dan, Almanya’dan gönderebilirdi” şeklindeki sözlerine karşılık ise Kurtulmuş, “Kendi takdirleri. Bu mücadelede hakikaten Türkiye yaklaşık yüzde 75 civarında kendi yerli mühimmatını kullanabildi ve son derece etkin özellikle SİHA’lar vasıtasıyla son derece etkin bir hava hakimiyeti sağladı. Bu önemlidir. Geçmiş dönemlerde olsaydı bize 3 tane predator hava aracı verecekler mi vermeyecekler mi diye kapıda bekleyecektik. Şimdi o yıllarımızın hepsinin kayıp yıllarımız olduğunu görüyoruz. Biz kendi gücümüzle bunları yaptık. Çok etkin bir elektronik haberleşme mekanizmamız olduğu ortaya çıktı. Bütün bu akıllı teçhizatı mühimmatı sistemleri kullanabilecek son derece yeterli bir insan gücüne sahip olduğumuzu da gördük. Yerli milli çizgimizi gücümüzü eksenimizi tahkim ederek yürüyoruz” açıklamasında bulundu.

“Türkiye aslında kendisine yakınlaşıyor, kendi gücünü artırıyor”

Bundan sonraki süreçte Türkiye-Rusya ilişkilerinin nasıl şekilleneceğine yönelik Kurtulmuş, “Türkiye kime yakınlaştı, Türkiye hangi eksende duruyor lafları eski Türkiye’ye ait laflardır. Türkiye kendi imkan ve kabiliyetleri ile birlikte bunları zenginleştirerek Türkiye aslında kendisine yakınlaşıyor, kendi gücünü artırıyor. Bunun zor bir süreç olduğunun fazlasıyla farkındayız. Bir de bir realite var. Türkiye-Amerika ilişkileri, Türkiye-Rusya ilişkileri. Şunu çok net biliyoruz ki, ne Türk-Amerikan ilişkileri ne de Türkiye-Rusya ilişkileri tek bir çizgide seyretmiyor. Zaman zaman inişler çıkışlar yaşıyor. Bazen de büyük gerilimler yaşıyor ama biz bu gerilimleri yaşadığımız her dönemde şunu çok biliyoruz ki, ne Rusya ne Amerika bu bölgede Türkiye ile ilişkilerini tamamen koparamaz. Dolayısıyla ipler ne kadar gerilirse gerilsin her ikisinin milli menfaatleri de Türkiye ile ilişkileri bir şekilde düzeltmekten, düzenlemekten yanadır. Çünkü bölgedeki hiçbir muhatapları Türkiye’den daha önemli bir ülke değildir” dedi.

F-35 krizi ile ilgili de değerlendirmede bulunan Kurtulmuş, “Hala F-35 meselesinin yumuşama olmakla birlikte Amerika’da Türkiye ilişkileri bakımından kullanılan bir siyasal koz olduğunu görüyorum. Eğer Türkiye böyle giderse zaten kendi uçağını yapabilecek bir ülkedir. Biz imkanlarımızı nerede kiminle iş birliği yapabilirsek, kendi milli hassasiyetlerimiz, önceliklerimiz çerçevesinde bu iş birliğini yaparız, iş birliği yapamadığımız noktalarda da kendi adımlarımızı atarız” ifadelerini kullandı.

“Mülteciler meselesinde bütün dünya ama özel olarak batı dünyası tam manasıyla sınıfta kaldı”

Kurtulmuş, “Açık kapı politikası başlayınca Avrupa Birliği panikledi. Merkel, Macron ve Johnson’un İstanbul’a gelmesi planlanıyor ve İstanbul’da 3’lü veya 4’lü bir zirve planlanıyor. Bununla ilgili değerlendirmeniz nedir?” sorusuna şu cevabı verdi:

“Mülteciler meselesinde bütün dünya ama özel olarak batı dünyası tam manasıyla sınıfta kalmıştır, tam manasıyla ikiyüzlü, çifte standartlı olduğunu ortaya koymuştur. Batılılar göçü tek başına bir neden olarak görüyorlar. Biz ise bu kitlesel göçü bir sonuç olarak görüyoruz. Yunanlılar batının zihniyet dünyasını deşifre ediyor. Gaz bombası atıyorlar. Vallahi tel örgü değil, bütün hatlarınızı çelikten kapılarla örseniz, hatta gök kubbenizin üstüne çelikten bir gök kubbe koysanız dahi bu sebepler devam ettiği sürece dünyadaki göç meselesi önlenemez. Önce batılıların bunu anlaması lazım. Bu ülkeleri dizayn etmek, işgal etmek, ülkelerin zenginlik kaynaklarının üstüne oturmak, yeni emperyal projelerle iç savaşlar çıkartmak, bunları artık geride bırakmaları lazım. Küresel göç meselesi dünyanın ortak bir sorunudur. Bu nedenleri ortadan kaldırmak tek başına bir ülkenin yapabileceği bir iş değildir. Türkiye burada nasıl batı insanlık dersinde sınıfta kalmış ise Türkiye’de bu aziz millet altın harflerle yazılacak bir insanlık destanı yazmıştır. 4 milyona yakın mülteciyi kabul etmiş, onlarla aşını paylaşmıştır. Hadi gelin sizde şu işin ucundan tutun dediğimiz zaman beyler kaçıyor. Hiçbir şekilde yük paylaşımının içine girmiyorlar. O anlaşmaları yaptığımız günleri çok iyi hatırlıyorum. Türkiye o anlaşmalarda üzerine düşen yükümlülüklerin tamamını yerine getirdi. Karşı taraf hiçbir adım atmadı. Şimdi adım atmak mecburiyetindedir. Bizim göçmen politikamızdaki revizyonla birlikte karşılaştıkları durum şudur: Türkiye oyun oynamıyor.”

Libya’da yaşanan gelişmelere de değinen Kurtulmuş, “Türkiye meşru Libya hükümeti ile yaptığı bu anlaşma ile birlikte öncelikle Türkiye’nin Akdeniz’de iç sularda hapsedilmesi senaryosunu parçalayıp atmış oldu. Çok geniş bir alanda da Doğu Akdeniz’de hem petrol ve doğalgaz arama imkanına hem de balıkçılık ve deniz sahalarında ticari faaliyet yapabilme imkanına uluslararası hukuk bakımından kavuşmuş oldu. Libya’da, Birleşmiş Milletlerin tanıdığı meşru hükümete destek olmak, onlara bir şekilde askeri eğitim desteği vermek konusunda da Türkiye kararlılığını ortaya koydu” açıklamasını yaptı.

“Türkiye’nin milli menfaatleri neyse onun karşısında bir duruş sergiliyorlar”

CHP’nin, Doğu Akdeniz’de hükümetin attığı her adımı eleştirmesine yönelik sorulan soruya Kurtulmuş, “Herkes kendi anladığı kadarıyla siyasete bir şekilde katkıda bulunmaya çalışıyor. Burada tabi ki CHP’nin veya herhangi bir muhalefet partisinin ortaya koyacağı bazı eleştirileri makul ve anlaşılabilir eleştirileri çok ciddi bir şekilde dinleriz ama her halükarda Türkiye’nin vermiş olduğu bu bağımsızlık mücadelesi, Türkiye’nin uluslararası alanda yedi düvele karşı vermiş olduğu bu emperyalist tezleri bozma projesinde gönül arzu eder ki Türkiye’nin ikinci partisi CHP’nin maalesef bu tavırlarını bırakıp bizimle milli meselelerde ortak müzakere edecek bir noktaya gelemediğini görüyoruz. Bizi üzen taraf burasıdır. Bütün temel konularda Türkiye’nin milli menfaatleri neyse onun karşısında bir duruş sergiliyorlar. Hükümet ne yaparsa yapsın yapılan her şeye temelden karşı çıkmak gibi anlaşılmaz bir muhalefet anlayışıyla hareket ediyorlar” ifadelerini kullandı.

“Cumhurbaşkanlığı makamına hakaret etmek amacıyla söylenmiş olan sözlerdir”

“Geçen hafta Meclis’te Genel Kurul salonunda kötü görüntüler yaşandı. Engin Özkoç ile ilgili nasıl bir adım atılacak? Dokunulmazlığının kaldırılması noktasında sonuca gidilecek mi, Genel Kurul’a getirilecek mi bu konu?” şeklinde yöneltilen soruya Kurtulmuş, “Gerçekten CHP’nin grup başkanvekilinin sözleri hiçbir şekilde kabul edilebilir bir durum değildir. Hele hele Türkiye’nin yani bir taraftan Cumhurbaşkanımız en hayati pazarlıklarımızdan bir tanesini yapmak üzere Rusya’ya gideceği günün hemen arifesinde, aynı şekilde İdlib’te canhıraş bir mücadeleyi TSK’nın verdiği ve TSK’nın isteseler de istemeseler de Anayasa olarak Başkomutan olan bir kişiye karşı ya da Doğu Akdeniz’de bu mücadele verilirken ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanına karşı söylenmiş olan bu sözler her türlü terbiye sınırının dışındadır, her türlü siyasi eleştirinin dışındadır, ahlaksızca, seviyesizce yapılmış bir saldırıdır. Bu kabul edilebilir bir şey değildir. Şimdiye kadar cumhurbaşkanımıza karşı çok eleştiriler oldu ama bu başkadır. Hem ortamı dolayısıyla hem de CHP’nin grup başkanvekilinin basın toplantısını izledim. Çok detaylı bir şekilde jestlerine, mimiklerine, seçtiği kelimelere dikkat ettim. Bilerek, isteyerek, saldırmak amacıyla cumhurbaşkanlığı makamına hakaret etmek amacıyla söylenmiş olan sözlerdir. Bunun gereği de fezlekesi düzenlenir, parlamentoya gelir, bundan sonrası Meclis’in bileceği bir iştir. Fezleke hazırlandı, süreç işliyor” yanıtını verirken, CHP’nin İş Bankası hisseleri ile ilgili yürütülen çalışmayla ilgili şunları söyledi:

“Bu da laf olsun diye yapılmış bir şey değil. Daha önce de Türkiye’nin gündemine gelmiş olan bir meseledir. Rahmetli Menderes zamanında bu konuda adım atıldı, 12 Eylül yönetimi zamanında adım atıldı. Burada çok açık bir şekilde siyasi partiler yasasına aykırı bir durum vardır. Bir ticari faaliyet gösteren şirketin yönetim kurulunda CHP’nin ne işi vardır? Burada bir haksızlık vardır. Kuruluş amacına uyumlu olmayan bir durum vardır. Ticaretin içerisine girmiş bir siyasi parti söz konusudur. Bu aynı zamanda da siyasi partiler arasındaki rekabet bakımından da son derece olumsuz koşulları oluşturan bir durumdur. Bununla ilgili müzakereler belli bir noktaya gelir ve bununla ilgili de adımlarımızı atarız.”

“İnşallah böyle bir yanlışın içerisinde olmazlar”

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün AK Parti Genel Merkezinde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında, ‘Yeni diye ortaya sürülen her sözde oluşum sadece AK Parti’ye olan ihtiyacı teyit ediyor, onun ötesinde bir işe yaramıyor’ dedi. Ahmet Davutoğlu’nun partisinin ardından Ali Babacan’ın da partisi de kurulmuş oldu. Millet İttifakı’nın yelpazesi genişliyor şeklinde yorumlar yapılıyor. Bu konuya ilişkin ne dersiniz?” şeklinde yöneltilen bir soruya Kurtulmuş, “Hayırlı olsun. Türkiye’de herkesin parti kurma hakkı vardır. Herkesin siyasi görüşlerini de açık siyaset zeminlerinde konuşma ve tartışma imkanı vardır. Yeni kurulan partilerin ya da mevcut partilerin ne yapacağı ile ilgilenmiyoruz. Esas olan biz AK Parti olarak bundan sonra ne yapacağız. Eğer biz AK Parti olarak üzerimize düşen sorumlulukları şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da çok daha büyük bir titizlikle yerine getirirsek zaten siyasette herhangi bir şekilde başka bir siyaset atraksiyonuna zemin kalmayacaktır. AK Parti’nin 4 temel özelliği var. Yerli, milli bir parti, reformcu bir parti, demokrat bir parti ve Türkiye’nin bütün toplumsal kesimlerini kucaklayan kapsayıcı bir parti. Biz bu 4 temel özelliğimizi artırarak, güçlendirerek yolumuza devam ettiğimiz sürece kimsenin siyasette söyleyeceği, yeni bir iddianın olacağı kanaatinde değilim. Kimin hangi çalışma içinde olduğu bizi ilgilendirmez, herkes istediği çalışmaları yapabilir” derken, “Bu partilerin CHP ile beraber Millet İttifakı içerisinde kol kola hareket etmeleri AK Parti için bir dezavantaj mıdır?” sorusuna ise şu cevabı verdi:

“Burada sadece bir temennimi ve tavsiyemi söyleyebilirim. Nihayetinde bu arkadaşlarımızın önemli bir kısmı birlikte uzun süre siyaset yaptığımız arkadaşlardır. İnşallah şöyle bir yanlışın içerisinde olmazlar, Erdoğan karşıtı cephenin değirmenine su taşıyacak bir faaliyetin içerisinde olmazlar. Bunu samimi bir tavsiye ve temenni olarak ifade edebilirim. Nasıl ve ne şekilde olacağını da görürüz. Geçmiş süreçte Erdoğan karşıtlığı üzerinden hiç bir araya gelmeyecek olan insanların geldiğini gördük. Bunun siyasette doğru bir yol olmadığını, belki 3-5 oy alırsınız o ayrı bir şey ama doğru bir yol olmadığını da biliyoruz.”

“Son rötuşları yapılıyor”

Kurtulmuş, Ceza infaz düzenlemesi ile ilgili ise şu bilgileri verdi:

“Bunu bir af yasası olarak asla görmemek lazım. Bu ceza infaz sisteminde bir reform çalışmasıdır ve bununla ilgili çok detaylı bir çalışma aylardır devam ediyor. Belli bir noktaya geldi, Adalet Bakanlığımız bunu olgunlaştırdı. Burada istiyoruz ki böylesine önemli bir düzenlemenin Meclis’te en yüksek ittifakla çıkmasının sağlanmasıdır. Şu anda Cumhur İttifakı’nın bir parçası olan MHP başta olmak üzere diğer partilerle de bu konu müzakere edilir. Dolayısıyla bunu da yaptık ama şu tarafı eksik kaldı denmeyecek, tam manasıyla reform mahiyetinde bir adım atılacak. Bütün hazırlıkları yapıldı, son rötuşları yapılıyor. Adalet Bakanlığı teknik tarafını çalışıyor.”

İkinci yargı paketi ile ilgili gelişmeleri de paylaşan Kurtulmuş, “Bunlar da çalışılıyor. Bu konular özellikle hassas konular olduğu için hem burada adalet duygusunu tahkim edecek, hem de toplumsal beklentileri karşılayacak optimum bir noktayı bulmak mecburiyetindesiniz. Bunun için müzakerelerin yoğun geçtiği süreçler oluşturuluyor ve ümit ederim her iki noktada da Türkiye kendisine yakışır bir adım atar” açıklamasını yaptı.

“Bu bir pazarlık değil”

Son olarak, “Türkiye ile Rusya arasında bir pazarlık mı yapıldı? Muhalefet çok ciddi bir şekilde bu yönde eleştirileri dile getiriyor. Bu bir pazarlık süreci şeklinde mi gelişti?” sorusuna karşılık Kurtulmuş, şunları kaydetti:

“Bir şey alıp satmıyoruz. Dolayısıyla bir pazarlıktan bahsedilecek bir süreç değildir ama Moskova’da Türkiye ile Rusya arasında bir mutabakata varıldı. Nedir o mutabakat. Kamuoyuyla da bütünüyle paylaşılan bir geçici ateşkes süreci ve arkasından İdlib’e ilişkin sorunların tamamıyla ortadan kaldırılabileceği kalıcı bir ateşkesin tesis edilmesi. Bu süreçte de her iki lider başta olmak üzere ilgili grupların, bakanların temaslarını devam ettirmesi, nitekim askeri gruplar bir araya gelerek M4 üzerinde nasıl bir faaliyet yapılacak Dolayısıyla bu bir pazarlık değil, bunu söyleyenlerin sanırım akılları ticarette kaldı. Bu bir mutabakattır.”