Medical Park Gaziantep Hastanesi Uzman Diyetisyen Özlem Güleçoğlu, probiyotiklerin obeziteye etkileri hakkında bilgi vererek, tıbbi beslenme tedavisinin kişiye özgün olması gerektiğini ifade etti.

Medical Park Gaziantep Hastanesi Uzm. Diyetisyen Özlem Güleçoğlu probiyotiklerin obeziteye etkilerini anlattı. Diyetisyen Güleçoğlu, obezitenin vücuda besinler ile alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasından kaynaklanan ve vücut yağ kütlesinin, yağsız vücut kütlesine oranla artması ile karakterize olan kronik bir hastalık olduğuna dikkat çekti. Güleçoğlu yaptığı açıklamada, "Normalde yemek yeme hızı, vücuttaki yağ ve karbonhidrat depolarıyla orantılı olarak düzenlenmektedir. Normal bir insanda bu depolar optimal düzeyi aştığı zaman aşırı depolanmayı önlemek amacıyla beslenme hızı azaltılmaktadır. Ancak obez kişilerde bu durum gerçekleşmez. Bu kişilerde besin alımı vücut ağırlığının çok üzerine çıkmadığı sürece azaltılamaz. Psikojenik Şişmanlık olarak nitelendirilen, bir yakının ölmesi, ağır hastalık, stres gibi durumlarda ya da mental depresyonda insanların büyük ölçüde kilo aldığı sık görülen bir durumdur. Böyle durumlarda yemek yeme, gerilimden kurtulma çaresi olarak görülmektedir. Beslenmenin temel mekaniği, beyin sapındaki merkezler tarafından kontrol edilmektedir. Birçok çalışma insanlarda hipotalamus lezyonları sonucu şişmanlama eğilimi gelişebileceğini göstermektedir" dedi.

Şimanlıkta genetik faktörlerin etkisi

Özlem Güleçoğlu, aşırı kiloda genetik faktörlerin etkisi hakkında bilgiler vererek, "Obezitenin genetik yönü ile ilgili çalışan bazı araştırmacılar, genetik faktörlerin yalnız diyabete yatkınlığı değil, aynı zamanda şişmanlama eğilimine de neden olduğu sanılan bir geni (OB geni) tanımlamışlardır. Obeziteye neden olan başlıca faktörleri sıralayacak olur isek; yaş, hormonal ve metabolik etmenler, genetik etmenler, psikolojik problemler, sık aralıklarla çok düşük enerjili diyetler, sigara- alkol kullanma durumu, ilaçlar, (antidepresanlar, glukokortikoidler vb.), doğum sayısı ve doğumlar arası süre, cinsiyet, eğitim düzeyi, sosyo-kültürel etmenler, gelir durumu, aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları,yetersiz fiziksel aktivite olarak sıralanmaktadır. Obeziteye Eşlik Eden Hastalıklar ve Obezitenin Komplikasyonları ise; Endokrinolojik bozukluklar, kardiyovasküler hastalıklar ve hipertansiyon, nörolojik komplikasyonlar, solunum sistemi komplikasyonları, ortopedik komplikasyonlar, gastrointestinal komplikasyonlar, kanser riski, psikososyal komplikasyonlardır. Hipertansiyon, dislipidemi, insülin rezistansı ve ağır psikolojik strese yol açması nedeni ile önemli bir morbidite nedeni olan obezite, giderek artan bir sıklıkta görülmektedir. Gelişmiş ülkelerde yapılan çalışmalarda erişkinlerin lüzde 33’ünün, çocuk ve adolesanların ise yüzde 20-27’sinin obez olduğu, 1976’dan sonraki on yılda 6-11 yaşlarında obezitenin yüzde 54 oranında, 12-21 yaşlarındaki çocuklarda da yüzde 64 oranında arttığı bildirilmektedir. Son yıllarda obezitenin çocukluk yaş grubunda geçmiş yıllara göre sıklığı artığı gösterilmiştir. Obezitenin tedavi yöntemleri ise, tıbbi beslenme tedavisi, farmakolojik tedavi, davranış tedavisi ve cerrahi tedavi en etkin tedavi yöntemleri olabilmektedir" ifadelerine yer verdi.

Dıbbi beslenme tedavisinde diyetisyen rolü

Diyetisyen Özlem Güleçoğlu, tıbbi beslenmede kişiye özgün tedavinin önemine dikkat çekerek, "Tıbbi beslenme tedavisinin kişiye özgü olduğu unutulmamalıdır. Başlangıçta 6 ayda yüzde 5-10 kilo kaybı hedeflenmelidir. Kilo kaybı için günlük alınan kalori miktarı azaltılmalıdır. Genel olarak kadınlar için 1000-1200 kkal/gün, erkekler için 1200-1600 kkal/gün enerji veren diyet listeleri uygundur. Günlük enerjinin yüzde 15’i proteinlerden, yüzde 25-30’u yağlardan, yüzde 55-60’ı karbonhidratlardan karşılanmalıdır" diye konuştu.