Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Altunköprü Katliamının 30. yılına özel etkinlik düzenledi.

Irak’ın Kerkük vilayetine bağlı Türkmen kasabası Altunköprü’de 28 Mart 1991’de gerçekleşen Altunköprü Katliamı’nda 100’e yakın Irak Türkü şehit olmuştu. YTB, katliamın 30. yılına özel anma programı gerçekleştirdi. Düzenlenen programa YTB Başkanı Abdullah Eren’in yanı sıra Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilciliği, Türkmen sivil toplum kuruluşu temsilcileri, akademisyenler, gazeteciler ve çok sayıda konuk katıldı. Etkinlik kapsamında, Altunköprü Katliamında hayatını kaybeden şehitler için Kur’an-ı Kerim tilaveti gerçekleştirildi. Fotoğraf sergisi, belgesel ve animasyon film gösterimleri yapıldı.

“Anma programlarını hızlı bir şekilde yapmaya başladık”

Altunköprü Katliamının anma programında konuşan YTB Başkanı Abdullah Eren, “YTB olarak Türk dünyasının farklı coğrafyalarında farklı zaman dilimlerinde sürgüne, zulme ve acıya maruz kalmış fakat bu acıları bir şekilde bu güne belki de bizim güzel bir davranışımız olan yaşadığımız acıları sıkıntıları bir intikam duygusu olarak taşımama davranışının getirmiş olduğu hassasiyeti ile uzun dönem unutmuş olduğumuz ya da gereğince anamadığımız bir takım anma programlarını hızlı bir şekilde yapmaya başladık. Zamanının Sovyet coğrafyasının belli bölgelerinde yaşayan Kırım Tatar Türkleri ve Ahıska Türkleri başta olmak üzere birçok millet sürgüne maruz bırakılmıştı. Bu acı sürgünün 75. yılında Kırım Tatar sürgünü anma programı icra ettik. Ahıska sürgününün 75. yılını gene burada yaptık. Bulgaristan’dan zorla Türkiye’ye göç ettirilen soydaşlarımızın 30. yılında anma programları icra ettik” ifadelerini kullandı.

“Her zaman Irak’ın toprak bütünlüğünü istedik”

Irak’ın toprak bütünlüğünde Türkmenlerin önemli bir yeri olduğunu söyleyen Eren, “Peşmerge ve Baas örgütlerinin arasında, 100’den fazla Türkmen’i şehit verdik. Irak’ta Türkmenlerin varlığı 7. yüzyıla kadar uzanıyor. O günden bu yana 1400 yıldır biz orada Türk ve Türkmenlerin var olduğunu biliyoruz. Türkiye ile Irak’ın ilişkilerini biliyoruz sınır komşumuz. Her zaman Irak’ın barış ve istikrarını ve toprak bütünlüğünü istedik. Türkiye’nin bu politikasının en önemli bileşenlerinden bir tanesi de Irak’taki Türkmen varlığıdır. Oradaki Türkmenler de bu toprak bütünlüğünün en önemli bir paydaşıdır” ifadelerine yer verdi.

Türkmen Cephesi Türkiye Temsilcisi Mehmet Tütüncü Irak Türkmenlerinin tarihin her anında acı çektiklerini belirterek şunları kaydetti:

“Ne yazık ki Irak Türklüğünün tarihi suçsuz yere çok sayıda insanı kaybetmenin acısını yad etmekle geçiyor. Bizim bu günleri yad etmemizdeki amaç asla kin gütmek değil, asla intikam peşinde olmak değil. Tam tersi bunları dünyanın gözü önüne sermek ve bu olayların bir daha yaşanmaması için bu gibi insanlık suçlarının tekrar olmaması için bir uğraştır. Aynı zamanda aziz şehitlerimizin hatırasını da tatbiki ifa etmektir. Irak Türklüğünün tarihi, katliamlarla geçmiş. Osmanlıdan ayrı kaldığımız 1. Dünya Savaşı sonlarından itibaren bu güne kadar, katliamlar, çeşitli bahanelerle maalesef masum insanlara karşı orada tek suçu Türk olmak, kendi dilini, kendi kültürünü kendi benliğini yaşatmak isteyen insanların maruz kaldığı muameledir. Ne yazık ki bu muameleye kendi dindaşlarımız tarafından maruz kalıyoruz. Orası Irak topraklarında Türkmenler, Arap ve Türklerden sonra ülkenin 3. ana unsurunu oluşturmaktadırlar. Her zaman ülkenin toprak bütünlüğünden, birliğinden, beraberliğinden ve kardeşliğinden yana politika izlemişlerdir. Ana vatanımız Türkiye’nin de politikası her zaman bu yönde olmuştur. Peki neden hep Irak Türklüğü maruz kalmaktadır? Tarihe bakıyoruz acaba tarihte mi bir şey var da bunlar bir intikam almaya çalışıyorlar? Tam aksine gurur duyduğumuz bir geçmişe sahibiz. Atalarımız o topraklar için savaşmışlar ve toprakların her bir metrekaresine medeniyet, kültür, barış, huzur ve esenlik getirmeye çalışmışlardır. Baas Partisinin ve Peşmergelerin asimilasyon politikalarına tabi tutuldular. Ama çok şükür bu güne kadar yılmadık yılmayacağız ayakta duracağız.”

“Yanı başımızda anavatanımız olmasa durumumuz çok daha vahim olurdu”

Türkiye’nin yakında olmasına minnettar olduklarını söyleyen Tütüncü, “Bu sadece Irak Türklerine yapılmış bir katliam değildir. Bu insanlığa yapılmış bir suçtur. Her türlü yolu kullanarak bu katliamı duydurmak bizim boynumuzun borcudur. O topraklar uç beyliğidir. Oradaki topraklar zengin olduğu için sürekli baskı yapılıyor. Yanı başımızda anavatanımız olmasa durumumuz çok daha vahim olurdu. Anavatan diyoruz çünkü misakı milli sınırları içerisinde. Bir takım çalışmalar sonrası o topraklar Irak sınırlarında kalmıştır. Ancak biz anavatana göbekten bağlıyız. Anavatanın bizim için yaptıklarını asla unutmayacağız. Ancak anavatanın da bize yaklaşırken de bir ana sevgisi ile yaklaşmasını bekliyoruz. Bin yıldır oradayız ve hep orada kalacağız. Türk dünyası ve anavatanımız arkamızda olduğu sürece orada kalacağız. Bütün temennimiz oradaki barışın bir an önce tesis edilmesidir” diye konuştu.

“Tek suçları Türkmen olmaktı”

Ailesinden 4 kişiyi katliamda şehit veren Şengül Nalbant, “Bundan 30 sene önce, yıl 1991 28 Mart Ramazan ayıydı, bütün şehitlerimiz oruçlu idi. Bir gün önce başlamıştı aslında her şey. Tanklar, havan topları, annemin akrabası bize geldi bizi davet ederek bizi evin bodrumuna aldı. Komşuları bile çağırmıştı. Sabah altıda kapımız çalındı tekmeyle. Annem çıktı karşılarına ve başladılar hakaret etmeye. O an annemle ev sahibini aldılar. Bizim erkeklerden 11 kişi vardı hepsi dışarı çıktı. Annemi itti iki eliyle, elinde kanlı bıçak vardı. Annem her şeyi anlatmaya başladı. Büyük abim 13 senedir askerdi, 3 günlüğüne gelmişti. En küçük abim Kerkük’te resim bölümünde mimarlık okuyordu. Eniştem de Kerkük’te petrol şirketinde mühendis olmuştu. Annem zaten oğlum asker izine geldi dedi. Annemi itti silah sıktı sonra, herkes konuşmaya başladı o an dediler ki ya susun ya da herkes öldüreceğiz dediler. Yanımızdaki erkekleri aldılar. Dediler ki bunları bize anlatmayın zaten 10 dakika sonra geri getireceğiz. Öğlen oldu komşu kızıyla caddeye çıktık. Belki karşımıza biri çıkar. O an da caddenin kenarında ufacık bir kuyu vardı. Orada 2 genci öldürmüşlerdi. Çok korktuk ve geri döndük. Anneme anlatmadım bunları korkumuz daha fazla olmasın diye. Birkaç gün geçti. Birileri diyor Tikrit’te tutuklular. Arife günü dediler bunlar Dibis bölgesinde bir şeyler yapmışlar. Bizimkiler Dibis’e gitti orada bir çobanla karşılaşmışlar. Çoban orada ne yaptıklarını sormuş bizimkilere. Bizimkileri bir yere almış götürmüşler nerede bilmiyoruz. Çoban dedi ki orayı boşuna aramayın. Onların hepsini ilk gün ellerini bağlayıp öldürdüler. Toplu mezarlık kazıldı Altınköprü’de. Gidenlerin hepsi Türkmen’di. Tek suçları Türkmen olmaktı. Biz onları kaybettik ama onlar şehadeti kazandı. Annem 3 sene sonra kanser oldu. 18 sene yataklarda süründü. Zaten en fazla aileler etkilendiler. Ya vefat etti ya da dul ve yetim kalanlar oldu” açıklamalarında bulundu.