İSTANBUL(AA) - 1. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında, işgal güçlerinin toplumdaki alkol ve uyuşturucu maddeleri yaygınlaştırarak işgale karşı mücadele ruhunu yıkmalarını önlemek amacıyla bir cemiyet kurma fikri doğdu.

Dönemin Vakit, Sebilürreşad, İleri ve Tasfir-i Efkar gibi gazetelerindeki yayınların da etkisi ve geniş bir kitlenin desteğiyle Tababet-i Akliye ve Asabiye Cemiyeti'nin koordinasyonunda ilerleyen hazırlık çalışmaları sonucunda cemiyet, Sultan Vahdettin'in izni ve dönemin Şeyhülislam'ı İbrahim Haydarizade'nin himayesinde Dr. Mazhar Osman (Uzman) ve arkadaşları tarafından 5 Mart 1920'de "Hilal-i Ahdar" adıyla İstanbul'da kuruldu.

Cemiyetin kuruluşu, Osmanlı arşiv kayıtlarında 23 Şubat 1920 olarak gösterilirken, Vakit gazetesinin 2-3 Mart 1920 tarihli nüshalarında ise ilk toplantısının 5 Mart 1920'de Matbuat Cemiyeti Merkezi'nde gerçekleşeceği bilgisi yer aldı. Toplantıda cemiyetin ilk başkanı seçilen Dr. Emin Paşa, aynı yıl 15 Ekim'de yapılan kongrede, hayatını alkolle mücadeleye adayan Dr. Mazhar Osman Bey'e görevini devretti.

5 Mayıs "Yeşil Gün" bayramı ilan edildi

1920'li yılların sonlarında içki karşıtı görüşlerini ve oluşturmak istediği bilinci yaygınlaştırmak için müsamere, konferans ve çay partileri düzenlemeye başlayan cemiyet, 5 Mayıs 1927'de bu etkinliklere her yıl mayısın ilk cuması kutlanmak üzere "Yeşil Gün" bayramını da ekledi.

İsmi daha sonra "Yeşil Hilal" olarak değiştirilen cemiyet, 1934'te Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından imzalanan kararnameyle "kamu yararına faaliyet gösteren dernek" olarak kabul edildi.

Yeşil Hilal yönetiminin, 22 Ocak 1936'da "hilal" kelimesini Türkçe karşılığı olan "ay" ile değiştirme kararı üzerine cemiyet Yeşilay ismini aldı. Yeşilay 1938'deki 19. kongresinde içki ve uyuşturucunun ardından mücadele alanına sigarayı da ekledi.

Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in desteğiyle 1946'da yurt içindeki üniversite, yüksekokul, orta ve teknik öğretim kurumları ile diğer mesleki okullarda Yeşilay Gençlik Kolu kurulması izni alındı.

Cemiyetin faaliyetleri kapsamında 1946'da bağımlıların tedavisi için Yeşilay Dispanseri kuruldu.

Yeşilay Genel Başkanı Dr. Şükrü Hazım Tiner, 1958'de, "1-7 Mart" günlerinin tüm Türkiye'de ve okullarda "Yeşilay Haftası" olarak kutlanacağını ilan etti.

Cemiyet, bağımlılıkla mücadelesini daha geniş kitlelere ulaştırmak amacıyla bugün hala yayımlanan Yeşilay ve Mavi Kırlangıç dergilerini okurla buluşturdu.

1980 sonrası bağımlılıkla mücadelede devlet desteği

Yeşilayın hedeflerine ulaşma noktasındaki esas başarısı, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonraki dönemde yaşandı. 1980 öncesinin sağ-sol çatışması ve anarşi ortamında etkili biçimde yürütülemeyen mücadele, darbe sonrasındaki anayasa hazırlığı sırasında sonuç verdi. Bu kapsamda, zararlı alışkanlıklara karşı gençliğin korunması; Yeşilayın da gayretleri neticesinde hazırlanan 58 maddeyle, devletin görev ve sorumlulukları arasına dahil edildi.

Yüz yıl önce alkolle mücadele hedefiyle kurulan, süreç içerisinde ortaya çıkan uyuşturucu madde, sigara, kumar ve teknoloji bağımlılıklarını da tüzüğüne ekleyen Yeşilay, Türkiye'nin, Birleşmiş Milletler (BM) Ekonomik Sosyal Konsey (ECOSOC) Özel Danışmanlık Statüsü ve Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı (EFQM) "Mükemmeliyette 5 Yıldızlı Yetkinlik" belgesi bulunan tek sivil toplum kuruluşu oldu.

Kuruluşundan bu yana Yeşilay Genel Başkanları arasında Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman Uzman, Ord. Prof. Dr. Fahreddin Kerim Gökay, Av. Celal Feyyaz Gürsel, Dr. Şükrü Hazım Tiner, Safiye Elbi, Aytekin Ozan, Fahreddin Zaim, Prof. Dr. Abdülkadir Karahan, Av. Yusuf Ziya İnan, Prof. Dr. Ayhan Songar, Av. Kemaleddin Nomer, Selahaddin Kaptanağası, Av. Mustafa Necati Özfatura, Av. Muharrem Balcı ve Prof. Dr. M. İhsan Karaman yer aldı.

"Böyle bir mirastan gurur duyuyoruz"

Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyanın her yerinde bağımlılıklarla mücadele eden kuruluşların bulunduğunu ancak bunların genellikle tek bir bağımlılık üzerine odaklandığını belirterek, Yeşilayı diğerlerinden ayıran en temel özelliğin bilimsel anlamda "bağımlılık" olarak tanımlanan bütün süreçlerle mücadele etmesi olduğunu anlattı.

Öztürk, insanların yatkınlık ve çevresel faktörler gibi etkilerle bağımlı olabileceğini, bu nedenle en önemli mücadele alanının bağımlılığı önleme olduğunu vurguladı.

Yeşilayın bağımlılıkla mücadele denilince akla ilk gelen kurumlardan biri olduğunu ifade eden Öztürk, "Yeşilayın tarihsel süreç içerisinde öngördüğü gidişat, bizim büyük bir tecrübeye sahip olmamızı sağladı. Böyle bir mirastan gurur duyuyoruz. Türkiye'de Yeşilay en çok tanınan sivil toplum kuruluşlarından biri. Buradaki gönüllülük esası da belli bir gruba, kişiye has değil, çünkü bağımlılıkla mücadele her düşünceden, görüşten, inançtan insanın ortak paydasıdır. Bu bağlamda da 7'den 77'ye bağımlılıkla mücadele eden bir gönüllüler ordusu içinde bulunmaktan çok mutluyuz." diye konuştu.

"Her yıl 10 milyon çocuğu eğitiyoruz"

Yeşilayın kuruluşundan itibaren önleme faaliyetlerinde ciddi süreçler geçirdiğine dikkati çeken Öztürk, şunları kaydetti:

"Yeşilay kollarıyla çocuklara sağlıklı yaşama bilincini vermeye çalışıyoruz. Bağımlılıktan uzak kalmak, sağlıklı yaşamayı tercih etmek demektir. O nedenle önleme faaliyetlerinde, velilerle yaptığımız toplantılarla, yayınlarla, saha çalışmalarıyla bunu sürdürdük. Okullarda her yıl yaklaşık 10 milyon çocuğu eğitiyoruz. 100'e yakın kulübümüz var. Bu kulüplerde Genç Yeşilaylar ile Yeşilaylı olmayı diğer gençlere anlatmaya çalışıyoruz. Birçok sanatsal faaliyetle kendimizi bağımlılık anlamında tanıtmaya ve gençlerin gündemine bağımlılığı sokmaya çalışıyoruz."

Öztürk; ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerinin edebi ve görsel kategoride hazırladıkları eserlerle katıldıkları "Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek" yarışmasıyla "sağlıklı yaşamanın bağımlılıktan uzak kalmakla mümkün olacağı" fikrini küçük yaştan itibaren çocuklara vermeyi amaçladıklarını söyledi.

"Yeşilay, bağımlılıktan uzak kalmak için çok güçlü bir ses"

Bağımlı bireylere destek vermek için 40'ı aşkın Yeşilay Danışmanlık Merkezi (YEDAM) açtıklarını aktaran Öztürk, merkezin kısa sürede tüm illere yayılmasını hedeflediklerini dile getirdi.

YEDAM ile bağımlılar, bağımlılığa yatkın bireyler ve ailelerine ücretsiz danışmanlık hizmeti verdiklerini belirten Öztürk, ayrıca merkezin psikoterapi ve sosyal hizmet desteğiyle de bağımlılıktan uzak kalmayı sağlayacak bir terapi süreci sağladığını anlattı.

Öztürk, Yeşilayın bütüncül yaklaşımı, tarihsel misyonu, birikimi ve çalışmalarıyla uluslararası toplantılarda da önemli bir rol üstlendiğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"Yeşilayın sesi bağımlılıktan uzak kalmak için çok güçlü bir ses. Bu anlamda birçok ülkeden kendi Yeşilaylarını açmak için teklifler geldi. Biz de onlara birikimimizi aktararak, ülkelerinde Yeşilay açmalarına vesile olduk. Bu, Türkiye ve bağımlılıkla mücadele açısından önemli bir noktaydı. Çünkü 5 yıl gibi kısa sürede 70 ülkede Yeşilayların var olduğunu biliyoruz. Bu 70 ülke Yeşilayı da birlikte hareket edebilmek için Uluslararası Yeşilay Federasyonu çatısı altında toplandı. Farklı ırklardan, inançlardan ve dillerden topluluklarla geleceğin nesillerini bağımlılıktan uzak tutma noktasında buluşuyoruz."

"Eğitim modüllerimiz 6 dile çevrildi"

Öztürk, Yeşilayın sadece Türkiye'de değil, dünyada da model olması için çalıştıklarının altını çizerek, şunları aktardı:

"Uyguladığımız modellerin dünyada da yaygınlaşmasını istiyoruz. Özellikle eğitim modüllerimiz 6 dile çevrildi. Okullarda uyguladığımız Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı farklı ülkelerde de uygulanıyor. YEDAM programını ülkesinde uygulamak isteyen kişiler var. 100. yılımızda sadece Türkiye'de mücadele eden bir kurum değil, dünyada bağımlılıkla mücadelede öncülük eden bir Yeşilay olma yolunda ilerliyoruz."

Yeni nesillerin riskli bir çevreyle karşı karşıya olduğuna dikkati çeken Öztürk, ailelere, "Lütfen sağlıklı olmanın en önemli ayaklarından birinin de bağımlılıktan uzak kalmak olduğunu bilerek çocuk yetiştirelim." diye seslenerek sözlerini tamamladı.