İSTANBUL (AA) - MURAT PAKSOY - Gazeteci Nedim Şener, Hrant Dink cinayetinin, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) bütün organizasyonunu ortaya çıkardığını belirterek, "Bu, FETÖ'nün işlediği suçların en belirgin olanıdır. FETÖ'nün tüm özelliğini, suçlarını ortaya çıkaran bir suikasttır. FETÖ, polisiyle savcısıyla hakimiyle müfettişleriyle gazetecisiyle bütün kanatlarıyla bu cinayetin içindedir." dedi.

Dink cinayetinin ardından yaptığı araştırmalarla o dönem FETÖ'nün emniyet yapılanmasındaki etkin isimlerin oynadığı rolü ve bu kişilerin cinayete adeta yol verdiklerini belgeleriyle ortaya koyan gazeteci Nedim Şener, terör örgütü tarafından hedef haline getirilerek gözaltına alındı ve tutuklandı. Bir süre cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edilen ve hakkında açılan davada beraatine karar verilen Şener, o dönemde yaşadıklarını ve cinayetin faillerinin ortaya çıkmasıyla ilgili yaptığı çalışmaları AA muhabirine anlattı.

Cinayetle ilgili önemli araştırmalar yaparak bunları kitaplaştıran Nedim Şener, Hrant Dink cinayetini "terör örgütü FETÖ'nün çalışma sistematiğinin açığa çıktığı bir olay" şeklinde özetledi.

Bu cinayetin, FETÖ'nün tüm organizasyonunu ortaya çıkardığına işaret eden Şener, "Bu, FETÖ'nün işlediği suçların en belirgin olanıdır. FETÖ'nün tüm özelliğini, suçlarını ortaya çıkaran bir suikasttır. FETÖ, polisiyle savcısıyla hakimiyle müfettişleriyle gazetecisiyle bütün kanatlarıyla bu cinayetin içindedir. Bir cinayetin üzerinin nasıl örtüleceğini ve bu cinayetle ilgili algı operasyonlarının nasıl yürütüleceğini bize en net gösteren olaylardan biridir." diye konuştu.

Şener, buna en çok benzeyen olaylardan birinin de Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov cinayeti olduğunu aktararak, "Orada da devşirilmiş bir tetikçi var. Bu tetikçinin FETÖ ile organik bağı var iken kesilmiş ve daha sonra bu cinayet için hazırlanmıştır. İşlenen bu cinayet, Türkiye'deki İslamcılar, Nusracı bir polis işlemiş algısı yaratılan bir olaydır. Bu algıyı yaratanlar FETÖ'nün yurt dışına kaçmış firari gazetecileridir. Zaman içinde oraya MİT'teki FETÖ'cüler, dışarıdaki abileriyle irtibat halinde Karlov'un bütün hareketlerini, hayatını araştırıp suikast için en uygun zamanı planlayıp gerçekleştirmişler." ifadelerini kullandı.

Hrant Dink cinayetinin de buna benzerliğine işaret eden Şener, "Burada da bir tetikçi var. O günkü operasyonların amacı neydi? Türkiye'deki ulusalcı milliyetçi bir örgütün bu cinayeti işlediği algısı yaratmak için ona benzer bir katil devşirilmiş. Bunun için milliyetçiliğin yoğun yaşandığı Trabzon seçilmiştir." dedi.

"FETÖ'nün ortaya çıkartılan günahlarından ilki"

Nedim Şener, ortaya çıkan raporların FETÖ'cü polislerin cinayetin işlendiği güne kadar her şeyi bildiğini ortaya koyduğunu dile getirerek, suikastın ardından FETÖ ile onun kullandığı gazetecilerin devreye girip bu cinayetin milliyetçi, ulusalcı bir örgütünün işlediği algısı yaratarak olayı Ergenekon'a bağlamaya çalıştıklarını kaydetti.

Algı operasyonlarının, gazeteci kimliği taşıyan FETÖ üyesi algı operatörlerince yürütüldüğünü vurgulayan Nedim Şener, "Hrant Dink cinayeti, FETÖ'nün son 12 yıl içinde işlediği suçlardan, yaptığı büyük günahlardan ortaya çıkarılan ilkidir ve bütün yönleriyle ortaya çıkmıştır. Azmettirenlerin kim olduğu, eski bağlantıları ve ayrıca istihbaratçı polislerin bu cinayetin üzerini nasıl, ne zaman örttükleri konusu da devam eden davada yer alan ifadelerde mevcuttur." diye konuştu.

Şener, Hrant Dink cinayetinde delili karartanların, raporları sümenaltı edenlerin kim olduğunu bildiklerini anlatarak, sadece bunu araştırdığı ve belgelediği için hiçbir bağlantısı olmadığı halde bir anda alelacele "Ergenekon terör örgütü" üyesi olmak suçundan tutukladığını söyledi.

Gazeteci Nedim Şener, Hrant Dink cinayeti davasının uzadığı yönünde bazı eleştirilerin olduğuna işaret ederek, cinayete yönelik davanın gerçekte 2014'ten sonra açıldığını ifade etti.

Davanın 5'inci yılının sonunda verilen bazı cezalarla kapatılmak istendiğini aktaran Şener, 17/25 Aralık kumpas soruşturmalarının ardından yargıdaki birtakım değişikliklerden sonra açılan dosyada cinayetle ilgili bütün FETÖ unsurlarının açık şekilde ortaya çıktığını söyledi.

"Derin devlet artığı tipler vardı"

Şener, cinayetin iki boyutunun olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Biri Hrant Dink'in nefret objesi haline getirilmesi. Burada Ergenekon davasında ismi geçen ve kendilerine 'milliyetçi' süsü veren derin devlet artığı tipler vardı. Onlar Hrant'ı mahkemelerle sıkıştırdı, sokaklarda darbetti, iş yerinde tehdit etti. 'Bir gece ansızın evine gelebiliriz.' diyen derin devlet artıkları vardı. Bunlar Hrant Dink'i kamuoyuna hedef haline getirdiler."

Bu hedef gösterme sürecinde önlem alması gereken kişilerden biri olan dönemin Güvenlik Şube Müdürü Avni Usta'nın, Dink'i koruyacak tedbirleri alması gerekirken yazıları nedeniyle suç duyurusunda bulunup onun ceza almasını sağlayanlardan biri olduğunu anlatan Şener, Hrant Dink'in tehdit edildiği süreçte cinayetin hazırlığının yapıldığı Trabzon'da bir hücre oluşturulduğunu, bunun da daha önce FETÖ'cülerin evlerinde kaldığını itiraf eden ve Dink davası sanıklarından eski emniyet müdürü Ramazan Akyürek tarafından devşirilmiş bir yardımcı istihbarat elemanı Erhan Tuncel'in organizasyonunda yapıldığını söyledi.

"Ergenekon davasıyla bilerek birleştirilmedi"

Hrant Dink İstanbul'da tehdit edilirken Trabzon'daki hücrenin jandarma gözetiminde cinayete hazırlık yaptığını belirten Şener, "Bütün bunları devletin bütün güvenlik organları görüyor. Dink gibi önemli bir ismin öldürüleceğine dair bilgiler jandarma ve emniyet tarafından raporlaştırılıyor ama bir türlü valinin katıldığı güvenlik toplantısında bu konu dile getirilmiyor." dedi.

Şener, cinayetin işlenmesinden hemen sonra bölgedeki güvenlik kamera kayıtlarının emniyet istihbaratınca yok edildiğini belirterek, aynı anda bunu Ergenekon örgütünün işlediğine dair algı operasyonlarının başlatıldığını söyledi.

Bu algı operasyonları yapılırken cinayetle Ergenekon davasının bilerek birleştirilmediğini aktaran Şener, "Çünkü eğer böyle bir birleştirme yapılmış olsaydı cinayetin arkasındaki gerçek örgüt, yani FETÖ ortaya çıkacaktı, FETÖ üyelerinin ismi geçecekti." diye konuştu.

Şener, Hrant Dink'le hayatında bir kere televizyon programı sırasında karşılaştığını ve onun dışında bir tanışıklığının olmadığını anlatarak, tamamen insani olarak yaklaşarak bu araştırmalarını sürdürdüğünü söyledi.

"Cinayet araçsallaştırıldı"

Olaya insani açıdan değil de politik açıdan yaklaşıldığında Dink cinayetinin "siyasi bir araç" haline dönüştüğünü belirten Şener, şöyle konuştu:

"Bugün bunu görebiliyoruz. Mahkeme çok nitelikli bir yargılama yapıyor. Dink cinayetinin nasıl araçsallaştırıldığını davanın başlangıcından itibaren görebiliyorsunuz. İlk davada nasıl kalabalıklar tarafından takip edildiğini biliyoruz Milletvekilleri, STK temsilcileri, yabancı gazeteciler, yabancı baro temsilcileri koşa koşa gelirlerdi, binlerce insan salona girmeye çalışırlardı. İnsanlar, adliye önünde Hrant'la ilgili pankartın arkasına geçip fotoğraf çektirmek için yarışırlardı. Şimdi ise o pankartı taşıyacak kişi sayısı 15'i geçmez. Yine bir grup vefalı Hrant Dink'in arkadaşı, her duruşmayı takip ediyorlar. Kala kala o 10 kişi kaldı ortada. Neden? Çünkü katili beğenmiyorlar. Onlar kafalarındaki katilin cinayeti işlemiş olmasını istiyorlar. Bu filmin sonu istedikleri bitmediği için artık ilgilenmiyorlar."

"Devlet, o günkü derin devletten hesap soruyor"

Nedim Şener, davanın uzun sürmesiyle ilgili zaman zaman eleştirilerin olduğuna işaret ederek, "Bu davanın soruşturması 2014'te yeniden açıldı. Bir başka savcı, sıfırdan başlayarak o dosyayı tekrar ele aldı. Araya 15 Temmuz darbe girişimi ve FETÖ soruşturmaları girdi. Bütün bu süreçler yaşanmamış gibi 12 yıl adalet gecikti diye şikayet edenler varsa 2007'den itibaren 2012'ye kadar neden geciktiğini sorgulasınlar önce. Sonraki kısmını da beraberinde sorgulasınlar." dedi.

"Derin devlet hesap verecek." diye slogan atanların şu an "derin devlet" hesap verirken bunu takip etmeleri gerektiğini ifade eden Şener, "O derin devletin içinde polis, istihbaratçı, savcı, gazeteci, müfettişler, jandarma. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde daha önce böyle bir suikast davası görülmemiştir. Daha önceki suikast davaları hep tetikçiler üzerinden yürüdü. Bugün ise Dink davasında devletin bütün organlarının ki, FETÖ'nün etkili olduğu dönemdeki bütün organları yargılanıyor. Devlet, o günkü derin devletten hesap soruyor. " ifadelerini kullandı.