WASHINGTON (AA) - KASIM İLERİ - ABD Başkanı Donald Trump ve yardımcısı Mike Pence'in, FETÖ ve PKK adına suç işlediği iddiası ile ev hapsinde tutulan ABD uyruklu din adamı Andrew Craig Brunson için Türkiye'ye yönelik yaptırım tehditlerine ilişkin tartışmalar sürerken Amerikalı uzmanlar Trump'ın açıklamalarının iç kamuoyuna yönelik olduğunu söylüyor.

Trump'ın Türkiye ile ilgili Twitter paylaşımına ilişkin AA muhabirine konuşan Ortadoğu Enstitüsü uzmanı ve John Hopkins Üniversitesi İleri Uluslararası Etütler Okulu öğretim üyesi Prof. Dr. Daniel Serwer, "Bunun tamamen bizim iç politikamızla alakalı olduğunu ve Türkiye ile pek ilgili olmadığını düşünüyorum. (Trump'ın Brunson ile ilgili Twitter mesajı) Başkanın, Türkiye'de suçlanan Evanjelik bir lidere destek göstermesidir." dedi.

Papaz Brunson'a yönelik suçlamaların ne olduğunu bilmediğini ifade eden Serwer, "(Trump) Evanjelik bir din adamının arkasında durduğunu göstermek istiyor. Çünkü içeride oyuna ihtiyaç duyduğu bir Evanjelik taban var ve ayrıca yönetimin etrafındaki skandallardan dolayı kolay kaybedilecek oylar bunlar. Ancak Evanjelikleri ilgilendiren konularda, bazı vaatler verebilirse onlar da bunları görmezden gelir ve ona oy vermeye devam eder diye düşünüyor." ifadelerini kullandı.

"Trump ittifaklarımıza güvenmiyor"

Trump'ın ABD'nin kurduğu ittifakları önemsemediğini anlatan Serwer, "Trump çok alışılagelmiş bir başkan değil. İttifaklarımıza güvenmiyor, onların (ittifakların) bize yaradığını düşünmüyor, ABD’nin tek taraflı adım atmasını tercih ediyor. Hayatımda gördüğüm ittifak ilişkilerini bu denli dikkate almayan tek başkan." diye konuştu.

Kongre ile başkan arasında ittifak konusundaki uyuşmazlığa dikkati çeken Serwer, "Washington DC’de bu konuda başkanla hemfikir olan kimseyi bulamazsınız. Kongre, defalarca ittifakları önemseyen kararları hem de yüksek çoğunlukla geçirdi. Şu anda birini geçirme sürecindeler. Bu başkan muhafazakar bir başkan değil radikal bir başkan ve radikalliğinin dış politikaya bakan tarafı da ittifakları özellikle de NATO ittifakını dikkate almamasıdır." yorumunu yaptı.

Trump'ın Twitter’daki tutumunun Amerikan ulusal güvenlik stratejisi ile çeliştiğini belirten Serwer, Trump’ın Rusya'yı ABD'nin rakibi olarak görmemesini bu çelişkiye örnek olarak gösterdi.

Twitter üzerindeki paylaşımlarının büyük çoğunluğunun Trump tarafından yazıldığını ifade eden Serwer, "Bunlar açık bir şekilde Trump’ın kişisel görüşlerini yansıtıyor ve kişisel görüşleri çok tuhaf." dedi.

"'Önce Amerika' söylemi 'Yalnız Amerika'ya' dönüşüyor"

Trump’ın hem Twitter’da hem de konuşmalarında zaman zaman kendisi ile çeliştiğini hatırlatan Serwer, "Twitter’da veya şahsen söylediği hiçbir şeye güvenemezsiniz. Ve yine hayatımda ilk kez bir Amerikan başkanı için bunu söyleyebiliyorum." dedi

Trump’ın müttefiklerine Twitter üzerinden saldırmasının Rusya ve Çin’e yaradığının altını çizen Serwer "Önce Amerika söylemi 'Yalnız Amerika’ya' dönüşüyor. ABD’yi güçlendirmiyor zayıflatıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Brunson için yaptırım tehditleri "gerçekçi" değil

Diğer taraftan Washington merkezli Miras Vakfı uzmanlarından Luke Coffey, bazı uzmanların Trump'ın Twitter paylaşımlarına değil izlenen politikalara bakılması gerektiğini ifade ettiğini ancak Trump'ın sosyal medya paylaşımlarının da etkisinin göz ardı edilemeyeceğini dile getirdi.

Coffey, "Bakan (Mike) Pompeo ve Dışişleri Bakanlığı Brunson konusunda önemli bir ilerleme kaydetmişti. Bu paylaşım kaydedilen ilerlemeyi belirli ölçüde geri sardı ve daha çok soruna neden oldu. Bu, başkanın Beyaz Saray'dan yaptığı paylaşımla Dışişleri Bakanlığının yaptıkları arasında koordinasyonsuzluk olduğunu gösteriyor." ifadelerini kullandı.

Trump'ın sosyal medya hesabından aslında kendi tabanına hitap ettiğini anlatan Coffey, ancak bu paylaşımların aynı zamanda dünya tarafından da görüldüğünü ve bunların uzun dönemde Amerikan dış politikasını nasıl etkileyeceğinin bilinmediğini kaydetti.

Trump'ın sosyal medyada ve kişisel olarak söyledikleri ile zaman zaman çeliştiğini de anlatan Coffey, Trump'ın Türkiye'yi Twitter üzerinden yaptırım uygulamakla tehdit etmesine ilişkin ise şunları kaydetti:

"Brunson'un durumu gerçekten üzücü. Her Amerikalı onun durumunun en uygun ve hızlı bir şekilde çözülmesini ister ancak ABD'nin Türkiye'ye yaptırım uygulacağını söylemek, ifade edildiği şekliyle Türkiye'ye büyük yaptırımların getirileceğini söylemek gerçekçi değil. ABD, burada büyük resme bakmalı. Söz konusu şahsın kendisi ve ailesi açısından durum her ne kadar üzücü de olsa Amerikan menfaatlerine bakmamız gerekir. Türkiye ile onun serbest kalması için çalışmaya devam etmemiz gerekir ancak, bunu yapmanın yolu ekonomik yaptırımlar olduğunu düşünmüyorum."

"Kongre Türkiye konusunda dikkatli olmalı"

Türkiye ile ABD'nin son 70 yılda çok iyi iki müttefik olduğunu hatırlatan Coffey, son yıllarda iki ülke arasındaki ilişkilerin zorlu bir yola girdiğini ve ilişkilerin ancak iyi bir iletişimle tekrar yoluna konulabileceğini ifade etti.

Amerikan Kongresinin Türkiye'nin S-400 füze sistemlerini almasıyla ilgili Türkiye'ye F-35 uçaklarına geçici sınırlamalar getirmek gibi birtakım yaptırımlar uygulama girişimlerine ilişkin soruya yanıt veren Coffey, "Kongre bu konuda çok dikkatli olmalı" ifadesini kullandı.

Coffey, "F-35 uçaklarının Türkiye'ye verilmesinin engellenmesi ABD için de sorun teşkil eder çünkü, bu uçağın bazı parçaları Türkiye tarafından üretiliyor. Bu uçak genellikle ABD savaş uçağı olarak anılıyor ama değil, müşterek taarruz uçağı olarak adlandırılıyor, yaklaşık 10 ülke katkı sağlıyor." dedi.

Türkiye'nin uçağın geliştirilmesi için de yüz milyonlarca dolar harcadığının altını çizen Coffey, Türkiye'nin ilk uçağını teslim almasının önemli olduğunu ve Kongre'den geçen yasaların bunu engellemeyeceğini vurguladı.

Kasım'da ara seçimlere gidiliyor

Kasım ayında ara seçimlere gidecek olan ABD kamuoyunda, Senatodaki sandalyelerin üçte ikisi, Temsilciler Meclisindeki sandalyelerin de tamamının dahil olduğu seçimlerde Evanjelik oyların Cumhuriyetçiler için kritik öneme sahip olduğu görüşleri öne çıkıyor.

Trump'ın özellikle de eski baş stratejisti Steve Bannon ve ekibini yönetimden uzaklaştırması ile ABD'de "Alternatif Sağ" olarak bilinen aşırı sağcıların desteğini kaybetmiş olabileceğinden endişelendiği ifade ediliyor.

Donald Trump'ın aşırı sağcılardan kaybettiği desteği, Brunson konusundaki tavrıyla Evanjeliklerin daha fazla desteğini alarak telafi etmeye çalıştığı iddia ediliyor.