İSTANBUL (AA) - İstanbul Kültür Üniversitesi Küresel Siyasal Eğilimler Birimi (GPoT) ve Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Araştırma ve Uygulama Merkezi (MURCIR) iş birliğinde düzenlenen "Türkiye'de Bölge Çalışmaları Çalıştayı", İstanbul Kültür Üniversitesi Ataköy Yerleşkesinde gerçekleşti. Bu çerçevede, "Bölge Çalışmaları ve Kuramsal Perspektifler", "Küresel Güçler ve Bölge Çalışmaları" ile "Bölge Çalışmaları ve Türkiye" konulu paneller düzenlendi.

Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emre Erşen, AA muhabirine açıklama yapan Doç. Dr. Emre Erşen, Barış Pınarı Harekatı'nın ardından Türkiye ile Rusya arasında Suriye konusunda varılan mutabakata bakıldığında Türkiye'nin istediklerini önemli ölçüde aldığını gördüklerini belirterek, YPG'den temizlenmiş bir uzun koridorun ortaya çıktığını söyledi.

Erşen, Barış Pınarı Harekatı'ndan sonraki süreçte müzakerelerin devam edeceğini anlatarak, Cenevre'de düzenlenmesi planlanan anayasa komitesine vurgu yaptı.

Erşen, "Kısa vadede Türkiye her ne kadar bütün sınırında istediği güvenli bölgeyi kuramadıysa da burada kendini tatmin edici bir sonuç aldığını söylemek mümkün. Sürecin esas memnun ettiği ülke Rusya. Uzun zamandır ABD'nin bu bölgeden çekilmesi konusunda zaten ciddi bir diplomasi yürütüyordu. Bu konuda da şu anda da diplomatik anlamda üstünlük Rusya'ya geçti gibi." ifadelerini kullandı.

Doç. Dr. Emre Erşen, Türkiye açısından Barış Pınarı Harekatı sonrasında, Türkiye'nin sanki bir eksen kaymasıyla Rusya'yla hareket ettiği yorumlarının yapıldığını aktararak, Türk dış politikasının çok yönlülüğünü korumaya gayret ettiğini söyledi.

"ABD stratejik bir karar aldı"

Türkiye'nin bir NATO üyesi olması nedeniyle özellikle Trump yönetimiyle belli bir diyaloğun devam ettiğini anlatan Erşen, şunları kaydetti:

"Dolayısıyla bu noktadan sonra da ne ABD'nin ne de Türkiye'nin bu meseleyi daha fazla büyütmeyeceğini düşünüyorum. ABD burada stratejik bir karar alarak artık Suriye'den net olarak çıkmayı gösterdi. Bu dakikadan sonra da Türkiye, ABD ilişkilerinde, belli bir yumuşama dönemine girebiliriz. Rusya'ya baktığımızda uzun zamandır devam eden diyalog var. Ama 'Türkiye ve Rusya her konuda yüzde 100 anlaşıyor' gibi bir durum da yok. İdlib konusunda mesela hala ne yapacaklarını bilemiyoruz. Bu konulara da temkinli davranarak karar vermek daha mantıklı olacaktır."

Erşen, ABD'nin iç politikası açısından da Barış Pınarı Harekatı'nı değerlendirmek gerektiğine dikkati çekerek, Trump'ın Amerika kongresinde çok ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıya olduğunu hatırlattı.

Bunun tek nedeninin Suriye ya da Türkiye'nin yaptığı harekat olmadığını belirten Erşen, sözlerine şöyle devam etti:

"Aslında Ukrayna yönetimiyle ilgili en son bazı rivayetler var. Trump bizim alışık olduğumuz ABD başkanları gibi değil, dolayısıyla bu konuda bazen enteresan mesajlar da verebiliyor. Tahmin ediyorum bu yaşanan polemikler veya tartışmalar buradan kaynaklanıyor. Günün sonunda, ABD iç politika dengeleri açısından da Trump'ın sıkıştırılacağını, kendisine bir alan açmak için, Suriye'den çıkma kararını, bu kadar net ve ani olarak verdiğini söylemek mümkün. Bu mesele çözüldükten sonra Trump yöntemiyle tekrar adımların atılmaya başlanması önemli. Çünkü iki ülke de birbirini reddedilebilecek durumda değil. Rusya ve ABD için de bu durum geçerli. Bir denge politikası devam ettiği sürece Türkiye, herhalde sahada istediklerini alacaktır. Yaşanan mutabakat da bunu çok net olarak bunu ortaya koyuyor."

"AB yeni göç hareketlerinden tedirgin oluyor"

Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve İktisadi Kalkınma Vakfı Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas da Barış Pınarı Harekatı ile önemli bir sürecin başladığını aktardı.

AB açısından bakıldığında özellikle göç konusunun onların en çok çok ilgilendirdiğini dile getiren Nas, "Türkiye bu açıdan çok önemli, özellikle Suriyelileri barındırdığı için ve bölgeden kaynaklanabilecek yeni göç hareketlerinden tedirgin oluyorlar. " dedi.

Nas, AB'den farklı mesajların geldiğini ve Türkiye'ye çeşitli silah ambargosu kararı veren ülkelerin bulunduğunu ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Türkiye olarak bizim yapmamız gereken farklı görüşleri de ele almak. Oradaki siyasetçilerle ve farklı gruplarla ilişkiler kurabilmek ve Avrupa'nın da bu konuda bize desteğini almak çok önemli diye düşünüyorum. Avrupa Birliği burada birincil bir aktör değil Suriye'de. Ancak özellikle Suriye'nin savaş sonrası yeni bir düzenin kurulmasında Avrupa'nın da etkili olacağını düşünürsek, burada Türkiye'nin Avrupa ile iş birliği ruhunu tekrar ortaya koymasının da önemli olduğunu düşünüyorum. Şu anki karşıt tutumun zamanla yumuşayacağını ve Türkiye'nin de diplomatik temaslarına devam ettirmesi gerektiğini düşünüyorum."