ANKARA (AA) - TUĞÇENUR YILMAZ - Uzmanlar, Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) arasında son dönemde gerçekleştirilen temasların özellikle mevcut küresel düzende iki tarafın da birbirlerine daha fazla ihtiyaç duyduklarının göstergesi olduğunu söylüyor.

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birgül Demirtaş ve Bilgi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Emre Gönen, geçen hafta Ankara'da gerçekleşen Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog toplantısının ardından AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

"Mevcut küresel meydan okumalar dikkate alındığında Türkiye ve AB, birkaç sene öncesiyle karşılaştırıldığında birbirlerine daha fazla ihtiyaç duyuyor." diyen Demirtaş, Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog Toplantısı'nın ardından verilen mesajların bunun kanıtı niteliğinde olduğunu kaydetti.

Demirtaş, Türkiye-AB ilişkilerinin iki boyutu olduğun belirterek, "İlki Türkiye'nin AB'ye katılım süreci. İkincisi, Türkiye'nin ve AB'nin küresel meydan okumalar karşısında gerçekleştirdikleri diyalog ve etkileşim." ifadelerini kullandı.

Katılım sürecinin daha çok Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve vize serbestisi gibi pratik ve kısa dönemli konulara odaklandığını kaydeden Demirtaş, iki tarafın da katılım müzakerelerinin hem iç hem de dış nedenler yüzünden çok hızlı ilerlemesi konusunda fazla bir beklentisi olmadığının verilen beyanlardan anlaşıldığına dikkati çekti.

Öte yandan Demirtaş, Ankara ve Brüksel'in, Suriye krizi, göç, İran ve Batı Balkanlar'da devam eden sorunlar gibi konularda ortak görüşlere ve çıkarlara sahip olduğunun altını çizdi.

Demirtaş, şunları kaydetti:

"Küresel sistemin temel kurumları ve normlarının, ABD'deki Trump yönetimi tarafından sorgulandığı ve küresel belirsizliğin arttığı böyle bir dönemde, İkinci Dünya Savaşı'ndan günümüze kadar küresel istikrarı sağlamada önemli roller üstlenmiş kurumların korunması ve İran'la sağlanan nükleer anlaşmanın devam ettirilmesi konularında Türkiye-AB dayanışması, uluslararası sistem için de kritiktir."

"İmtiyazlı ortaklık" tartışması

Prof. Dr. Demirtaş, hem Türkiye hem de AB tarafının zaman zaman yaşadıkları sorunlara ve karşılıklı ötekileştirmelere rağmen hem siyasi, hem güvenlik hem de ekonomik açıdan birbirleri için ne kadar önemli olduklarının giderek daha fazla farkına vardığını kaydetti.

Demirtaş, AB'de oylarını artıran aşırı sağ ve merkez partilerin, giderek daha fazla muhafazakarlaşması sonucunda AB'de ya da üye ülkelerde bazı liderlerin, Türkiye’yi "imtiyazlı ortak" konumunda tutma çabasında olduğuna dikkati çekti.

Demirtaş, "Gümrük Birliği nedeniyle Türkiye zaten halihazırda imtiyazlı ortaktır. Ankara'nın kazanılmış bir hakkı olarak adaylık sürecinin ve tam üyelik müzakerelerinin, nihai sonuçta tam üyelik gerçekleşse de gerçekleşmese de, devam ettirilmesi gerektiği ve Türkiye'nin reform süreci için AB'yle ilişkilerin tarihsel önem taşıdığı hatırlanmalıdır." şeklinde konuştu.

Türkiye'nin AB üyeliğine yönelik reform sürecinin hızlandığı dönemlerde ekonomik kalkınmasını hızlandırabildiği ve küresel çapta yumuşak gücünü artırabildiğinin unutulmaması gerektiğinin altını çizen Demirtaş, fasıllar konusunda AB'nin Türkiye'yi genişleme sürecinin tekrar aktif bir parçası haline getirmesi ve Ankara'ya perspektif sunması gerektiğini söyledi.

"Gelinen noktada, AB, diğer aday ülkeler Sırbistan ve Karadağ için kriterleri yerine getirmeleri durumunda 2025'te tam üye olabileceklerini söylerken, Türkiye için bir tarih telaffuz edilmemektedir." diyen Demirtaş, öte yandan, Türkiye'nin de müzakere sürecinin canlanabilmesi için 22 Kasım'daki ortak açıklamada belirtildiği gibi hukukun üstünlüğü ve temel haklar konularında reform sürecinin canlandırılması gerektiğini belirtti.

"Avrupa'dan kopmadık kopmayacağız"

Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Gönen de Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında son zamanlarda artan temasların önemli olduğunu vurguladı.

Gönen, geçen hafta AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ve Komşuluk Politikaları ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Komisyon Üyesi Johannes Hahn'ın katılımıyla Ankara'da gerçekleşen Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog toplantısının önemli bir gelişme olduğunu ancak daha yüksek düzeyli görüşmelerin bu kapsamda daha çok önem arz ettiğini bildirdi.

"Avrupa'dan kopmadık kopmayacağız. Pek mümkün de değil. Karşılıklı çok derin ilişkiler var." diyen Gönen, Türkiye'nin bölgede AB için önemli bir ülke olduğunun altını çizdi.

Toplantı sonrası yapılan ortak açıklamalarda AB'nin Türkiye'nin vazgeçilmezliğine yönelik mesajlar verdiğine dikkati çeken Gönen, bu kapsamda özellikle Türkiye'nin misafir ettiği yaklaşık 4 milyon sığınmacı ve bu kapsamdaki çalışmalarının takdir edildiğini kaydetti.

Gönen ayrıca İstanbul'da düzenlenen Suriye konusundaki Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa dörtlü zirve toplantısında AB'nin çok etkilendiğini belirterek, "Özellikle Fransa ve Almanya, Türkiye'nin orada yumuşak güç olarak AB'ye neler katabileceğini bir kere daha gördü." şeklinde konuştu.

AB ve Türkiye'nin birbirlerinden birtakım beklentileri olduğuna dikkati çeken Gönen, "İki taraf da enterasan bir şekilde birbirinden jest bekliyor. İki taraf da ilk adımı atmak istemiyor." dedi. Öte yandan Gönen, ikili ilişkilerdeki sorunları sınırlamak ve mümkün nispette tamir etmek düzeyinde adımlar atılabileceğini ve bu son toplantıda da bu minvalde ilerleme sağlandığını belirtti.

AB'ye kurumsal anlamda entegre olma ve Gümrük Birliği'nin modernizasyonunun çok önemli meseleler olduğunu kaydeden Gönen, "Özellikle ABD'nin ne yapacağı belli olmayan bir başkanlık dönemi olduğu bu süreçte AB ülkelerinin demokratik, laik bir Türkiye'den vazgeçmesi mümkün değil." diye konuştu.

Gönen, AB'nin, Türkiye'deki darbe girişimi ve sonrasında yaşananları geç de olsa sonunda anladığını belirterek, "Türk demokrasisinin darbe girişiminde nasıl büyük bir badire atlattığını da nihayet anlamış bulunuyorlar." dedi.