Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Çeviş, korona virüs (Covid-19) salgınının küresel ekonomiler üzerine etkisini değerlendirerek, “Türkiye’nin korona virüsle mücadelede en büyük avantajı, güçlü sağlık alt yapısının olmasıdır" dedi. Çeviş ayrıca, "Türkiye krizin etkilerinin hafifletilmesine dönük aldığı önlemlerin etkinliğinin yanı sıra, sahip olduğu iktisadi kaynakları ile yeni dünya düzeninde ortaya çıkan yeni fırsatları değerlendirme yeteneği ve gücü yüksek olan potansiyel ülkelerden biridir” diye konuştu.

Covid-19 pandemisine sağlık krizinin yanı sıra iktisadi kriz olarak da bakılması gerektiğini vurgulayan Çeviş, bu açıdan bakıldığında Covid-19’un tüm ekonomilerde ortaya çıkan geniş kapsamlı ve uzun süreli üretimdeki kesintilerden kaynaklanan derin bir olumsuz arz şoku olmanın yanı sıra aynı zamanda gelecekle ilgili kötümser bekleyişin hakim olmasına neden olduğunu ifade etti. Çeviş, firmaların yatırım planlarındaki çöküş ve hane halkının tüketim harcamalarındaki azalma (basit tüketim harcamaları hariç) birleşeni ve ne zamana sonuçlanacağı bilinmeyen olumsuz bir talep şokunun birlikte görüldüğü kriz olarak karakterize edilebileceğini aktardı. Çeviş, “Bu açıdan bakıldığında küresel ekonomide konjonktürel daralmaya neden olarak, negatif büyüme oranları ve yüksek işsizlik oranlarını beraberinde getireceği beklenmektedir. Özellikle salgının yayılma hızının yüksek olmasına ve uzun sürmesine bağlı olarak bu etkilerin yıkıcı nitelikte olması beklenebilir” dedi.

Krizin küresel ölçekte bazı sektörleri olumsuz etkilerken, bazı sektörleri de ön plana çıkarma fırsatı sunduğunu kaydeden Çeviş, salgından en fazla sanayi sektörünün etkilendiğini, otomotiv, makine teçhizat, elektronik üreticileri ve bunların tedarikçilerinin ise yine en çok etkilenen ve etkileyen üretim alanları arasında sayılabileceğini belirtti. Çeviş, “Salgınla mücadele amacıyla alınan tedbirlerin ve gerçekleştirilen kısıtlamaların ilk ve direkt etkilediği sektör hizmet sektörü olmuştur. Hizmet sektörü içinde yer alan ulaştırma-lojistik, turizm gibi faaliyetler ekonomik büyüklük, çalışan sayısı ve bu faaliyetlerin etkilediği ve etkilendiği sektörler açısından ön plana çıkmaktadır. Sanayi ve hizmet sektörüyle bu sektörlerin tedarikçilerinin Covid-19 nedeniyle iflas etmesi, üretimlerini durdurmaları, çalışanların işten çıkarılması, ücretsiz izne ayrılması, ücretlerinde indirimlere gidilmesi gibi durumları ortaya çıkarmıştır. Bu durum istihdamı azaltmış, işsizliği artırmış, çalışanların gelirlerinin hissedilir düzeyde azalmasına, refah kaybına ve yoksullaşmaya neden olmuştur. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Nisan 2020 raporunda, 2020 yılı işsizlik oranlarının salgının Avrupa’daki merkezi haline gelen Fransa’da yüzde 10,4, İtalya’da 12,7, İspanya’da 20,8 olacağı, Türkiye’de ise 17,2 olacağı öngörülmektedir” diye konuştu.

“İhracatımızda önemli düşüşler beklenmektedir”

Sağlık Bakanlığı tarafından alanında yetkin uzmanlardan oluşan Korona Virüs Bilim Kurulunun tespitleri doğrultusunda Türkiye’nin önlemlerini şekillendirdiğini söyleyen Çeviş, salgının ekonomiye olası etkilerini azaltmak için Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi’nin devreye alındığını anımsattı. Firmalara yönelik muhtasar, KDV ve prim ödemeleri gibi ödemelerin ertelenmesi, kısa çalışma ödeneği, işletme ve finansman desteği, en düşük emekli maaşının bin 500 liraya çıkarılması, ihtiyaç sahibi ailelere yapılacak nakdi yardımlar için ilave 2 milyar liralık bir kaynak ayrılması gibi birçok önlem alındığını hatırlatan Çeviş şunları söyledi:

“Türkiye’nin korona virüsle mücadelede en büyük avantajı, güçlü sağlık alt yapısının olmasıdır. Korona virüs krizinde gıda sektöründe tedarik zincirinin sağlıklı işlemesi açısından tarım sektörünün önemi ortaya çıkmıştır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin tarım ürünleri konusunda kendine yeten, birçok tarım ürününde net ihracatçı ülke olması salgın döneminde gıda arzı ve güvenliğini sorun olmaktan çıkarmıştır. Ülkemiz milli birlik ve beraberlik duygusunun, yardım ve yardımlaşmanın had safhada olduğu, deprem, salgın hastalık gibi durumlarda tek yürek olabilen nadir devletlerdendir. Korona virüs krizinin küresel ölçekte olduğu dikkate alındığında Türkiye’nin de krize karşı olumsuz etkilenmemesi mümkün değildir. Yapısal reformların gerçekleştirilememesi, kur baskısının çok olması, işsizliğin ve enflasyonun iki haneli sayılarda olması, büyüme rakamlarının düşmesi salgının ortaya çıkaracağı ekonomik dar boğazdan daha çok etkilenmemize neden olacaktır. Bazı AB ülkelerinin korona virüs salgının önemli ölçüde etkilediği ve AB’nin Türkiye’nin önemli dış ticaret partneri olduğu dikkate alındığında ihracatımızda önemli düşüşler beklenmektedir.”

“Bazı yeni fırsatlar doğabilir”

Evden çalışmanın bu kadar hızlı uygulanmasının iletişim teknolojisinin son 20 yılda gösterdiği gelişme ile mümkün olduğunu dile getiren Çeviş, kriz ile birlikte ortaya yeni ekonomik düzende Türkiye’nin ön planda yer almasını sağlayacak adımların atılmasının son derece önemli olduğunu dile getirdi. Çeviş, “Özellikle sağlık, güvenlik, e-ticaret, tarım, imalat malları üretimi alanlarında dijitalleşmenin getirdiği fırsatlar oldukça geniş ölçekli olacağı beklenebilir. Dolayısıyla bilim politikalarının, yenilikçi araştırmalarının ve AR-GE’nin desteklenmesi önem arz etmektedir. Bu açıdan bakıldığında Türkiye krizin etkilerinin hafifletilmesine dönük aldığı önlemlerin etkinliğinin yanı sıra, sahip olduğu iktisadi kaynakları ile yeni dünya düzeninde ortaya çıkan yeni fırsatları değerlendirme yeteneği ve gücü yüksek olan potansiyel ülkelerden biridir” diye konuştu.