Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, “Belçika Yüksek Mahkemesi, PKK terör örgütü bağlantılı 36 özel ve tüzel kişiye karşı Belçika Federal Savcılığı’nın 2010 yılında başlattığı soruşturmanın yargıya taşınmasını önleyen Belçika İddianame Odası kararını onaylamıştır. Belçika Yüksek Mahkemesi, bu kararıyla sadece PKK’ya açık destek vermekle kalmamış, aynı zamanda kendi ülkesindeki küresel terörizm faaliyetlerine de yeşil ışık yakmıştır” dedi.

Yargıtay Başkanlığı ve Ufuk Üniversitesi iş birliğiyle ‘Yeni Yasal Düzenlemeler ve Yargıtay Kararları Işığında Hukuk ve Ceza Muhakemesinde Kanun Yolları’ adlı sempozyum gerçekleştirildi. Ufuk Üniversitesi İncek Yerleşkesi Konferans Salonu’nda düzenlenen sempozyum, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’in açılış konuşmasıyla başladı. Yargıtay Başkanı Cirit, Ufuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tevfik Tezcaner’e ve Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şanal Görgün’e düzenledikleri sempozyumdan dolayı teşekkür ederek, “Günümüzde toplumların gelişmişlik düzeyleri ekonomik ve siyasi bakımdan elde edilen başarılardan çok insan haklarına duydukları saygı ile ölçülmektedir. İyi işleyen bir yargı sistemi ile insan haklarının korunması arasında çok yakın bir ilişki vardır. Bilindiği üzere tarihsel ve kurumsal olarak yüksek mahkemelerin hukukun tüm ülkede eşit şekilde uygulanmasını sağlamak ve hukuki denetim yapmak üzere iki temel işlevi vardır. En üst derecedeki yüksek mahkemeleri karakterize eden asıl unsur, hukuki denetim yapmanın ötesinde hukukun ülkede eşit şekilde uygulanmasını sağlamaktır. Zira bir yüksek mahkeme kararı sadece o davanın taraflarına yönelik ‘sübjektif bir işlev’ ile sınırlı değildir. Yüksek mahkeme kararlarının herkese yönelik olması sebebiyle ‘objektif bir işlevi’ de vardır. Bu işlev, Anayasanın 10’uncu maddesinde düzenlenmiş olan ‘kanun önünde eşitlik’ ilkesinin bir sonucudur. Bir hukuk kuralı, yurdun bir bölgesinde farklı, başka bir bölgesinde farklı uygulanırsa bir hukuk istikrarı ve eşitlikten söz edilemez. Adalet duygusunun gevşediği ve önemini kaybettiği dönemlerde toplumların nasıl bir çöküş yaşadığına tarih birçok kez tanıklık etmiştir. İşte bu sebeple Yargıtay’ın en önemli görevi ve topluma karşı en büyük sorumluluğu, hukuki güvenliği, kanun önünde eşitliği ve hukuki öngörülebilirliği sağlamak amacıyla içtihat birliğini gerçekleştirmektir. Kanunlar yurdun bir kısmında farklı, başka bir kısmında farklı uygulanırsa kanun önünde eşitlik başta olmak üzere hukuki öngörülebilirlik ve hukuki güvenlik ilkeleri zedelenmiş olur. Bu konu bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonra çok daha önemli hale gelmiştir” ifadelerini kullandı.

“Yargıtay’a gelen dosyalar hukuk davaları bakımından yüzde 75, ceza davaları bakımından yüzde 85 azalmıştır”

Türk Yargıtay’ının iş yükünün ağır olmasından bahseden Cirit, Yargıtay’a 1 milyonun üzerinde gelen dava sayısının zamanla azalarak günümüzde 250 bine geldiğini kaydetti. Cirit, “Bir içtihat mahkemesi olarak görev yapması gereken Yargıtay, bölge adliye mahkemeleri kurulmadan önce bir taraftan vakıa denetimi, diğer taraftan da hukuka uygunluk denetimi yapmıştır. Ağır iş yükü sorununun üye ve daire sayısının artırılması ile çözülemeyeceğini geçmiş deneyimlerimiz açıkça göstermiştir. Türk Yargıtay’ının ağır bir iş yükü vardır. Adli istatistik belgelerinden edindiğimiz bilgiye göre 11 milyon hukuki dava Türk yargısının, ilk derece yargının önünde, daha sonra bölge adliyesinin önünde, daha sonra da Yargıtay’ın önünde olmaktadır. Ağır iş yükünün, üye daire sayısı ve yeni mahkemeler kurmakla çözülemeyeceğini birçok kere ifade ettik. Geçmiş deneyimlerimiz de bunu bize açıkça göstermiştir. Günümüzün koşulları, yargı sistemimizin içinde bulunduğu ağır şartlar, ilk derece mahkemeleri ile Yargıtay arasında istinaf mahkemelerinin kurulması ihtiyacını doğurmuştur. İstinaf mahkemelerinin kurulmasının iki önemli sonucu olduğu söylenebilir. Yargıtay’a 1 milyonun üzerinde gelen dava sayısı 2016 yılında 350 bin, 2017 bin 270 bin, bir sonraki yıl da 250 bin civarında yıllık iş gücünü oluşturmaktadır. Yargıtay’a gelen dosyalar hukuk davaları bakımından yüzde 75, ceza davaları bakımından yüzde 85 azalmıştır. İkinci sonuç ise Yargıtay’ın sadece hukuka uygunluk denetimi yapması, maddi vakıa denetimi yapmamasıdır. Böylelikle Yargıtay, hukuki denetim işlevini daha iyi yerine getirmek suretiyle, içtihat mahkemesi olarak gerçek hüviyetine kavuşmaktadır. Bu olumlu gelişmelerle birlikte, bugün, bölge adliye mahkemelerinin arşivlerindeki dosyalar büyük bir hızla artmaktadır. 2017 yılı sonunda bölge adliye mahkemelerinde devreden dosya sayısı 183 bin iken, 2018 yılı sonunda bu sayı bir buçuk kat artarak 453 bin 567’ye yükselmiştir. 2019 yılında bu sayı 725 bin 377’ye ulaşmıştır. Arşivlerdeki dosya sayısının daha fazla artmasını beklemeden bu konuda etkili çözümler üretilmesi gerekmektedir” şeklinde konuştu.

"Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı halkın güvenine layık olunarak kazanılacak bir durumdur”

Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının önemi üzerinde duran Cirit, toplumun yargıya güven duymadığı bir hukuk sisteminin mümkün olmadığını vurgulayarak, “Yargıtay Etik Kurullarını oluşturduk. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, Anayasanın yargı mensuplarına bir lütfu değil, halkın güvenine layık olunarak kazanılacak bir durumdur. Bu güven, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığın en önemli teminatıdır. Daha açık bir anlatımla, toplumun yargıya güven duymadığı bir hukuk sisteminde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanamaz. İnsan haklarının korunması, yüksek mesleki ve kişisel yeteneklere sahip, yargı mensuplarının varlığına bağlıdır. İşte bu nedenle, yargı etiği ilkeleri ile insan haklarının korunması ve hukuki güvenliğin sağlanması arasında çok sıkı bir bağ vardır” diye konuştu.

“Belçika Yüksek Mahkemesi, PKK’ya açık destek vermekle kalmamış, aynı zamanda kendi ülkesindeki küresel terörizm faaliyetlerine de yeşil ışık yakmıştır”

Belçika Yüksek Mahkemesi’nin PKK terör örgütü bağlantılı 36 özel ve tüzel kişiyle alakalı verdiği kararı eleştiren Cirit, terör örgütleri arasında yapılacak ayrımın ileride tüm toplumlar için sorun oluşturabileceğinin altını çizdi. Cirit, “Geçtiğimiz ayın sonunda Belçika Yüksek Mahkemesi, PKK terör örgütü bağlantılı 36 özel ve tüzel kişiye karşı Belçika Federal Savcılığı’nın 2010 yılında başlattığı soruşturmanın yargıya taşınmasını önleyen Belçika İddianame Odası kararını onaylamıştır. Belçika yargısının bu kararının aralarında sivillerin, çocukların, hatta bebeklerin de olduğu 40 binden fazla vatandaşımızın ölümünden sorumlu olan ve AB Terör Örgütleri Listesi’nde yer alan hain örgüte açık bir destek niteliği taşıması kaygı vericidir. PKK ile aynı havuzdan beslenen terör örgütlerinin 2016 yılının Mart ayında Brüksel’deki metro istasyonunda ve havalimanında yaptığı bombalı saldırılar, terörizmin her türlüsü ile ayrım yapılmadan mücadele edilmesinin gerekli olduğunu göstermektedir. Belçika Yüksek Mahkemesi, bu kararıyla sadece PKK’ya açık destek vermekle kalmamış, aynı zamanda kendi ülkesindeki küresel terörizm faaliyetlerine de yeşil ışık yakmıştır. Zaman zaman birbirlerine taşeronluk da yaptıkları bilinen küresel terör örgütleri arasında yapılan ayrımın ileride Belçika da dahil olmak üzere Avrupa’daki siviller bakımından ciddi bir tehdit oluşturacağı şüphesizdir” ifadelerini kullandı.

“Mayıs ayında açıklanan Yargı Reformu Stratejisi adalet alanında atılan önemli bir adım olmuştur”

Yargı Reformu Stratejisi’yle ilgili de açıklamalarda bulunan Cirit, “Bu yılın Mayıs ayında açıklanan Yargı Reformu Stratejisi adalet alanında atılan önemli bir adım olmuştur. Hakimlere coğrafi teminat sağlanması, hiç şüphesiz yargı bağımsızlığını güçlendirecektir. Ancak, bir veya birkaç değişiklik paketiyle yargıya ilişkin her meselenin çözüleceği şeklinde bir algıya yol açılmamalıdır. Kamuoyunda aşırı bir beklenti oluşturulması da halkın yargıya olan güvenini uzun vadede olumlu etkilemeyecektir. Karar vericiler olarak bu konuda ihtiyatlı olmalıyız. Yargı Reformu Stratejisi’nde ele alınan konuların isabetli şekilde belirlenmiş olması umut vericidir. Bu ana temalardan; etik, yargıda şeffaflık, adalete erişim, hakimlerin liyakate dayalı işe alım süreci ve terfilerine ilişkin çözümler İstanbul Bildirgesi’nde ve uygulama tedbirlerinde yer almaktadır. İnsanlığın yıllara dayanan bilgi birikiminin ürünü olan bu formüllerden daha çok yararlanmalıyız” şeklinde konuştu.

Sempozyumda Yargıtay Başkanı Cirit’e bir plaket takdim edildi. Sempozyuma Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’in yanı sıra; Ufuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tevfik Tezcaner, Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şanal Görgün, çok sayıda akademisyen ve öğrenci katıldı.