İSTANBUL (AA) - Gazetelerin elde satışının yapılarak okuyucuya ulaştırıldığı yıllarda "Yazıyor, yazıyor..." diye bağırarak otobüs terminali ve meydanlarda gazete satan son kuşaktan Sami Çetinel, o yıllarda gazete satmayı bir gönül işi olarak gördüğünü söyledi.

Türkiye gazetesinde, gazete dağıtıcılığı ile başladığı kariyerinde müdürlüğe kadar yükselen ve 40 yıl hizmet ettikten sonra emekli olan şimdi ise Beylikdüzü'nde emlakçılık yapan Sami Çetinel, hayatını ve mesleğini AA muhabirine anlattı.

Nevşehir'de 1954 yılında dünyaya geldiğini, askerlik yaptıktan sonra İstanbul'a göç ettiğini belirten Çetinel, Bakırköy'de oto galericilik işi yaparken bir hemşehrisinin teklifi üzerine Türkiye gazetesine adımını attığını kaydetti.

Gazetenin imtiyaz sahibi Enver Ören'le tanıştığını belirten Çetinel, "Bana 'Gazeteyi satar mısın?' dedi. Ben de 'Satarım, neden satmayayım?' dedim. Aldım ilk gün elime 50 tane gazete satmaya başladım. Saat 17.00'den sonra çıkıyordum, 'Yarınki gazete, yarınki gazete!' diye satış yapıyordum." ifadelerini kullandı.

O dönemde en çok şehirler arası otobüs terminallerinde gazete satıldığını aktaran Çetinel, "Gazete şunu yazıyor, bunu yazıyor, 'Demirel'in şapkasını uçurdular', 'Ecevit'in ayağını kaydırdılar' diye bağırıyorduk kalabalık yerlerde. 'Gazeteci, gazete ver' diyenler uzaktan seslenenler olurdu. Mesela vapurda satıyorsun, adam köşede oturuyor. 'Gazeteci getir' diyor. Hemen sevinçle gazete götürüyorduk." dedi.

"Gazete satıcılığı bir gönül işiydi"

Çetinel, o dönemde gazete satıcılığının bir gönül işi olduğunu, sadece para kazanma kaygısıyla yapılmadığını dile getirerek, "Gazete satmak bir dava işiydi. Bu bilinç içerisindeydim, bunun için bu gazeteyi sattım. İlk günlerde 50 gazete ile başladık, 200 gazeteye çıkardık satışı. Çevrem de genişledi. Muhabirlere ve yazarlara da gazetenin daha fazla satması için önerilerde bulunuyorduk. Arkadaşlar da yazı işleri de bize itimat ediyordu. Söylediklerimizi yapıyorlardı. 'Bu haberi girelim daha çok satılıyor' diye önerilerde bulunurduk." diye konuştu.

Çetinel, gazetenin yazarlarıyla yaptıkları sohbetleri de unutamadığını anlatarak, dönemin duayen köşe yazarlarının kendisinden, "Benim yazım okunuyor mu?", "Vatandaş bu işe ne diyor?" şeklinde görüş aldığını belirtti.

"Sağ-sol' çatışmasının olduğu yıllarda gazete satmak zordu"

"Sağ-sol" çatışmasının olduğu yıllarda gazete satmanın ayrı bir zorluğu olduğunu da anlatan Çetinel, şöyle konuştu:

"Bu gazeteyi satmayın diye kaç defa beni sıkıştırdılar. 'Niye satmayayım, para kazanıyorum bu gazeteyi satarak' diyordum. Onlar sattıkları gazetelerin parasını cebine koyuyordu, biz ise iade ediyorduk. Bir gün tabancayla 'Bu gazeteyi satmayacaksın' diyerek tehdit ettiler. Etrafımı sardılar. Gördüğüm 5-6 kişiydi. Elimden gazeteleri alıp yırttılar. Ben yırtmamaları için çabalıyorum. Biri geldi taşla kafama vurdu, diğeri tabancayla vurdu. Baktım baya bir kalabalıklardı. Düşüp bayılmışım. Esnaftan kimse kalmamıştı sokakta. Tek başıma yatıyorum yerde kan içerisinde, her tarafım kan olmuş. Kalktım ayağa. O zaman Cerrahpaşa Hastanesi'ne götürmüşlerdi beni. Sardılar yaralarımı, pansuman yaptılar. 'Ben bu gazeteyi satmaya devam edeceğim, bunlar için bırakmam' dedim. 'Muhit değiştirip başka muhitte satarım, ama bu gazeteyi satacağım' dedim. Başka muhitte satmaya başladım. Satışım da arttı."

Sıcak haberlerin gazete satışını artırdığını aktaran Çetinel, şöyle devam etti:

"Haydarpaşa açıklarında gemi yandı. O yanan gemiyi biz haber yaptık. Bin tane bastıralım dedik. Arkadaşım Harem'de satıyor, ben Sarayburnu'nda. Sahil insanlarla dolu. 'Yanan gemiyi yazıyor!' diye bağırıyoruz. Bitiyor tekrar getiriyoruz. İnsanlar gidiyor başkaları geliyor. Sarayburnu sahili dolup taşıyor, yanan gemiyi seyrediyor millet. Satışlarımız devam etti. Orada çok gazete sattık. O günü hiç unutmuyorum."

"İnternet gazete satışını çok etkiledi"

O yıllardan bu yana gazeteciliğin çok değiştiğini aktaran Çetinel, şunları söyledi:

"O zamanlar bu kadar fazla haber yoktu. İnsanlar o zaman en çok günlük olaylarla ilgileniyorlardı. Yani insanlar o zaman için Avrupa ne yapmış, yeni teknoloji ne gelmiş, hastalıkta ne olmuş bunlarla çok ilgilenmiyorlardı. Şimdi internet çok genişledi. Oturduğum yerden dünyadan haberim var. İnternete girdiğim zaman her şeyi bulabiliyorum ama bu durum gazete satışını çok etkiledi, tirajları çok düşürdü. İnternet gazetenin yerini tutmuyor. Gazetenin daha farklı bir sıcaklığı var. Ben her sabah gazetemi alırım önce baş sayfalarına bakarım sonra beğendiklerim varsa köşe yazarlarını okurum."

Gazete satıcılığının ardından kurumda farklı alanlarda da görev aldığını ve müdürlüğe kadar yükseldiğini dile getiren Çetinel, emekli olduktan sonra Beylikdüzü'nde emlakçılık yaparak günlerini geçirdiğini kaydetti.