Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Tuncay Dilci, Covid-19 sürecinin ruhsuz, metanetsiz, dayanıksız maddi ve manevi kültürden yoksun nesillerin yetişmesine zemin hazırladığını söyledi.

Covid-19 sürecinde dijital mecralarla geçirilen sürecin artması gençleri manevi anlamda olumsuz etkiledi. Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Tuncay Dilci, Covid-19’un gelecek nesiller üzerinde bırakabileceği olumsuzluklarla ilgili önemli uyarılarda bulundu.

Prof. Dr. Tuncay Dilci, dijital nesnelerle yoğun temas halinde olan gençlerin hayatın gerçeklerinden uzaklaştığını belirterek, “Geleceğimiz tehlike altında, gerekli önlemler alınmaz ise 20 yıl sonra aile yapımızdan gençliğimize birçok konuda kendimiz olmaktan uzaklaşacağız. Millet olarak ciddi bir kaybediş noktasındayız diyebiliriz. Duygusuz, acımasız, fütursuz, değerlerinden uzak, dijitalist bir nesil karşımıza çıkıyor. Covid-19 döneminin de getirmiş olduğu bir takım evde kalma ve kapalı mekanlarda hareket etmenin zorunluluğundan hareketle dijital nesnelerle yoğun bir temas halinde olan gençlik artık hayatın gerçeklerinden uzaklaşmaktadır. Bu çağın içerisinde doğmuş gençler dijital mecralara yoğun temasın getirmiş olduğu bilinç kirlenmesine, zihinsel işgale ve zihinsel kuşatmaya bağlı olarak değerlerden, kimliğinden, kendilik değerinden uzaklaşmakta” dedi.

“Çocukların hayatta kalabilme becerisini edinmesi gerekir”

Ailelerin çocuklarının ihtiyaçlarını sürekli gidermelerinin çocukların hayatını olumsuz etkileyeceğini belirten Dilci, çocukların hayatta kalabilme becerisini edinmeleri gerektiğini söyledi. Dilci, “ Mevcut şartlar dahilinde okullara gidiş gelişte servislerin kullanılması, bu çocukların hiçbir şekilde herhangi bir şeyin yokluğunu yaşamaması, üretmeden tüketmeye dönük bir adaptasyon ve yönelimin söz konusu olmasıdır. Aileler tarafından çocuğun her türlü ihtiyacının giderilmesi üşüme, yorgunluk, çalışma, sebat, mukavemet gibi birçok olumsuzluklardan uzak kalan çocuk adeta kanatsız kuş gibi geleceğe açılıyor. Bu çocukların ilerde hayatı dijital mecralardaki çizgi film formunda algılaması ve yorumlaması gerçek temasları ve gerçek insanlarla kuracağı ilişkileri de olumsuz etkilemektedir. Gelecekte ne olacağını bilemeyeceğimiz gibi, Covid-19 sürecinde de gördüğümüz gibi ilerde daha kötü durumlarda karşılaşmamız halinde bu çocukların hayatta kalabilme becerisini edinmesi gerekir. Bırakın olağanüstü durumları normal şartlarda da bizim çocuklarımızın hayatla uyumu bir gelişim sergilediğini söylememiz mümkün değil. Biz ebeveynler olarak çocuklarımızı aşırı koruyucu yetiştirerek çocuklarıma kötülük ediyoruz ve onların geleceğini yok ediyoruz, toplumca, milletçe buna dönük ivedi önlemleri alacak programlara ihtiyacımız var” dedi.

“Dijital ekranlarla bütünleşmiş bir nesil geliyor"

Covid-19 sürecinin maddi ve manevi kültürden yoksun nesillerin yetişmesine zemin hazırladığını belirten Dilci, “Covid-19 süreci ruhsuz, metanetsiz, dayanıksız maddi ve manevi kültürden yoksun nesillerin yetişmesine zemin hazırladı. Özellikle dijital mecralara temas noktasında oran yüzde 129 düzeyinde bir artış gösterdi bu oranın artmasıyla beraber günlük 6-7 saat dijital mecralara yoğunlaştı çocuklar. Dijital nesil diyebileceğimiz, dijital ekranlarla bütünleşmiş bir nesle doğru gidişat oldu. Dolayısıyla dijital mecraların içerisinde film içerikleri, dizi içerikleri tamamen kültür erozyonuna neden olabilecek. İnsanın kendi kimliğini sabote ederek zihinsel işgal yoluyla bir takım hipnotik tekniklerle yenidünyanın istediği ya da organize aklın istediği bir kimlik ve davranım eşiğine doğru çocukları sevk etmekte. Bu da toplumumuz için milletimiz için gelecek adına maddi ve manevi kültürden yoksun bir neslin oluşması anlamına gelmektedir” diye konuştu.