Kayseri Ticaret Odası (KTO) Başkanı Ömer Gülsoy, küresel ekonomide işlerin arzu edilen şekilde gitmediğini söyleyerek, "Kış çetin geçecek ve darlık olacağı öngörüsü var" dedi.

KTO Ekim ayı Meclis Toplantısı gerçekleştirildi. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından faaliyet raporunun okunduğu toplantıda, KTO Başkanı Ömer Gülsoy da, bir konuşma yaptı. Konuşmasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Gülsoy, devam eden tedarik zinciri sıkıntıların korona virüs salgınından çıkan küresel ekonomideki büyümeyi de olumsuz etkilediğini kaydetti. Gülsoy, "Covid-19 krizinden geri dönüş yolculuğunda riskler gittikçe artıyor ve sorunlar çoğalıyor. Artan hammadde fiyatlarından çip gibi bileşenlerin eksikliğine, limanlardaki yoğunluklardan tır Şoförü yetersizliğine kadar tedarik zincirindeki sıkıntılar küresel ekonomiyi tehdit ediyor. Son dönemde Çin’de yaşanan elektrik kesintileri üretimi olumsuz etkilerken, İngiltere’de yaşanan tır şoförü eksikliği ise dağıtımı aksatıyor. Yaşanan sıkıntıların gelecek seneye kadar sürmesi ve tam toparlanma öncesinde daha da kötüleşmesi bekleniyor. Küresel ekonomide işler tamda arzu edilen şekilde gitmiyor. Avrupa’da biliyorsunuz enerji ve akaryakıt fiyatlarında çok ciddi artışlar var. Hane halkına getirdiği ilave maliyetler var. Birçok Avrupa ülkesinde tüketim vergilerinin aşağıya çekilmesine yönelik adımlar atılıyor. Mali politikaları yeniden gözden geçiriliyor. Diğer yandan ekonomik enerji krizi gözümüzün önünde. Çok hızlı bir şekilde Yeşil enerjiye dönüş süreci başlamıştı. Ancak bugün yine can simidi gibi fosil yakıtlara sarılmış durumdayız. Artan arzın karşılanması için çok istemesek te önümüzdeki 4-5 yıl daha fosil yakıtlara ihtiyaç duyacağımız çok açık. Enerji krizi tıkanıklığın zaten üst seviye ulaştığı küresel tedarik zincirlerin sorunlarını daha da ağırlaştırdı. Bunu hep beraber takip ediyoruz" diye konuştu.

"Kış çetin geçecek ve darlık olacağı öngörüsü var"

Gülsoy, "Aslında pandeminin dayattığı kapanma koşullarının ardından normalleşmeye geçiş sürecinde sorunlar birbiri ardına yaşandı. Hatırlatmalarda bulunacak olursam; konteynır ve navlun fiyatları çok yükseldi. Emtia fiyatlarında çok ciddi artışlar oldu. Navlun fiyatları artmadı, 10-20’ye katladı. Enerji kriziyle karşı karşıyayız. Bütün bu konular dünya çapındaki ekonomilerin ve özellikle batı ekonomilerinin tedarik zincirlerinde artık geçiş değil, kalıcı bir sorgulama yapmalarını gündeme getiriyor. Kötü haber bu kış çok çetin geçecek deniyor. Arz ve talep dengesizliği maalesef artarak devam edecek gibi. Doğalgazda yüzde 98, petrolde yüzde 93, kömür de yüzde 50 fosil yakıtlarda ulusal güvenlik tehdidi oluşturacak ölçüde dışa bağımlıyız. Tabi bu tarz piyasalardaki arz, talep dengesizliği, fiyat dalgalanmaları, jeopolitik riskler, teknoloji dönüşümleri, yeşil mutabakat, iklim değişikliği aklınıza ne gelirse gelsin dönüp dolaşıp bizi doğrudan vuruyor. İngiltere, Almanya da bu durum böyle. Çinliler depolamak için doğalgaz, petrol toplamaya başladı. Kış çetin geçecek ve darlık olacağı öngörüsü var. Bu durum covid ile alakalı değil. Kısıtlamalar gevşemeye başlayınca ekonomiler canlandı. Bu yeni krizi tetikleyen unsurlardın asıl önemli olanı İklim değişikliğiydi. Öte yandan bakıyorsunuz dünyamızın öngörülür geleceği hala fosil yakıtlar. Çin, Hindistan, Amerika, Almanya, Japonya kömür santrallerini canlandırmaya çalışıyor. Onun için bu yenilebilir enerjiye geçiş yani sancılı geçiş sanıldığı kadar kolay olmayacak. Bugün dünyada enerji karışımında yenilebilirin payı hala ihmal edilebilir bir düzeyde. Fosil yakıtlar hala baskın. Onun için bu geçişi çok hızlı yapabiliriz. Ne yazık ki yenilebilir ile fosil yakıtlar arasındaki denge kurulamadı. Dünyada enerji sektörünü geçen yıl 1 buçuk trilyon dolar harcandı. Bunun 4’te 3’ü yenilebilire gitti. Ne oldu petrole, doğalgaza, kömüre kimse yatırım yapmaz oldu. Bunun sonucu olarak ta bugün, arzdaki takınmaya darboğazı görüyoruz. Önümüzdeki yıllar bu darboğaz daha da giderek artacak. Petrol fiyatları geçen yıl 40 dolardan 83 dolara fırladı. Enerjiye bağımlı ülkemiz için daha akıllı sanayi ve teknolojilere kaymamız gerekiyordu. Teknoloji konusunda Türkiye artık dışardan ithal eden, dışa bağımlı taklit eden bir ülke olmaktan üretene inovasyona ağırlık veren bir ülke olmaya doğru geçmek zorunda. Bunu görmemiz lazım. Bunun dışında kalan ülkelerde ne yazık ki uluslararası sistemden dışlanacaklar. Bunu iyi okumamız lazım. Dışarıya göbeğimizden bağlıyız. Türkiye dünya sisteminin bir parçası olma yolunda adım atmıştır" şeklinde konuştu.

Merkez Bankası’nın 200 puanlık faiz indirim kararını değerlendiren Başkan Gülsoy, kararı olumlu karşıladığını, yüksek faizle hiçbir yere varılmayacağını kaydetti. Gülsoy, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Hepiniz döviz, faiz ve enflasyonun ekonomik göstergeleri dengede tutan üç temel kriterden biri olduğunu hayatın içinden gelen insanlar olarak çok iyi biliyorsunuz. Daha önceki konuşmalarımda bir çok kez yüksek faizle hiçbir yere varamayacağımızı dile getirdim. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 200 baz puanlık faiz indirim kararını olumlu karşılıyorum ama birini indirirken döviz kurlarını fırlatmamak gerekiyor. Faiz düşsün istiyoruz ama kurda oynaklığı ise hiç istemiyoruz. Fiyat istikrarı, faiz ve döviz arasında hassas dengelerin iyi gözetilmesi gerekir. Öngörülebilirlik, dengeli kur ve finansal istikrar bekliyoruz. Enflasyon, kur ve faiz sac ayağını dengede götürülmesi şart. Sürdürebilir büyümeyi ancak bu şekilde yakalarız. Kur ve emtia fiyat artışlarıyla da sermaye sıkıntısı da artıyor. Daha önceki konuşmalarımda da bahsetmiştim. Enerji başta olmak üzere üretici üzerindeki maliyetler sürekli artıyor. Döviz kurlarında istikrar olmadığı sürece maliyet hesabı yapamıyoruz. Maliyet hesabını iyi yapan işletmeler ayakta kalır ve rekabet edebilir. Ani iniş ve çıkışlar siparişleri olumsuz etkiliyor. Piyasaları rahatlatacak, yatırıma ve üretime teşvik edecek hamleler yapılmalı. Temennimiz piyasadaki oynaklığın, faizlerin ve enflasyonun düşeceği, finansal istikrarın tesis edileceği ortama en kısa sürede kavuşmaktır."