Bir spor müsabakasında iki taraftan biri diğerine üstünlük sağladı mı, yenilmekte olan taraf hileye ve kural dışı hareket sergilemeye başlar. Hatta centilmenlikten uzak davranışlar sergiler.

     Siyasi arenada da çok hırçın davranan taraf umduğunu bulamadığı zaman, aykırı tavırlarıyla, hakaret ve tehdidkar söylemleriyle birilerine korku tohumları bırakmaya, karşı tarafı sindirmeye çalışır. Geleceği noktasında ümitlerinin negatif senaryolarla sahneleneceğini anlayanlar, çıkış noktası bulamayınca acısını başkalarından çıkarmayı, çözüm yolu olarak görür.

     Keskin sirke küpüne zarar verir!

     Zulüm ile abat olanların sonu berbat olur anlayışını unutanlar, kendilerine zarar verdiklerini idrak edemezler. Birilerine baskı ve zulmü reva görürler.

     Canlıların baskı altında ömrü az olur. Uzun ömre ihtiyacı olan canlılar, baskı zincirlerini kırmak zorundadırlar. Ömrü kısa olan canlılardan da fazla faydalanamazsınız. Söylemler de dizgnlenmeli.

     Yüksek dağların arasında attığınız her nara size defalarca yankı bularak geri gelecektir. O zaman duymak istemediğiniz narayı atmamalısınız. Hep mutlu olabileceğinizi, gönlünüzü ferahlatacak, canınızı sıkmayacak ifadeleri haykırmalısınız. Yoksa kendi kötü ifadelerinize hedef tahtası olmaktan kurtulamazsınız.

     İnsanlar kin ve nefretlerini gizleyebildiği ölçüde iyi olabilirler. Hatta kin ve nefretti terk etmek erdemliliktir. Lakin, gelecek kaygısından yoksun insanlarda bu erdemlilik olmaz.

     Hakkınızda aleyhte bulunan varsa, kendinize bir ayna gerekir. Bedendeki yarayı görmemek sancıyı dindirmez! Yaranı büyütür, sancını artırırsın.

     Bu güzelim ülkede bazı liderler, birilerine mütemadiyen hakaret edip kızgınlığını bir kor gibi muhafaza etmeye devam ediyorlar. Bu tutumun ülkemize fayda sağlamayacağını dahi idrak edemiyorlar. İşin en vahim tarafı ise, bu kin ve nefretin tabana sirayet etmesi ve tabanın da aynı yöntemi kullanıyor olması! Özgür basının da hedef seçilmesi ürkütücü.

     Erzincan’da dört yıldır yayın hayatına devam eden, doğruları yazmaktan kaçınmayan, cesur, tarafsız, gerçekleri gün yüzüne çıkarmaktan korkmayan, tabanıyla tenakuza düşmeyen, eyyamcılığı ihanet olarak adleden 13 ŞUBAT gazetesinin aboneliğini keserek, intikam almayı düşünen beyinlerin mutasyona uğradığını kabul etmemek mümkün değil. Gerekçe ise lehte eyyamcılık yapmamak.

     13 ŞUBAT GAZETESİ, neye mal olursa olsun doğru bildiği yolda yürüyecek ve karınca misali hak bildiği yolda ömrünü sürdürecektir.

     Bu tür kararlar, yaklaşan hezimetin korku hezeyanlarından başka bir şey değildir. Köşeye sıkışan kedinin tırmalamasını, tecrübeliler çok iyi bilir.

     Kızgınlığın kaynağını bilenler, mağlubiyetin geleceğinden endişe edenleri çok iyi analiz ederler.

     Köşede sıkışan kedinin de, sakinleşmesini sabırla beklerler…