İnsanoğlu yaratılırken, farklı mizaca bürünmüş bir halde yaratılır. Robot gibi kurgulanmamış olmaları ondan.

     Geçmişini hem insan, hem de makine yaşamıştır, fakat geleceğini kurgulama işi insana aittir. Hem de geçmişini ve anını göz önünde tutarak, geleceğini kurgular. Olabilecek her türlü komplo teorilerini hiç atlama yapmaksızın oluşturur. Çevresindeki hemcinslerini bir an unutuverir. Başkalarını da kendisi gibi inandırma çabasına girer.

     Gaflet bu olsa gerek!

     İnsanoğlu, kendi beyin kapasitesi paralelinde hareket tarzını belirlerken, iç dünyasını da kendi bakış açısıyla renklendirir. Kendince doğru olanı kabul eder ve o doğrultuda hayatını kanalize etmeye çalışır. Sıkıştığı anlarda bile yardım isteme güdüsü, kendi kararıdır. Yardım istenmesi kararı da kendisince yapılmış olumlu hamlelerden biridir. Onun için insanoğlu hatasını zor kabul eden bir mahluktur. Hatayı kabul etmenin erdemlilik olarak nitelendirilmesi de bundandır. Çünkü herkesin kabul etmesi mümkün değildir.

     İnsanoğlu için başka bir dünya olmadığına göre, mutluluğun da bu dünyada sağlanması gerek. Varsa başka bir alem, ilgi alanımızın dışında. Yaşadığımız alem bu alem. O zaman dostluk, kardeşlik, adalet bu alemde sağlanmalı.

     İnsanlar kavim kavim yaratıldığına göre, her bir kavmin de kendi yurdu ve kendi kültürü olmalı. Kendi içinde dostluğu sağladı mı, diğer kavimlerle de komşuluk ilişkilerini ve yardımlaşma duygularını geliştirmeli. Hasım olmanın kötülük, hısım olmanın iyilik getireceğini idrak etmeli.

     İşte her farklı beyin, bu bağlamda kendi menfaatine olanı çok iyi tercih etmeli. Ortamın bozulması mı, yoksa dirlik ve düzenin sağlanması mı bizleri mutlu eder, bunun hesabını iyi yapmalı. Eğer sadece kendi mutluluğunu ön plana çıkaranlar varsa, onlar her zaman mutsuz olacaklarını bilmeli. Fakat başkalarıyla birlikte herkesin mutluluğunu isteyince, herkesin mutlu olabileceğini unutmamalı. Hür olma isteği de aynı çerçevede olmalı. Şöyle ki;

     Bir kişinin hürriyeti, hürriyet değildir!

     Herkesin, her istediğini yapması da mümkün olmamalı. Asgari müştereklerde birleşme zorunluluğu olmalı. Hem de saygı sınırları içerisinde olmalı. Tek taraflı fedakarlığın, kısa ömürlü olduğu unutulmamalı. Anlayış ve alçak gönüllülüğün insanı alçaltmadığını, bilakis yücelttiğini de göz ardı etmemeli.

     O halde, müstakil düşünen beyinler, kolektif bakış açılarına sahip olmalı. Kendisini bu alemde vazgeçilmezlerin arasında görmemeli. Çünkü, hiç kimse vazgeçilmez değildir.

     İnsanoğlu robot değil ama, robotu yapandır!

     Mutluluk, robotu yapana yakışır.