(Yüz sene onursuz yaşamaktansa altmış yıl onurlu yaşamayı kendinize hedef seçin)

 

Eline her ip geçiren, topaç gibi çevirememeli bizleri.

Ayaklarımızı yere sağlam basmayı, yaşam ilkemiz haline getirmeliyiz.             Evimizde, işyerimizde ve çevremizde vizyon sahibi biri olarak       tanınmalıyız.

Geleceğini planlayan, kendisini yenileyen, dünyaya faydalı olmaya ant içen saygın bir birey olma adına, her gün kendimize sözler vermeliyiz.

İtibarı yitik, geleceği bitik, kişilik travması geçiren basit insanlardan biri olmamalı ve bu tür insanlardan da uzak durmalıyız.

Umuda yolculuğumuz soluk soluğa devam etmeli, dünyada.

         Birlikte yollara koyulduğumuz yol arkadaşlarımızı sürekli coşturmalı, hayatlarına bitmeyen, tükenmeyen umut tohumları ekmeli ve onların da geleceğe sürekli umutla bakmalarını sağlamalıyız.

Adam gibi adamların görev yaptığı, profesyonel yönetim metotlarının uygulandığı, çalışanların kendilerini aileden saydığı işler kurmalıyız.

Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için yaşamalıyız ülküsünü hayatımıza misyon edinmek, bizlerin yegane hedefi ve temel felsefesi olmalı.

Bazı ezberleri bozarak, tozu dumana katarak maraton koşuları yapmalıyız hayatımız boyunca.

Kimsenin aramızdan ayrılmasını istemeyiz ama sırası gelenler dünyadan gitse de; kalanlarla, aramıza yeni katılanlarla, ilkeli hayat yolculuğumuza büyük bir coşkuyla devam etmeliyiz.

Bir gün bizimde dünya istasyonundan ayrılma zamanımız geldiğinde, gözümüz arkada kalmayacak şekilde, faydalı eserler bırakarak ayrılmalıyız dünyadan.                                  

Her şeyin değeri zorluğundadır, insanları rahat ve kolaya alıştıranlar asla onların dostları değildir. Çünkü kolay işleri herkes yapar. Ama zorluklar insanları tecrübe sahibi yaparak onları hayata daha sıkıca bağlar.

Önemli olan kimsenin başaramadığı zor işleri yapmaktır.

Bazen rüzgar ters yönden esebilir. Umut bağladığımız insanlar, bizleri üzebilir. Para uğruna, şan şöhret makam uğruna bazı insanlar yerlerde sürünebilir.

Hiçbirine aldırmadan başımızı dik tutmalı, güneşin yeniden doğacağı, rüzgarların arkamızda olacağı günleri umutla beklemeli, aldığımız her nefeste hayallerimizi yeniden yüreklendirmeliyiz.

Kolaylıkla elde edilen makamlar rüzgar hızıyla sahiplerini terk ederler. Hak edilmeyen koltuktan düşmek, merkepten düşmeye benzemez. Merkepten düşenler yalnızca acı duyarlar ama hak etmedikleri koltuktan düşenler hayattan koparlar.

Hak etmedikleri makam, unvan ve koltukları kaybedenlerin daha önce etraflarında pervane olan sahte seyyareleri, aniden onlardan uzaklaşırlar.

Onurlu yaşamak, korkusuz yaşamakla başlar.

Boyun eğmek, birilerinin koltuğunda parazit gibi büyümek, haksızlığa rağmen suskunmak, fikir beyan edememek, yanlışı eleştirememek, zalim güç karşısında; sen ne dersen doğrudur mantığıyla hayatı kolaylaştırmak, kişiliksizleşmek ve soysuzlaşmakla eşdeğerdir.

Bu dünyada ilkeli, onurlu, şerefli yürümek için emme basma tulumba gibi başkaları tarafından şekillenmemek gerekir.

Her türlü şekilciliğe karşı olmak gerekir.

Onurlu yaşamak; korkulara savaş açarak, kendisine korku fikri aşılayanlara;

Hadi oradan, siz mi çevireceksiniz beni inandığım yolumdan, diyebilmektir. 

Onurlu yaşamak; yalnızca hayatı adam gibi yaşayanların başardığı saygın bir yaşam şeklidir.