Klinik Endokrinoloji ve Diyabet Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Araz, “10 kilogram kayıp ile tüm nedenlere bağlı ölüm riskinde yüzde 20, diyabetik hastalarda kan şekerinde yüzde 50, kan basıncında 20 mmHg, kolesterol düzeyinde yüzde 10, trigliserid düzeyinde yüzde 30 düşüş sağlanabilmektedir” dedi.

Klinik Endokrinoloji ve Diyabet Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Araz, “Dünya Obezite Günü” dolayısıyla açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Araz, obezitenin Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi” olarak tanımlandığını belirterek, “Obezitede vücut yağ oranı erkeklerde yüzde 25’i, kadınlarda ise yüzde 30-35’i aşar. Obezite enerji alınması ve harcanması arasındaki dengenin bozulması ile genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi sonucu ortaya çıkar. Obezite sınıflaması kilogram cinsinden vücut ağırlığının metre cinsinden boyun karesine bölünerek elde edilen beden kitle indeksi (BKİ) ile yapılır ve beden kitle indeksinin 18.5-24.9 arasında olması normal olarak kabul edilir. Beden kitle indeksinin 25-30 arasında olması fazla kilolu, 30-40 arasında olması obez (şişman), 40’ın üzerinde olması ise morbid obez (hastalık derecesinde şişman) olarak sınıflandırılır. Bel çevresinin kadınlarda 88 cm’yi, erkeklerde 102 cm’yi geçmesi ise abdominal (karın) obezite olarak adlandırılır ve kalp damar hastalığı riskinin arttığını gösterir” ifadelerini kullandı.

Araz, obezitenin başta diyabet olmak üzere hipertansiyon, hiperlipidemi (kolesterol ve trigliserid yüksekliği), kalp damar hastalıkları, uyku-apne sendromu, karaciğer yağlanması, reflü, safra taşı, çeşitli kanserler, kısırlık, eklem kireçlenmesi ve depresyon gibi pek çok sağlık sorununa yol açtığının altını çizdi. Kilo kaybı ile vücut ağırlığında düşüşle birlikte sağlık risklerinde de azalma sağlandığına dikkat çeken Araz, “10 kilogram kayıp ile tüm nedenlere bağlı ölüm riskinde yüzde 20, diyabetik hastalarda kan şekerinde yüzde 50, kan basıncında 20 mmHg, kolesterol düzeyinde yüzde 10, trigliserid düzeyinde yüzde 30 düşüş sağlanabilmektedir. Obezitenin önlenmesinde ve tedavisinde sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivitenin arttırılması şeklindeki yaşam tarzı değişiklikleri birincil yöntemdir. Ancak yaşam tarzı değişikliğine rağmen kilo veremeyen uygun hastalarda ilaç tedavisi ve cerrahi yöntemler alternatif tedavi yöntemleridir” dedi.

Obezite tedavisinde ilaç tedavisinin yaşam tarzı değişikliğine rağmen beden kitle indeksi 30’un üzerinde veya diyabet, hipertansiyon, kalp damar hastalığı gibi eşlik eden hastalığı olup 27’nin üzerinde olan hastalara önerildiğini aktaran Araz, “Yine beden kitle indeksi 40’ın üzerinde veya eşlik eden hastalığı olup 35’in üzerinde olanlarda cerrahi uygun hastalarda alternatif bir tedavi olabilir. Ülkemizde ilaç tedavisi için Sağlık Bakanlığından ruhsatlı olarak biri gıdalarla alınan yağın atılmasını sağlayan ve ağızdan kullanılan, birisi beyin üzerine olan etkisiyle tokluk sağlayan ciltaltı enjeksiyon şeklinde kullanılan iki ilaç mevcuttur. Sağlık Bakanlığı ruhsatlı ilaçlar dışındaki kayıtsız satılan ürünlerin sağlık riski yaratabileceği unutulmamalıdır. Klinik Endokrinoloji ve Diyabet Derneği olarak kilo problemi olan kişilerin hormonal bozukluk ve obezitenin getireceği sağlık risklerinin değerlendirilmesi için doktor kontrolünden geçmelerini ve takip ve tedavilerini doktor kontrolünde yapmalarını önermekteyiz” açıklamasında bulundu.