İzmir’in Buca ilçesindeki Şerif Tikveşli İlkokulunda velilerin katıldığı seminerde konuşan Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Safiye Yılmaz, şeker hastalarında oluşan göz tahribatının erken tanı ile körlüğe gitmeden önlenebileceğini söyledi.

Şeker (diyabet) hastalığının bir çok organda hasara yol açtığını anlatan Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Safiye Yılmaz, Buca ilçesindeki Şerif Tikveşli İlkokulundaki seminerde, Türkiye’de diyabetin her geçen gün görülme sıklığının arttığını belirtti. Yılmaz, "Diyabet; ciddi organ kayıplarına neden olan, yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilen kronik bir hastalıktır. Hastalığın uzun dönem etkilerinde kalp-damar hastalıkları, böbrek sorunları, göz sorunları, körlük ve felç görülmektedir" dedi.

Diyabetin hastalarda bazı göz bozukluklarına zemin hazırladığına dikkat çeken Özel Ata Sağlık Hastanesinde görevli Prof. Dr. Yılmaz, "Örneğin; göz tansiyonu (glokom) ve katarakt (göz merceğinin bulanıklaşması) şeker hastalarında normalden iki kat fazla görülmektedir; ayrıca kas tutulumu ile şaşılık ortaya çıkabilir. En önemli göz bozukluğu diyabete bağlı retinopatidir. Diyabete bağlı retinopati, tüm dünyada görme kaybı yapan nedenlerin başında gelmektedir. Her yıl dünyada 25 bin şeker hastasını kör bırakmaktadır. Kör olma riski şeker hastalarında, şeker hastası olmayanlara göre 25 kat daha fazladır. Diyabetik retinopati, şeker hastalarının yaklaşık yarısında hafif ya da şiddetli düzeyde görülür" diye konuştu.

Diyabette göz sorunları; gelip geçici görme bozukluklarından, çift görmeye, kalıcı görme kaybına kadar bir çok farklı formda kendini gösterebileceğini ifade eden Prof. Dr. Yılmaz, şunları söyledi:

"Diyabetik retinopati, günümüzde gelişmiş ülkelerde dahi 20-65 yaş grubunda önde gelen körlük nedenlerindendir. Diyabetli hastada en sık karşılaşılan göz sorunu tıp dilindeki adıyla diyabetik retinopatidir. Diyabete bağlı olarak göz duvarının en içteki tabakası olan ve görme hücrelerinin yer aldığı ağ tabaka yani retina hasarıdır. Erken evre diyabetik hastalarda rahatsızlık kendini kanama ve sızıntılar şeklinde göstermektedir. İlerleyen evrelerde bu sızıntıları önlemek için yeni damarlar oluşur ancak bu oluşan yeni damarlar doğal damarların yapısında değildir ve kendileri de kanama ve sızdırmaya neden olurlar. Böylece bir kısır döngü ortaya çıkmış olur. Şekerin oluşturduğu tahribatı körlüğe gitmeden önleyebiliyoruz. Yine hastanın tansiyonunun yüksek olması böbrek hastalığının olması hamilelikte en çok bozan bir faktördür aslında."

Prof. Dr. Yılmaz, konuşmasının ardından velilerin sorularını yanıtladı.