Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Opr. Dr. Şafak Hatırnaz, tüp bebek tedavisinde, rahim zarında kalınlaşmanın sağlanmasında ve yumurta kalitesinin artırılmasında, kişinin kendi kanından elde edilen trombositten zengin plazma tedavisinin (PRP) başarıyı artırdığını söyledi.

Medicana Samsun Hastanesi Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Opr. Dr. Şafak Hatırnaz, PRP uygulamaları konusunda bilgi verdi. PRP’nin tüp bebek tedavisinde kişinin işleme alınan kanından elde edilen trombosit bakımından zengin plazmanın tekrar kendisine verilmesiyle uygulanan tedavi yöntemi olduğunu belirten Dr. Şafak Hatırnaz, “PRP uygulaması ile normalde gebelik şansı düşük olan çiftlerin de gebelik elde edebilme şansı yükselmektedir. Tüp bebek tedavisinin başarılı olmasında rahim zarının yeterince olgunlaşması önemlidir. Tüp bebek tedavisi, doğal yolla ve birtakım üremeye yardımcı tedavilerle gebelik elde edemeyen çiftlere bebek sahibi olma şansı tanımaktadır. Bu tedavinin başarılı olması için öncelikle sağlıklı bir embriyo elde edilmeli, bu sağlıklı embriyo sağlıklı rahim zarına sahip olan rahim içine yerleştirilmelidir. Embriyonun rahme tam olarak tutunması için de uygun bir rahim ve rahim zarı reseptivitesi (alabilirlik) denilen embriyonun yerleşmesini sağlayacak mikro çevre olmalıdır. Bu bağlamda gebeliğin gerçekleşebilmesi için pek çok hücresel ve moleküler olaylar zinciri işe koşulmaktadır. Rahim zarının embriyoyu alabilirliği de tüp bebek tedavisinin başarısı için önemli bir aşamayı oluşturur. Zira rahim iç zarında gerekli olgunlaşma sağlanamazsa embriyonun tutunma işlemi gerçekleşemez” dedi.

“PRP tedavisi uygulanarak, rahim zarı kalınlaşması sağlanması durumunda gebelik oranı yüzde 61 arttığını belirtmekteler”

PRP uygulamasının nasıl yapıldığı konusunda bilgi veren Dr. Hatırnaz, “Doğal yolla gebelik denemeleri ve üremeye yardımcı birtakım tedavi yollarının denenmesine rağmen istenen başarı oranının yakalanamaması durumunda bazı destek uygulamalarına ihtiyaç duyuluyor. Özellikle de başarılı bir gebelik için şart olan rahim zarı kalınlığının yeterli olmaması, rahim zarının istenenden daha ince kalması ve önceden rahim zarında oluşan yapışıklıklar açıldıktan sonra uygulanan tedaviyle kalınlaşmayan kadınların kendi kanlarından elde edilen trombositten zengin plazma tedavisi uygulanmaktadır. Bu konuda yapılan birçok araştırma; tüp bebek tedavisi uygulamaları sırasında rahim zarı kalınlığı gereğinden ince olan hastalara, mevcut tedaviye ek olarak hastanın kendi kanından elde edilen PRP serumunun rahim zarına uygulanmasının gebelik başarısını artırdığını gösteriyor. Uzmanlar, tüp bebek tedavisi sırasında PRP tedavisi uygulanarak, rahim zarı kalınlaşması sağlanması durumunda gebelik oranının 61 arttığını belirtmekteler” diye konuştu.

“PRP, yumurta kalitesini artırmada da etkili olabilir”

PRP’nin, kadının kendi kanından elde edilen trombosit bakımından zengin kanın kadının rahmine tekrar verilmesi işlemi olduğunun altını çizen Hatırnaz, “Bu uygulama tüp bebek tedavisinde sadece rahim zarını uygun kalınlığa getirmek için değil, kötü yumurtalık rezervini iyileştirmek için de kullanılabilmektedir. Bu konuda yapılan araştırmalarda, kötü yumurtalık rezervine sahip olan, serum AMH ve FSH düzeyi bozulmuş olan ve bir yıldan fazla zamandır adet görmeyen kadınlara PRP desteği yapılmıştır. Bu kadınların yumurtalıklarına ultrasonla izlenerek PRP enjekte edilmiştir. Yapılan işlem sonunda, yumurtalık fonksiyonlarının bozulduğu bilinen kadınlarda serum AMH ve FSH düzeylerinde düzelme sağlanmış, ortalama 2,5 ay sonra yapılan tüp bebek denemelerinde de başarılı bir yumurta toplama süreci elde edilmiştir. Bunlardan kaynaklı olarak da uzmanlar, PRP işleminin yumurta kalitesinin artırılmasında da etkili olabileceğini belirtmekteler” şeklinde konuştu.

PRP uygulamasının hangi kişiler için uygun olduğu hakkında da bilgi veren Hatırnaz, “PRP uygulaması; daha önceden tüp bebek tedavisi denemiş ve başarısız olmuş, rahim zarının yeterince kalınlaşmadığı tespit edilmiş, yumurtalıklarında çok ciddi bir sorun olmayan, genellikle ileri yaşta olan ve yumurtalık rezervleri oldukça azalmış, menopoza giriş döneminde olan, ancak yumurtalık fonksiyonunu yeniden başlatmak amaçlanan kadınlar için uygundur. PRP uygulamasının yapılma geçmişi çok da eski değildir. Bu sebeple de hem klinik uygulama alanını kısıtlıdır hem de genel bir başarı oranından bahsetmek çok da mümkün değildir. Ancak uzmanlar PRP uygulamasının tedavide ortalama yüzde 60’lık bir başarı getirdiğine dikkat çekmekteler” ifadelerini kullandı.

“PRP tedavilerinin ardından geçen 3 -4 ay içinde etki olumlu gözlenebilmiştir”

Şimdiye kadar uygulanan PRP tedavilerinin ardından geçen 3 -4 ay içinde etki olumlu gözlenebildiğine dikkat çeken Hatırnaz, “Ancak PRP uygulaması henüz yeni sayılabilecek bir işlem olduğu için tedavinin uzun vadedeki etkisini tam olarak tahmin edebilmek kolay olmayabiliyor. Bu bağlamda PRP tedavisinin etkisi sadece 7 -8 aylık birkaç kez yumurta üretimi sağlayan bir etki mi yoksa sonrasında da devam eder mi bununla ilgili kesin yargılarda bulunmak için henüz erkendir. Zira PRP yöntemi henüz çok yeni bir tıbbi uygulamadır ve bu sebeple de sonuçların kalıcılığı konusunda emin olmak mümkün değildir, ancak PRP tedavisinin de birkaç kez uygulanmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır" açıklamasında bulundu.

PRP nasıl bir tedavidir?

Tüp bebek tedavisinde başarı şansını artıran PRP, kadının kendi kanının içinden izole edilen plaketlerin (kan dokusunun içerisinde bir hücre türü) laboratuvar ortamında zenginleştirilmesi ve yumurtalık içerisine enjekte edilmesi ile yapıldığını belirten Hatırnaz şunları söyledi: “PRP tedavisinin temel amacı, zenginleştirilmiş plaketlerin içinde bulunan büyüme unsurlarının, yumurtalıklarda mevcut olan stabil kök hücreleri tetiklemesi ve büyütmesidir. Bu sayede yumurtalıklardaki kök hücreler gebeliği gerçekleştirecek yumurta hücresi haline getirilebilir. Bu işlem hem yumurtalık rezervi azalmış olan kadınlarda hem de menopoza giren hastalarda başarı elde edilebilmesini olanaklı kılmaktadır. Kadının yaşı, menopoza giriş dönemi kadar geldiğinde elbette ki, yumurtalıklar ve yumurtalıklarda bulunan kök hücreler yaşlanmaktadır. Ancak günümüzün araştırmaları bağlamında buna net bir yanıt vermek doğru olmayabilir. Zira bu konuda kesin kabul gören bir kanı bulunmamaktadır. Bilinen bir gerçek var ki; kişinin vücudunda bulunan kök hücreler de kişi ile birlikte yaşlanmaktadır. Bununla birlikte yaşlanan kök hücrelerin daha genç kök hücrelere oranla fonksiyonlarında ciddi bir düşüş de gözlemlenmektedir. Ancak sayısız kök hücresinin bulunduğu bir alanda az da olsa farklılaşma becerisini kaybetmemiş olan kök hücreler bulunabilmekte ve onların aktif hale getirilebilmektedir. Bu bağlamda elbette ki tüm kök hücrelerin başarılı bir şekilde aktif hale getirilmesi mümkün olmamakta, sadece küçük bir bölümü fonksiyonel hale getirilebildiğinde, bu da başarılı bir gebelik için yeterli olabilir. Uygulanan PRP tedavisi sonrasında kök hücre aktivasyonu ile yeni hücre oluşumu sağlanabilirse, elde edilenlerin genetik açıdan da doğru bölünebilmesi (mayoz bölünme safhasında) çok önemlidir. Bu sebeple de PRP tedavisinden hemen sonra 2 aylık bir hormon tedavisi uygulanır. Bu tedavi ile yumurta oluşumu ve gelişimi (oogenez) safhalarında gerekli büyüme faktörlerinin takviyesinin yapılması hedeflenmektedir. Bu şekilde yumurtaların kalitesinin de yükseltilebilmesi amaçlanırken, yumurta kalitesinin tespit edilmesinin tek yolu laboratuvar ortamında izlemektir. Ayrıca tüp bebek tedavisi ile gebelik durumunda, pre-implantasyon genetik tanı metodu ile kromozomsal analiz yapılması yoluna gidilir. Bu sayede elde edilen embriyoların kromozom yapısı incelenir ve sağlıklı olanları seçilebilir."