“Ünlü yazar AntonCehov diyor ki;
Hayata karşı ilk küskünlüğümüz, yanımızda sandığımız kişileri karşımızda görmemizle başlar.
Bu mükemmel söz yaşadığımız çağda insan ilişkilerini kavrama açısından çok büyük önem arz etmektedir.
21.yüzyılın en büyük hastalığı, insanların birbirlerine güven duyamama duygusunun hızla artmasıdır.
Dost sözcüğü, yaşadığımız yüzyılda yitirdiği anlam kadar, hiçbir yüzyılda değerini bu derece yitirmemiş ve dost sözcüğünün içeriği hiçbir yüzyılda bu kadar boşaltılmamıştır. Yaşadığımız asırda dost; yalnızca dört harfli bir sözcük olarak günlük hayatta varlığını sürdürmeye devam eden ama ruhunu ve manevi atmosferini hızla kaybeden bir sözcük haline gelmiştir.
Dünyada yaşadığımız şu süreçte; dost sözcüğünün tam zıttı olan düşman sözcüğü ise delikanlılığını ve yürekliliğini hızla yitirerek, önüne aldığı gizli ve sinsi sıfatıyla, kötülüğünü gizleyip, toplumlarda kendine oldukça fazla yer bulmayı başarmıştır.
Birinin arkasından, yüzüne söylenemeyecek şeyleri konuşmak abesle iştigaldir. Asla dostane bir davranış olarak kabul edilemez. Ama yaşadığımız yüzyılda, bırakın birilerinin arkasından konuşmayı, birilerinin arkasından küfredenleri bile kısa bir süre sonra, kol kola girmiş vaziyette samimi görmeye alıştı artık gözlerimiz.
Dünya menfaatlerinin değer yargılarını altüst ettiği bu çağ, dürüstlüğü şiar edinerek yaşamak isteyen insanların çağı değildir. İnsanlık olarak, düzenbazlığın, arabozuculuğun, kıvrıklığın, yamuk yumukluğun, kibirin prim yaptığı, doğruluğun, dürüstlüğün, mütevaziliğin, arabuluculuğun kendine yer bulamadığı karanlık bir tünelden geçiyoruz.
Yaşadığımız dünyada hayatımızı sürdürdüğümüz şehirlerin tümünde, gerçek dost terimi rafa kaldırılmış, menfaatler yumağının belirlediği sahte dost terimi kendine zirveler oluşturmuştur. Dostlarının doğru sözlülüğünden rahatsızlık duyup, susturulmaları için sonsuz gayret sarf edenlere çanak tutan, yüreği beş para etmez insan müsveddelerinin sayılarının her geçen gün hızla arttığı bir çağdayız.
Her şey dünyada daha müreffeh hayat sürebilmek adına asli değerlerden ödün vermekle başlıyor. Hâlbuki dünya denen şu misafirhane kimseye baki olmayacak bir durak, bir istasyondur. Ama üzerinde beklediğimiz süre içerisinde, dünya istasyonunda asil bir iz bırakmak varken, dünyadan sonraki istasyonu düşünmeden hırsa kapılıp firavunlaşmak, ne kadar ahmakça bir duygudur.
Bakın Mevlana Hazretlerifiravunsu duyguları yüreklerinde yeşertenlere, nasıl nasihat ediyor.
Dünyanın esir aldığı insanlar için Hz. Mevlana diyor ki;
“Ey İnsanoğlu hırsı bırak, kendini boş yere harcama!
Şu toprak altında çırak da bir, usta da…”
İnsan bilimciler de insanları dünyada yaşadıkları sürece bağlı olarak ikiye ayırıyorlar
“Birincisi; zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşen insanlar,
İkincisi; zaman geçtikçe yüzsüzleşen insanlar.”
Maalesef yaşadığımız çağda zaman geçtikçe hatalarını görmezden gelip yüzsüzleşen arsız insan sayıları çok daha fazladır.
Ünlü Şair Can YÜCEL’in şiirsel bir yazısında, yaşadığımız çağda sürekli yaşanan insan ilişkilerine ışık tutan ve beni de oldukça etkileyen mükemmel bir söz var.
Sizlerle bu sözü paylaşarak yazımı noktalamak istiyorum.
İşte o mükemmel söz;
İnsanlara değer verirken lütfen çok dikkatli olun.
Asla gereğinden fazla değer vermeyin.
3 kuruşluk insanlara 5 kuruşluk değer verirseniz, geriye kalan 2 kuruşa gözlerini kırpmadan satarlar sizi.
Gerçek dostlar; bir ellerine dünya, bir ellerine ay konulsa bile, gene de dostlarını satmayacak kadar onurlu insanlardır.
Ne mutlu sayıları az da olsa, böylesine dostları olabilenlere…”