Evliliğin her bir evresinin kendi içinde farklı dinamikleri vardır. Her dönemde bir takım sorunlar ve krizler yaşanabilir. Bazen çiftler bu krizleri sağlıklı bir şekilde atlatabilirken bazen de bu kriz dönemini iyi yönetemezler ve sorunlar içinden çıkılmaz bir hal alır. Bu süreçte de çoğunlukla boşanma artık kaçınılmaz bir son olarak görülebilir.

Boşanma, evlilik birliğinin fiziksel, duygusal, mekânsal ve hukuksal anlamda sonlandırılması anlamına gelir. Gerçekte boşanma bu dört bağlamda oluşturulmuş olan bağların kopmasıdır. Fiziksel boşanma, evlilik birlikteliğinin fiziksel anlamda koparılmasıdır. Yatakların ayrılması, cinsel birlikteliğin son bulması, evlerin ayrılması ve bir takım fiziksel düzen değişikliklerini örnek verebiliriz. Çoğunlukla boşanma kararı aldıktan sonra boşanmanın en hızlı evresidir. Duygusal boşanma, fiziksel boşanmanın tam tersidir. Duygusal anlamda boşanma karmaşık bir süreçtir. Bazen insanlar duygusal anlamda bir evliliği sonlandırsa bile bir takım sebeplerden dolayı fiziksel anlamda devam ettirebiliyor. Ya da bunun tersi olarak fiziksel anlamda boşanma gerçekleşse bile bazı kişiler boşanma sürecini duygusal anlamda hemen sonlandırmakta zorluk çekebiliyor. Mekânsal boşanma, taraflardan birinin kesin suretle evlilik birliğinin devam ettiği alanı terk etmesidir. Bu boşanma bağlamında kesinlikle mekânsal ve fiziksel anlamda temas yoktur. Ancak duygusal anlamda bağ hala devam ediyor olabilir. Hukuksal bağlamda boşanma ise yasal anlamda oluşturulmuş bağların hukuksal anlamda sona erdirilmesidir. Hukuksal boşanmayı kendi içinde tek taraflı, çekişmeli boşanma ve anlaşmalı boşanma olarak ele alabiliriz. Anlaşmalı boşanmada taraflar sadece boşanmanın getirdiği zorluklarla ve yeni bir adaptasyon süreciyle ilgili sorunlar yaşarlar. Ancak çekişmeli boşanmalar çiftler için yıpratıcı bir süreçtir. Bu durumda çiftlerin birbirlerine karşı düşmanca tutumlar sergilediklerini, mal davaları üzerinden ve ya daha da kötüsü bir çocuk varsa çocuğu kullanarak tarafların birbirlerine zarar vermeye çalıştıklarını gözlemleyebiliriz. Taraflar yaşadıkları olayın duygusal yoğunluğu nedeniyle yaptıkları yanlışları fark edemeyebilirler. Bu nedenle boşanma kararını aldıktan sonraki süreçte kendilerine ve karşı tarafa biraz zaman tanımalı ve olabildiğince anlayışla yaklaşmaya çalışmalıdır. Çünkü boşanma süreci her iki çift için yeni bir durumdur ve herkes için yeni bir düzen anlamına gelir. İş ilişkileri, arkadaşlık ilişkileri, geniş aile ile olan ilişkiler, kişilerin paylaştıkları roller, hitaplar, yaşam tarzı, sorumluluklar, maddi ve manevi anlamda daha birçok konuda her iki taraf için değişiklikler olacaktır. Ve tüm bu alanlarda da karşılaşacakları bir takım zorluklar olabilir ve sürece adapte olmakta zorluk yaşayabilirler.

Boşanma kararı alındıktan sonra öncelikle nasıl ki evlilik kararları geniş aileye birlikte iletildiyse boşanma kararı da ailelerle birlikte paylaşılmalı ve bu bağlamda sorumluluk tek bir tarafa yüklenmemeli. Aynı şekilde arada bir çocuk varsa çocuk boşanmanın ne olduğunu sormadan anne ve baba çocuğa bu süreci beraber anlatmalı. Velayet konusunda ise 0*6 yaş arasında olan çocuk annenin şartları uygunsa kesinlikle annede kalmalı, 6 yaştan sonra ise kanunların değerlendirdiği şartlar dışında çocuğun da fikri alınmalıdır. Sonrasında ise velayet sonucu ne olursa olsun çocuğun 15 yaşına kadar anne ve baba figürü eksiksiz olmalıdır. Çocukla ilgili durumlarda anne ve baba rolleri üzerinden her iki tarafın da üzerine düşeni yapması gerekir. Bu noktada tek bir taraf hem anne hem baba olmaya çalışmamalıdır. O nedenle eşler bu konuyu aralarında konuşmalı ve rollerin getirdiği ebeveyn olma sorumluluklarını kati suretle yerine getirmelidir. Mümkünse çocuğun her iki ebeveynin evinde de odası olmalı. Bu konu çocuğun aidiyet hissi için önem taşır.

Tüm bunların amacı çocuğa biz senin her zaman annen ve baban olarak yanındayız mesajının her bağlamda aşılanmasıdır. Çocuğun boşanmayı anne ve babayı kaybetmek olarak yorumlamaması önemlidir.

 Anne ve baba birbirlerine ne kadar öfkeli olurlarsa olsunlar çocuğa karşı asla birbirlerini kötüleyici ve çocuğu etkileyecek yargılarda bulunmamalıdır. Çünkü iyi bir eş olmak başkadır, iyi bir anne ve ya baba olmak başkadır. Ayrıca hiçbir ebeveyn çocuğu kullanmak adına ona pahalı hediyeler alıp rüşvet bağlamında değerlendirilecek durumlara girmemelidir.  

Boşanma aileyi ikiye böler ve bu durumda çocuğun velayeti hangi tarafta kalırsa kalsın aile aidiyetinin devam etmesi için çocuk ihtiyaç duyduğu doğrultuda, istediğinde karşı tarafın akrabalarıyla görüşmelidir. Çünkü geniş aile bağları çocuk için önemlidir. Çocuk ben önemliyim, değerliyim diye düşünür ve sevildiğini hisseder. Bunu hisseden çocuk psikolojik açıdan daha iyi hisseder. Ancak bu noktada da akrabalık ilişkileri üzerinden çocuğun anne ya da babası kötülenmemelidir.

Boşanma sürecinde çiftler çocuğun velayeti söz konusu olduğunda öfkelerine yenilerek bir takım hatalar yapabiliyor. Ancak unutulmamalıdır ki, bu süreçte öfkeyle atılan adımlar çocuğa zarar verecek ve geri dönüşü olmayan kötü izler bırakacaktır. Bu nedenle çiftler çocukla ilgili her konuda ortak bir yol izlemeli eğer başaramıyorlarsa mutlaka bir uzmandan destek almalıdırlar. Boşanma süreci iyi organize edildiğinde hatta mümkünse bir uzmandan hem çocuk için hem de taraflar kendileri için destek aldıklarında bu süreçten sonra daha sağlıklı ilişkiler kurabildiği görülmüştür. Bu nedenle boşanma öncesinde ya da boşanma sonrasında psikolojik destek almaktan çekinmeyiniz.