1939 yılının 26 Aralığı 27 Aralığa bağlayan gecesinde, saatler gece yarısı 02: 00 yi gösterirken Erzincan’dan göğe ulaşan toz bulutlarıyla birlikte, acılar, feryatlar ve ağıtlar da semâya yükselir adeta.

33 bin insan saniyeler içerisinde can verir yıkılan binaların altında.

Zaten tarih boyunca farklı aralıklarla beşik gibi sallanmış hep bu şehir.

Yaşanan bu sallantıların birçoğunda Erzincan defalarca yıkılmış, toplu can kayıpları yaşanmış nice ocaklar sönmüş, nice çocuklar yetim ve öksüz kalmış, nice analar evlat acısıyla yüreklerine taş basarak geriye kalan yaşamlarını sürdürmüşlerdir

Erzincan’da yaşanan her büyük zelzele sonrasında kitleler halinde insanlar toprak altında kalmış, katmerli acılara rüçhan olan bu şehrin aziz halkı, tekrar ayağa kalkarak şehirlerini yeniden kurmuşlardır.

Yaşanan her deprem sonrasında sağ kurtulmayı başaran, yürekleri tarifi imkânsız acı ve ıstıraplarla dağlanan insanların bir kısmı, çareyi şehri terk etmekte bulsa da, önemli bir kısmı ise yeniden şehrine sahip çıkarak bu şehirde yaşam mücadelesine devam etmiştir.

Erzincan da yaşanan büyük zelzele felaketleri sonrasında geride kalan insanlar, yürekleri yakan büyük acılar yaşamış ve bu yaşadıkları acıları ağıtlara dönüştürerek tüm dünyanın Erzincan’a ağladığı ezgiler oluşturmuşlardır.

Evet, Türkiye tarihinin en ciddi zelzele felaketi olarak tarihe geçen 1939 Erzincan depreminde 33 bin kişi hayatını kaybetmiş, 100 bin kişi yaralanmış, 118 bin ev ise tamamen yıkılmıştır.

Bugün tarihler 27 Aralık 2020 yi gösterirken 81 ci yıldönümünü idrak ettiğimiz bu acı depremin yaşattığı o inanılmaz acıları, rahmetli babamdan birkaç kez dinlemiştim.

Aradan onlarca yıl geçmesine rağmen kız kardeşini ve yeğenlerini bu depremde kaybeden babam bu felaketi her anlattığında ağlardı. 

Soğuk bir kış gününde gece yarısı saat 02-00 sularında yüzey dalga büyüklüğü 7.9 olan, Richter ölçeğine göre büyüklüğü 7.2 olarak ölçülen, oldukça şiddetli ve can alıcı bu deprem, Erzincanlıların hafızasından hiç ama hiç çıkmamıştır.

Dedelerimizin, babalarımızın yaşadığı bu korku kuşaktan kuşağa anlatılmıştır. Bizler her aralık ayı geldiğinde gene zelzele mi olacak diye korkardık. Yıllar gene zelzele mi olacak korkusuyla geçerken tarihler 13 Mart 1992 ye geldiğinde ise bu defa da bizim kuşaklar, bu tarifi imkânsız deprem acısıyla tanıştılar.

Evet, bu büyük acı ve çaresizliğin ne anlama geldiğini yıllar sonra bizlerde yaşadık. Zelzele bizlerde de tarifi imkânsız acılar ve ıstırap merkezli hafızlar oluşturdu.

Erzincan deyimiyle diyoruz ki;  “gide de geri gelmeye o kara günler” bir daha Rabbim yaşatmasın o çaresizliği bu güzel şehrimize.

13 Mart 1992 depreminden bu güne gelinceye kadar 28 yılı geride bıraktık ama bu 28 yıl içerisinde hala o acıyı unutamadık. Çünkü 28 yıl önce şehir bir daha yıkıldı. Bu defa bin civarında can kaybımız oldu.

13 MART 1992 Depremi sonrasında Erzincan’da yaşamını sürdürme kararı veren biz Erzincanlılar, bu son yaşadığımız depremden büyük dersler çıkardık. Binalarımızı depreme oldukça dayanıklı hale getirdik. Çünkü bu son deprem de gördük ki, Kuzey Anadolu deprem fay hattında olan şehrimizde yeni acılar her an yaşanabilir.

Bu acı vesile sonucunda ülkemizde ve dünyada depreme dayanıklı binalar inşa eden şehirlerarasında yer almayı da başardık çok şükür.

Bu gün 13 Mart 1992 depreminin üzerinden 28 yıl geçti. Bu geçen süreçte şükürler olsun ki büyük fay hareketleri oluşmadı. Ama faylar arasındaki bu hareketsiz süreç, şehrimizde yeniden şiddetli bir depremin olabileceğini sürekli hafızalarımızda canlı tutmaya devam ediyor maalesef.

Birkaç gün önce ülkemizin önemli Deprem uzmanlarından biri olan Profesör Dr. Naci Görür’ün Erzincan’da 7 şiddetinin üzerinde yeni bir deprem beklentisinden bahsetmesi, bizleri yeniden korku ve endişeye sevk etmiştir.

Bu haberden sonra kentsel dönüşümü Erzincan belediyesi tarafından başlatılan Kızılay ve Hocabey mahallelerinin kentsel dönüşümleri daha da hızlandırılmalı. Bu konuda devletimizde gerekli kolaylıkları hızla sağlamalıdır.

İlimizde depreme dayanıklılık konusunda güvensiz olan konut ve işyerleri varsa resmi kurumlarca ivedilikle tespit edilmeli ve gerekli tedbirler süratle alınmalıdır.

İnsanları depremlerin değil, depremlere karşı önceden alınmayan önlemlerin öldürdüğü unutulmamalıdır.

Bu şehir her zaman 7 ve üzerindeki depremlere hazırlıklı olmalı ve bu şehirde yaşayanlar bu gerçeği asla unutmamalıdır.