Olur ya! Bazen insanın aklını, hatıraları istilâ eder... eskiden diye başlar söze ya da düşünmeye... ve kısa bir zaman diliminde, birbirine bıçak sırtı kadar yakın duran haz İle hüznü bir arada yaşar, insan. Bir an yaşadığı zamanın kirli rûhundan sıyrılan insan, yaşadığı şehrin temiz mazisinde bulur kendini...
Gittikçe artan yalnızlığımızdan mıdır nedir? Bende de öyle bir an sadır oldu İşte... Başında ortaokul şapkası! Bir an, Erzincan Lisesi’nin Ortaokul kısmında okuduğum yıllarda buldum kendimi. Memleketim Erzincan’ın, sanki hünerli bir elin cetvelle çizdiği sokaklarında gezdiğim, çocukluk yıllarımda...
Erzincanda o sokakları, henüz dostluklar terk etmemişti, o yıllar... O şehrin çocukları; Vefa’nın İstanbul’da bir semt adı olduğunu öğrenmeden önce, vefanın insani bir meziyet olduğunu, o sokaklarda öğrenmişlerdi...
“Sokak çocuğu” çağrışımı, lafzı ve manasıyla o sokakların fersah fersah uzağında idi... ne ucuz şarap içmek, ne ucuz yolları arşınlamak, ne ucuz düşler kurmak, ne de ucuz ölümlere talip olmak, o sokaklarda neşvünema bulmazdı.
Sevgi, şefkat, merhamet, ülfet ve dahi insanlık namına nice meziyet, o sokakların nabızlarında atardı... O sokakları, yaşama hazzının parıltısı gözlerinden eksik olmayan çocukların bakışları aydınlatırdı!...
Sadece iki müşahhas örnek, sıraladığımız düşüncelerin teyidine fazlasıyla yetecektir sanırım.
Erzincan Lisesini; “Türkiye liseler arası bilgi yarışması”nda Türkiye birincisi yapan çocuklar da...
“Türkiye liseler arası futbol müsabakaları”nda Erzincan Lisesi’ni Türkiye birincisi yapıp, Dünya şampiyonasında Türkiye’yi, Fransa’da temsil eden çocuklar da...
O sokakların erdemlerinden nasipli, o sokakların aydınlık yüzlü çocuklarıydı...
Bu gün itibarıyla; ekonomik getiriye odaklı yapılaşma, eski sokakları tamamen kültürü ve ruhuyla birlikte fiziken yok etti...
Bize de o günlerde;
hissedarı olduğumuz erdemlerle içimize sindirdiğimiz hayatlarımızdan, sadece hatırladıkça burunlarımızda tüten buhur kokuları kaldı...