Türk’ün kaderimi desem yoksa tarihinden, geçmişindeki badirelerden ve öğütlerden ders çıkarmadan şuursuzca hareket sergilemesi mi desem bir türlü karar veremedim.

Değerli Ülküdaşlarım ve dava arkadaşlarım; maalesef ki bu seferki serzenişim camiamızadır. Bizim mücadelemiz fikri ve ilmi bir tabanlı aksiyonel bir ideolojik mücadeledir. Elbette bu mücadelemizi siyasi hamle ve başarılarla taçlandırarak davamızın sosyolojik ve gündelik alandaki pencereye yansımasını ve tanıtılmasını sağlamalıyız. Elbette ki siyasi arenadaki başarılar anlama, anlatma ve anlaşılma kabiliyetimizi göstermektedir.

Bununla beraber belki bugün ki yapılan siyasi hamlelerimizin okunması ve okutulması hakkında bir takım hatalar yaptık, belki milletimize kendimizi anlatamadık, belki yüce milletimiz bizi anlamadı veya anlamak istemedi, belki siyasi potansiyelimizin altında bir oy oranı aldık, belki de siyasi arenadaki kararlı seçmen potansiyelimizin sınırlarında kaldık. Bir siyasi yenilgi, kayıp, kazanç vs. ne açıdan bakarsak ne görmek istersek onu görürüz işte…

Şimdi elbette bir davaya gönül vermiş ve bu davanın siyasi kanadı olan bir partiye oy vermiş olduğumuz için siyasi hamleler, yenilgiler veya kazançlar şahsımızı doğrudan ilgilendirir. Elbette gerekli dozda öz eleştiriler yapılabilir. Fakat şu anki durumu, eleştirileri veyahut eksiklikleri bu işin uzmanları olan siyasetçiler, sosyologlar, psikologlar, antropologlar, vs. çözümlemelidir. Bu demek değil ki oy veren seçmen  fikrini beyan etmesin! Fakat bu durum “ mazi, hal ve istikbal” değerlendirmesinin bilimsel ve sosyolojik bir yolla fikri ve siyasi sahamızın güçlendirilmesi, muhafaza edilmesi veyahut yenilenmesidir. Bu durumun çözüm odağı zannımca ilimdir, fendir.

Şimdi siyasi arenamızda yaşanan bu durumdan kaynaklı Genel Merkez yönetimi, taban, tavan ve muhalif rüzgarlardan kimciyiz, neyciyiz ? Kimin tarafındayız, neyiz ? Bunları bir kenara bırakıp çuvaldızı kendimize bir Batıralım !!!  Öncelikle bu davaya gönül verenler olarak bizler birer Ülkücü adayıyız. Ülkücü olmaya çalışan bireyleriz. Ülkücü; adamın adamı olmadı, olmaz ve olmayacaktır. Ülkücü; Türklük fikir muktesebatıyla ve İslam ahlak ve faziletiyle yoğrulmuş bir davanın adamıdır. Asla bir insanın şahsi çıkarına hizmet etmez, davasına, milletine ve bütün insanlığa hizmet etmeyi şiar edinmiştir.Ülkücü Türk-İslam fikir muktesebatına hizmet eder. Töresinden ve İslami şeriattan kopmadan aktörlere ve aksiyonlara yön verir, takdir eder, tenkit eder, vs…

Camiamız ve fikri muktesebatımız asırlardır hep tehlikelerle boğuşmuştur. Büyük badireler atlatmıştır. En sonunda hak olan ve kazanan tarafta olmuştur. Ülkücünün hedefi zafer değil seferdir. Sefere başlayıp o yolda mücadele etmek ülkücünün görevidir. Fakat bu sefer yolundaki zafer Allah’tandır. Bu beşeri dünya bir imtihan dünyasıdır. Bu alemdeki tek hedefimiz ve gayemiz imtihan dünyasındaki beşeriyete nizam verme ve dosdoğru yaşayarak İlayi Kelimetullah davasını yayma ve mutlak hak sahibi Allah’a ulaşmaktır. Ülkücüler, bu imtihan dünyasındaki sınavını fikir, iman ve aşk ile yoğrulmuş Türk töresini İslam ahlak ve faziletiyle aydınlatarak vermektedir. Ülkücülerin tek mücadelesi hak ile batılın savaşında, haktan taraf olup liyakatli,ehliyetli, fikren ve imanen donanımlı birer ülkü şahsiyeti şeklinde olarak, bir rol model olmak ve batılla mücadele etmektir.

Maalesef ki günümüzde vicdan azabıyla izlediğimiz bizleri kahreden bir durum şudur ki; İslam alemi ve Türk dünyası sürekli kendi içinde yanan bir fitne ateşiyle yanmakta, kardeş kardeşi kırmakta ve katletmektedir. Bu hakkın batıla yenilmesi ve batılı kendine ilke edinmesi demektir. Ne yazık ki hak yolda nefsimize yenilerek batılla birlikte hareket ediyoruz. Kazananın mutlak doğru hak olduğu bir mücadelede nefsi ve şahsi ferasetler yüzünden batılla hareket edip, hak tarafa zarar ve zahiyat vermekteyiz. Bir Müslüman’ın, bir Türk’ün ve bir Ülkücünün bu duruma üzülmemesi, bu dertle dertlenmemesi mümkün değildir.

Değerli Gönüldaşlarım ve Arkadaşlarım biz Ülkücüler olarak İslam aleminde ve Türk dünyasında yaşanan bu vehametli olaylarla yeterince dertli ve kederliyken birde bu düzene nizam vermeyi şiar edinmiş bir camianın şahsiyetçi taraf mücadelesi yapmasına, şahısçılık oynaşmasına müsaade edemeyiz ve buna müsama gösteremeyiz. Çünkü İslam alemi ve Türk dünyası vahim durumdayken bu vehametle dertlenen ve kederlenen bir neslin kendi içinde bir vehamete uğramasını, kaybedenin Ülkücülerin ta kendisi olacağı bir haksız ve kazançsız bir batıl vari mücadeleye müsaade etmek sadece Ülkücülerin, şahısların ve tarafların kaybı değil, kan gölünde yüzen gözü yaşlı İslam aleminin ve Türk dünyasının mağlubiyetidir.

Ülkücüler eminim ki bu ayrışmaya ve mağlubiyete müsaade etmeyecektir. Çünkü Türk töresi ve İslam şeriatı toy(mahkeme) toplanmadan, istişare yapılmadan ve yargılamadan infaz ve hüküm vermeyi yasaklamıştır. Eğer eleştiriler ve öngörüler sunulacaksa kurultay kurulur, toy toplanır, mahkeme yapılır.Ülkücü irade hakkı söyler, zararı söyler ve bu neticede infaz yapılır. İnfaz yapıldıktan sonra fitne ezilir ve hak mücadeleye devam edilir. Toyda konuşulan konuşulur, karar alındıktan sonra herkes karar tabi olur. Ancak bunun dışındaki tenkitler, hakaret vari söylemler ve eylemler gayri ahlaki ve gayri hukukidir. Çünkü Ülkücüler liderini ve teşkilatını koruyup, kollayarak kendi fikri, manevi ve iktisadi değerlerini korurlar.Aynı şekilde lider ve teşkilatta aynı hassasiyetle tebaasını korur ve onlara sahip çıkar.

Değerli Ülküdaşlarım; gelin lider, teşkilat ve doktorin ilkemizden ödün vermeyelim, bu gayri ahlaki ve gayri hukuki eylem ve tavırlarımıza son verelim. Bizim davamız hak, yolumuz hak, bu hak yolda mücadelemiz ahlaki ve hukuki değerlere dayanmalıdır. Eğer sözümüz varsa toyda söyleyelim, sonrada toyda çıkan karara biat ederek fitne fücurun başını ezelim. Haddi aşmaya, hattan taşmaya, hak yoldan şaşmaya hakkımız yok. Gelin bir olalım, iri olalım, diri olalım. Gelin biz, biz olalım. Allah’a emanet olun. Saygılarımla…