Selçuk Özdemir'in Kaleminden...

Erzincan denince akla ilk gelenlerden biri, maalesef, depremler oluyor. 27 Aralık 1939... Erzincan, 7,9 büyüklüğünde bir depremle adeta haritadan silindi. Taş üstüne taş kalmadı. 13 Mart 1992’de gelen 6,8’lik deprem... Bu iki büyük felaket, şehrin tarihine kazınan derin acı izler bıraktı. Bugün dönüp baktığımda bir Erzincanlı olarak hep aynı soruyu soruyorum: "Eğer bir gün yine o çapta bir deprem yaşanırsa, şehir olarak gerçekten hazır mıyız?"

Aslında şimdilerde, Türkiye’de depreme en hazırlıklı şehirlerden biri olarak görülüyoruz. Yatay mimarinin hâkim olduğu, ana caddelerde bile en fazla beş katlı binaların bulunduğu bir şehirde yaşıyoruz. Diğer mahallelerde ise binalar genelde dört katı geçmiyor. Bu tablo bir yandan ışık veriyor; ama bir yandan da insanı düşünmeye sevk ediyor:  Ya bir eksik varsa? Ya tam anlamıyla hazır değilsek?

Son yıllarda kentsel dönüşüm çalışmaları Erzincan’da iyice hız kazandı. Depreme dayanamayan eski yapılar teker teker yıkılıyor, yerlerine daha modern ve dayanıklı binalar yapılıyor. Mesela eski Erzincan Polis Okulu binası, Sigorta Hastanesi, Fatih Mahallesi'ndeki sağlık ocağı, Öğretmenevi, yeni müze ve İl Halk Kütüphanesi yenilenen yapılardan bazıları. Bunlar göz dolduruyor, içimize bir nebze olsun su serpiyor. Ama bir yandan da şu soru takılıyor zihnimize: Sadece yenilemek yeterli mi? Yoksa daha fazlasını yapmamız gerek?

Bir de bırakılan soru işaretleri var. Mesela Fatih Endüstri Meslek Lisesi ve atölye binası, İpekyolu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, eski adliye binası, Boyacılar Camii... Birçoğu 1992 depreminin ardından güçlendirilmiş. Ancak yine de günün birinde yıkılırlar mı diye düşünüyorum. Bu yapıların da kentsel dönüşüm kapsamında yenilenmesi şehrin geleceği için şart.

Her deprem haberinde ya da şehrin depremselliği akla geldikçe, çevreme bakıyorum. Erzincan’ın binalarına, sokaklarına... Ve hep aynı soruyu soruyorum: "Bu şehir gerçekten depreme hazır mı?" Rabbim bir daha o büyük acıyı yaşatmasın elbette. Ama bizim de üzerimize düşen var. Geçmişte yaşadıklarımız bize, aldığımız her önlemin, attığımız her adımın ne kadar değerli olduğunu gösteriyor. Erzincan'ı korumak, sadece binaları değil; şehrin tüm yaşamını ve geleceğini korumak demek.

Umarım Erzincan bir gün yine büyük bir sınavla karşılaşırsa, dimdik ayakta kalırız. Geçmişi unutmadan, geleceği sağlam adımlarla inşa edelim. Çünkü Erzincan’ın buna ihtiyacı var. Hepimizin buna ihtiyacı var.