İnsanların çoğu, yaşlanınca gençliklerini unuturlar. Boccaccio
Antik Yunan filozofu Sokrates “Bugünün gençleri lüks ve gösteriş düşkünü, saygısız, başkaldıran, geveze ve obur yaratıklar.” Demiştir.
Sümerlerden kalan çivi yazılarında da, “Şu gençliğin hali ne olacak?” anlamına gelen yakınma sözleri bulunmuş.
Görüldüğü üzere eski çağlardan günümüze kadar kuşak çatışması yaşanıla gelen bir durum. Ülkemizde de kuşak çatışması yaşanıyor ama biz gençleri dinlemiyor ve her şeyin en iyisini en doğrusunu biliyoruz. Konuyla ilgili küçük bir örnek vereyim; Çok sevdiğim bir öğrencimle karşılaştım geçenlerde, baktım önce tanıyamadım, bıyık bırakmış. Dedim çok erken değil mi? İnsanlarla içli dışlı olunan bir işyerinde çalıştığını ve genellikle yaşlılarla muhatap olduğunu ve bıyık bırakmadığında ciddiye alınmadığını söyledi. Anlattıkları üzdü beni. Gençleri ne kadar önemsediğimizi anlatan acı bir anekdot bu.
Ülkemizin ne kadar genç ve dinamik bir nüfusunun olduğundan sürekli dem vuruyoruz. Ama onları ne kadar dinliyoruz sizce? Dünyanın yeni bakış açısı; gençlerle empati kurabilen onların istek ve ihtiyaçlarını anlayan onların jenerasyonundan politikacıları göreve getirmek. Örneğin; Kanada devlet başkanı seçildiğinde orta yaşlı bile değildi, şimdiki Fransa başbakanı 34 yasında (Emmanuel Macron başbakan seçildiğinde de 34 yaşındaydı) , İngiltere Başbakanı yine ona keza aynı yaşlarda bu politikacılar gençleri anlayacak ve dinleyecek yaştalar. Ancak ülkemizde en genç milletvekilimiz 26 yaşında ve genç vekillerimizin sayısı çok az, az olması yanında politikada oluş nedenleri bana göre göstermelik ‘bak ben genç bir vekil seçtim’ demek için, 18-26 yaş arasında kabaca 10 milyon gencimiz var olduğunu düşünürsek 10 milyon genç Yüce Mecliste temsil edilmiyor. Bu kadar genç nüfusa sahip olup gençlere bu kadar az söz veren bir ülke var mıdır ben bilmiyorum?
Birkaç tespitim var bu konuyla ilgili en fazla tanıdığım kendi kuşağımı tenkit edeceğim. Bizim kuşağın sorumluluğu var ama bize de ne verdiler ki ne istenecek durumundayız. (zavallı 76-82 arası kuşak ne evlatlara ne Ana Babaya yaranabildik). Kuşağımın diğer bireyleri gibi bende gençliğimin geçtiği Köyceğiz’de 18-19 yasındaki turist gençlerin tek başlarına dünyayı gezmek için geldiklerini fark ettiğimde liseye gidiyordum, darbelerle şekillenmiş ülkem siyasetinin eğitim sistemi içinde sağ-sol kıtta dur yapıyordum. Şu günlerde z kuşağı olarak yaftaladığımız gençlerin anne ve babaları olarak o eğitim sisteminin ürünleriyiz. O zamanın öğrencileri bugünün anne babaları olarak yetiştirdiğimiz kuşaktan çokta memnun değiliz, biz iyi niyetimizle her şeyin en iyisini vermeye çalıştık. Onların maddi olarak manevi olarak hep yanlarındaydık. Ama maalesef çocuklarımıza tutarlı bir dünya görüşü evrensel bir bakış açısı veremediğimiz gibi onlar kendi komplekslerimizin kurbanı oldular. Temelsiz dünya görüşlerimizi dayattık. Efendim benim evladım x olsun veya iyi bir y olsun, devrimci, sosyalist, liberal, anarşist vs vs. O bize yarım yamalak öğretilen kaset ideolojilerinden kurşun askerler döktük veya tamamen benmerkezci asosyal sadist tipler devşirdik hastalıklı beyinlerimizden.
Sonuç eserimizle gurur duyabiliriz, elimizdeki pırıl pırıl malzemeyi hiç ettik. Ama Hala gençleri bir şeye dönüştürme sevdamızdan da vazgeçmedik. KPSS, ALES, AYT, TYT, LGS gibi büyük büyük harfleri olan sınavlara sokup onlardan makam mevkii bekliyoruz. Gençlerin yetenekleri, ilgileri, değer yargıları hiç umurumuzda değil. Bu sınavlar sözüm ona onları seçiyor ama gençlerin seçimlerini de duymazdan geliyoruz.
Kavgada, dövüşte, savaşta, kadın cinayetlerinde, tecavüzlerde, tacizlerde, töre cinayetlerinde adları çok geçti bu gençlerin ama adlarını söylemeye bile müsaade etmedik. Hep nasihat ettik, takdir etmedik. Psikologları işsiz bıraktık Psikolojisi bozuk gençlerin çırpınışlarını görmezden geldik, Psikoloji ilmini hafife aldığımız gibi bu gençleri de hafife aldık. Saim Hocam neden bu kadar olumsuz bakıyorsunuz nerden çıktı bu tenkit diye soran olursa peşinen söyleyeyim testler ve anketler bunu söylüyor bu ülkede yaşayan gençlerin çok büyük bir kısmı umutla bakamıyor geleceğe
Şimdi ne olacak ne olmalı, bu işlerle ilgilenen bürokrasimiz siyasetimiz o cilalı koltuklarından bir zahmet kalkmalı ve gençlerimizi dinlemeli sorunlarına ‘bilimsel’ çözümler üretmeli. Efendim sırasıyla yazıyorum karşılama>makamda plaket verme> fotoğraf (sosyal medyada yayınlama)> uğurlama için harcanan zaman ve parayla bu gençlere neler yapılabilir onun peşinden koşmalı. Anneler Babalar evde, Öğretmenler Okulda, kim nerede çalışıyorsa nerede bulunuyorsa orada gençlere kulak vermeli, ciddiye almalı. Unutulmamalıdır ki bu Dünya onların, onlar bizden fazla yaşayacaklar bu dünyada.
‘Anti parantez
Son zamanda bana ve birçoğuna göre Erzincan için bir şans olan Sayın Valimiz Hamza AYDOĞDU gençlerin isteklerini ve ihtiyaçlarını anlayan gençleri dinleyen bir Bürokrat olarak yaptığı birçok proje yanında 12. sınıf öğrencilerinin YKS (Yükseköğretim Kurumları Sınavı ) giriş ücretlerinin karşılanacağı müjdesini verdi ve gençleri sevindirdi. Ne diyelim Allah O ve Onun gibi Bürokratlarımızdan razı olsun. Allah Devletimize zeval vermesin’.
İyi günleriniz olsun...