NeHaber24 ekranlarında yayınlanan “Hayatın Renkleri” programının ikinci bölümüne bu hafta, Erzincanlı genç kadın girişimci Serenay Dinçer konuk oldu. Programın sunucusu uzman psikolog Seda Başgöze ile samimi bir sohbet gerçekleştiren Dinçer, çocukluk hayallerinden bugünlere uzanan hikayesini tüm içtenliğiyle anlattı.
Henüz ilkokuldayken lif örüp öğretmenine hediye edecek kadar el işlerine meraklı bir çocuk olan Serenay’ın hikayesi, üniversite yıllarında keçe kumaşıyla yaptığı küçük bir süslemeyle bambaşka bir yöne evrilmiş. İlk dikişini cep telefonuna gelen kısa bir video sayesinde öğrenmiş. Ve o gün, o dikişle bir yol başlamış.
Hiç bilmediği bir alanda, cesaretle ilk ürününü yaptıktan sonra onu satmaya karar veren Dinçer, Trabzon’da okurken bir kırtasiyeye gidip kalem süslerini sergilemiş. İlk kazancıyla dikiş makinesi alan Dinçer, zamanla “Keçe Hanım” adını verdiği markasını kurmuş. Bugün ise Erzincan’da hem bir organizasyon firması hem de davet salonu işletiyor.
“İlk başta cesaretim yoktu ama yine de gittim, konuştum. Kalem süslerini koyduk raflara. Sonra satıldığını görünce o heyecan bana çok şey öğretti,” diyor Dinçer. Bu satır arası cümle bile, birçok genç girişimcinin yüreğine su serpiyor aslında.
Hayaller, Emeğe ve Sabra Dönüştü
Serenay Dinçer için girişimcilik, sadece para kazanmak değil, üretmek, sabretmek, emek vermek anlamına geliyor. Elinde büyüttüğü işini anlatırken, “Keçe Hanım benim çocuğum gibi,” diyor. Çünkü bu işi, kelimenin tam anlamıyla elleriyle kurmuş.
İlk zamanlarda annesinin arabasını kullanarak organizasyonlara malzeme taşıdığını, kendi nişanında eşinden makrome örmeyi öğrenip hediyelikleri kendi elleriyle yaptığını anlatıyor. “Bir zamanlar masaları bile kiralıyordum,” diye ekliyor gülerek. Bugün kendi aracına, kendi salonuna sahip olan Dinçer için bu detaylar artık birer gurur vesilesi.
“Anne Oldum Ama Hayalimden Vazgeçmedim”
Beş aylık bir bebek annesi olan Serenay Dinçer, annelikle iş hayatını bir arada yürütmenin zorluklarını ama aynı zamanda güzelliklerini de paylaştı. Oğlu doğduktan sonra iş temposundan biraz uzaklaşmak istese de çevresinden gelen taleplerin onu bırakmadığını söylüyor. “Şimdi organizasyonlara oğlumla birlikte gidiyorum,” diyor ve ekliyor: “Bazen insanlar Keçe Hanım’ı, bazen de oğlumu görmek için geliyor olabilir.”
Dinçer, işini de anneliği de aynı özenle sürdürüyor. “Bebeğimden de vazgeçemem, hayalimden de,” sözleriyle de pek çok kadının kalbine dokunuyor.
“Ben Memur Olacaktım, Esnaf Oldum”
Serenay’ın hikayesini farklı kılan şeylerden biri de bu aslında. İşletme mezunu olmasına rağmen, devlet memuru olma hayaliyle yola çıkan biri olarak, bir gün kendi işini kuracağı hiç aklına gelmemiş. “Ben maaşımı ayın 15’inde alacağım bir iş istiyordum,” diyor ama sonra kendini riski bol, temposu yüksek ticaret hayatının içinde bulduğunu gülümseyerek anlatıyor.
Bugün dönüp baktığında, üniversite eğitiminin katkısını yadsımıyor. Ama en çok öğrendiği şeylerin, düşe kalka geçen o zorlu yıllarda şekillendiğini de açık yüreklilikle söylüyor.
“Pes Etmesinler, Ne Yapabileceklerini Bilmiyorlar Henüz”
Programın sonunda Seda Başgöze’nin yönelttiği “Genç kadınlara ne söylersin?” sorusuna Serenay Dinçer’in cevabı, aslında tüm sohbetin özüydü:
“Hiçbir başarı kolay gelmiyor. Bir anda olmuyor hiçbir şey. Sabırla, sevdiğin işe tutunarak yürümek lazım. Pes etmesinler. Çünkü şu an ne yapabileceklerini kendileri bile bilmiyor olabilirler. Ama bir gün, o ilk adımı atınca anlayacaklar.”