Bir dönemler Adalet Partisi yeniden hükümet kurmakla görevlendirilir ve illerden heyetler ise başbakanlığa seçilen Süleyman Demirel’i tebrik etmeye giderler.

     Ankara’ya daha önce gelen bazı illerin heyetlerini son günlere bırakarak, ilk etapta Bingöl, Hakkari Siirt, Erzurum, Erzincan, Kars, Artvin, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Sivas, Malatya, Gümüşhane gibi sanayileşmemiş illerin heyetlerini kabul eder başbakan Süleyman Demirel. Diğer illerin heyetlerini ise Ankara’da birkaç gün misafir eder ve en son onları kabul edeceğini söyler.

     Bu durumdan muzdarip olan partililer, durumu başbakana iletirler. Diğer bekletilen illerin heyetlerinin daha önce geldiğini, fakat sonraya niçin bırakıldığını öğrenip, bekletilen heyetlere bildirip sitem etmemelerini sağlamaya çalışırlar.

     Başbakan Süleyman Demirel partili arkadaşlarına şöyle der:

     “Arkadaşlar, önceden kabul ettiğim heyetler sonradan geldiler ama kolay gidecekler. Sonradan kabul edeceklerim önceden bile gelseler, bizleri çok meşgul edecekler. Çünkü önceden kabul ettiğim heyetlerin istekleri çok basit, hemen halledilir. Ya bir yere müdür, şef, memur ya da bir işçi atamamızı isteyecekler, ya da filan memurun yerini değiştir falanı getir diyecekler. Fakat sona bıraktığım illerin heyetleri ufku geniş insanlar, memleketlerine yatırım isterler.İşte zor olan da bu. Bu sebepten diğerlerini önceden bile gelseler sona bıraktım”.

     Bu muhabbetin doğru olup olmadığını kesin olarak bilmiyorum, ama mesaj kesin doğru!

     Gerçekten gelişmemiş illeri gözünüzün önünden şöyle bir geçirin, Süleyman Demirel’in bakış açısına hak vereceksiniz. Sanayileşmemiş illerde, kişilerle uğraşan cüce beyinlilerin öne çıktığını hemen görürsünüz. İsteklerinin de kişisel olduğunu anlarsınız.

     Çünkü bu gibi illerde liyakat, sadakatin ardında kalır!

     Herhangi bir yere eleman alınacaksa uygun olanı değil, yakınımızı ön plana çıkarırız. Bir kuruma yönetici atanacaksa, hemşerimizi ileri süreriz. Birilerinin seçilmesi icap edecekse tanıdıklar tercih edilir.

     Camiinin içi dururken dışı haramdır derler, ama layık değilse nasıl olacak!

     Evin delisini, elin akıllısından üstün tutmak gerçek deliliktir.

     Spor kulüplerine transfer edilen ecnebiyle gurur duyan taraftarın, kendi milletinden başka illerde doğanı ötekileştirmesi akla zarar bir şeydir. Büyük illerde bu problemlere pek rastlanmaz, kendilerini aşmışlardır. İstihdam alanı olmayan illerde bunlar yaşanır.

     O halde Sayın Süleyman Demirel’in bakışına mazhar olmayalım!

     Gelişerek değişelim.